MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
Bahçeli’nin konuşmasından satır başları şöyle:
“Hepinizi selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Türkiye'nin önünü kesmek isteyen çevreler her boşluktan istifade arayışındadır. Bölgesel ve küresel operasyonlar milletimizin huzur ve bekasını sürekli tehdit kuşağında tutmaktadır. Bunlar oluyorken milli kimliğimiz zarar görmektedir. Ülkemizin etrafı husumet çemberine alınmıştır. Sıcak çatışma ortamı doğrudan ülkemize yansımaktadır. Emperyalist komplo hem ülke içini, hem komşu coğrafyaları kaosa sürüklemektedir.
Tarihsel husumetlerin de nesiller boyunca birikerek bugünkü zamana miras kaldığını hiçbir zaman hiçbirimiz yok sayamayacaktır. Coğrafyamızı değiştiremeyeceğimize göre arayışlarımız bu aziz vatanın ahlaki ve politik gerçekleriyle sınırlı olmalıdır.
Uluslararası ilişkilerde kalıcı dostluk ve düşmanlıktan bahsetmek gerçekliğe sırt dönmektir. Her ülkenin en çok fayda ve avantajı beklemesi olağandır, tersini düşünmek akıl tutulmasıdır.
Bölgesinde yalnızlaşan bir ülkenin muasırları da fazla olacaktır. Ultra küreselleşme tufanının yaşandığı bir dünyada milli ve manevi temellerden savrulmadan, tarihi ve kültürel emanetlerden uzaklaşmadan çağı anlamak, yeni atılımlar yapmak şarttır. Türkiye'nin dış politikasında pek çok ayak bağı, açmazı vardır. Yıllardır dış politikamız maceracı ve marazi bir zihniyetle yönetilmiştir. İşin garibi değerli yalnızlıktan bile medet umulmuştur.
“KARDEŞ ESAD’TAN KATİK ESAD’A NASIL GELİNDİ?”
Caydırıcılığımız artacaktı, her konuda cayan olduk. Türkiye Ortadoğu'ya model olacaktı, değişim dalgasını biz yönetecektiK, bizden habersiz yaprak kımıldamayacaktı. Ancak yüksek gayelerin hepsi bir bir hayal ve yalan oldu. Çünkü dış politikamız başka başkentlerin çekim alanına girdi. Siyaset alabora olmuşken, ekonomi tökezlerken, iç barış ve huzur iklimi istikrarsızlığa hapsolmuşken dış politikadaki hayali taahhütlerin gerçekleşmesi elbette imkansızdır. Hükümet bunu görememiştir. Keşke her iddia yerini bulsaydı. Biz samimiyetle bunu dilerdik. Bizim de asıl ve yegane hedeflerimizden birisi Türkiye'nin bölgesel güç, küresel aktör olmasıdır. Bu bizi yalnızca gururlandırır, göğsümüzü kabartır.
Cumhurbaşkanı'nın “Kendimizden başka dostumuz yok” sözleri başbakanı açığa düşürmektedir. Bu sözleri boş bulunduğu bir anda söylediğine inanmak isterim. Madem gün gelecek pişmanlık gösterilecekti Mısır'la niye kavga edilmiştir? Yaşananlar sıradansa kardeş Esad'dan katil Esed'e nasıl gelinmiştir? İsrail'e edilmedik hakaret kalmamışken sonra dönüp zeytin dalı uzatılmasını “Birbirimize mecburuz, anlaştık” çizgisini nasıl okuyalım. Bu U dönüşlerini hayra mı yoralım, hüsran mı görelim. Sayın Yıldırım komşularla yaşanan sorunları zaman zaman rastlanan gerginlik olarak mütalaa ettiğine göre AKP'nin dış politikasının seyri değişecek demiştir. Bu isabetlidir, yerindedir. Zira başka çare de yoktur. Bu kadar kırıp döktükten sonra hiç mi özeleştiri yapılmayacaktır? “Pardon yanlış oldu” denerek dış politikadaki bunca kamburdan kurtulmak mümkün müdür? Sayın başbakan bunlara da kafa yoruyor olsa gerek.
“ERDOĞAN’IN PUTİN’E MEKTUBU İYİMSER BİR ADIM”
24 Kasım 2015’ten bugüne Türkiye ile Rusya arasında soğuk savaş yıllarını aratmayacak gerginlikler yaşanmıştır. Haklı olarak düşürülen Rus uçağı gerginliklere yol açmıştır. Turizm sektörü vahim bir darbe yemiştir. Rus uçakları adeta Akdeniz sahillerine düşmüştür. Turizmcilerin şikayetçileri haddinden fazladır. Çıkan fatura ülke ekonomisi ve girişimcilere zarar vermiştir. Antalya’ya gelen turist sayısı yüzde 40 düşmüştür. Cumhurbaşkanı’nın Putin’e yazdığı mektup, Rusya’ya büyükelçi atanması, Milli Güne katılma gibi hamleler iyimserdir. AKP hükümeti milli hak ve konulardan taviz vermeden, girdiği yanlış ve karanlık yoldan dönmelidir. İçi boş diklenmelerin zararını çeken Türkiye’dir. Turizm sektörüne destek verilmelidir. Lafla peynir gemisi yürütme dönemi geride kalmıştır.
İçi boş diklenmelerin zararını çeken Türkiye'dir. Türk milletinin tamamıdır. Hükümet hayatın gerçekleriyle mutlaka yüzleşmelidir. Türkiye'nin giderek çatallaşan bir mülteci sorunu vardır ve gündemde yerini korumaktadır.
“VİZENİZ KADAR BAŞINIZ TAŞ DÜŞSÜN”
1 Haziran'dan itibaren vize serbestisi olacaktı. Türkiye mültecilerin toplanma kampı olarak görülmüş, hükümet buna razı olmuştu. AB Komisyonu'nun ikinci raporunda anlaşmanın hedefine ulaştığı ortaya konulmuştur. AB istediğini almış, mizaç ve cibilliyetlerine uygun olarak anlaşmayı bozmuştur.
Bir terör örgütüne ait paçavraların Avrupa Parlamentosu'nda ne işi vardır? YPG denen illet PKK'nın ikizidir. ABD'nin desteğiyle Fırat'ın batısına geçtiğinden beri IŞİD gibi önüne geleni öldürmektedir.
Brüksel bombalanırsa dünya ayağa kalkar, Ankara'nın kanı akarsa dünya gözlerini kapar. Gelişmiş olmak demek insan olmak anlamına gelmez. Nitekim robot da gelişmiştir ama vicdanları yoktur.
Terörün yanında sırıta sırıta saf tutan HDP Eş Başkanı artık çok olmuştur. Bunların sırtlarının YPG'ye dayalı olduklarını biliyoruz da Kandil'in Avrupa şubeleriyle bu kadar içli dışlı olduklarını bilmiyorduk. Vize muafiyetiniz başınızda paralansın, vizeniz kadar başınıza taş düşsün.”
MUHALİFLERLE SERT SÖZLER
“Vay zavallılar vay bu kadar mı küçüldünüz bu kadar mı şuur kaybına uğradınız…. Gözle kaş arasında açılması usulen mümkün olmayan kurultay açıldı. Saatlerce delege sayımı yapıldı. Gecikmeli divan seçildi. ve çok gecikmedi oylamayla tüzük maddeleri değiştirilmiş oldu. Allah inandırsın turist Ömer bile hızınıza yetişemezdi. Benim diyen madrabazın yapamayacağı bir kurnazlıkla adrese teslim iş tamamlanmış. Ankara 13. Noter, bir gün sonra zorlaya zorlaya 656 delegenin salonda hazır bulunduğunu açıklamıştır.
Bizim toplam delege sayımızın üçte iki çoğunluğu 809’dur. Noter 656 delegenin salonda hazır bulunduğunu açıklamıştır. İyi niyetli delege kardeşlerimizi hariç tutarak soruyorum, bu şartlar altında tüzüğümüzün değiştiğini hangi bedbaht, hangi şuursuz ileri sürebilicektir?
Şu keyfe ve cürete bakınız, 10 Temmuz’da Olağanüstü Büyük Kurultayı sözde seçilmiş divan yapacakmış. Biz de sadece misafir olarak katılacakmışız. Tür siyasetinde böyle bir kepazelik ne görülmüş, ne de duyulmuştur.. Söylenecek çok söz vardır. 19 Haziran oyunu tam olarak deşifre edilmiştir.
Tüm delegelerimizi, tüm dava arkadaşlarımızı 10 Temmuz’da 6. Olağanüstü Büyük Kurultayımızı yapmak için Ankara’ya bekliyorum.”