ANAYASA Mahkemesi Yüce Divan’da yargılanacak askerler ile ilgili Cumhurbaşkanı tarafından “kesin” hükümle karara bağlanmasını öngören düzenlemeyi iptal etti.
ANAYASA Mahkemesi Yüce Divan’da yargılanacak askerler hakkında görev suçuyla ilgili soruşturma açılması halinde, görevden uzaklaştırılmaları yönünde alınacak kararlara yapılacak itirazın, Cumhurbaşkanı tarafından “kesin” hükümle karara bağlanmasını öngören düzenlemeyi iptal etti.
İptal kararının gerekçesi bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı. Böylece, Cumhurbaşkanı’nın Genelkurmay Başkanı dahil askerlerin görevleriyle ilgili suçlardan soruşturulmalarına ilişkin bu kritik kararlarına karşı mahkemeye gitme yolu açıldı. AYM kararıyla Cumhurbaşkanı’nın tek başına verdiği karar ve yaptığı işlem sayılmamış oldu.
AYM, CHP’nin, Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a ilişkin iptal istemini 14 Ocak’ta görüştü ve esastan karara bağladı. AYM, kararını 6’ya karşı 10 oyla verdi. Kanundaki düzenlemeye göre görevle ilgi suçlarda Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları hakkında Başbakan, Jandarma Genel Komutanı hakkında İçişleri Bakanı, araştırma, gerekiyorsa ön inceleme yaptırarak soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar veriyor.
Düzenlemede, soruşturma izni verilen ve soruşturma nedeniyle görevden uzaklaştırılanların itiraz etmeleri halinde, Cumhurbaşkanının vereceği karar kesindi. AYM bu düzenlemeyi yargı yolunu kapatarak, mahkemeye erişim hakkını engellediği için hak arama özgürlüğüne aykırı bularak, iptal etti.
İŞTE O İPTAL KARARI
"Dava dilekçesinde, görevleriyle ilgili işledikleri suçlardan dolayı Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları hakkında Başbakan, Jandarma Genel Komutanı hakkında ise İçişleri Bakanı tarafından verilen kararlara karşı itiraz edilmesi hâlinde Cumhurbaşkanı tarafından verilen kararların kesin olmasının, ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarını elinden aldığı ve söz konusu kararların idari işlem niteliğinde olduğundan yargı denetimine açık olması gerektiği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 6., 9., 36., 40., 104. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 43. maddesi uyarınca, dava konusu kural ilgisi nedeniyle Anayasa'nın 105. maddesi yönünden de incelenmiştir.
Dava konusu kuralda, itiraz üzerine Cumhurbaşkanı tarafından verilen kararların kesin olduğu hükme bağlanmıştır. Böylece, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları ile Jandarma Genel Komutanfnm, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için Başbakan ve İçişleri Bakanı tarafından soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi ile soruşturma izni verilmiş bulunanlar hakkında geçici süre ile görevden uzaklaştırılmaları hakkında kararlara karşı ilgililer tarafından itiraz edilmesi hâlinde Cumhurbaşkanı tarafından verilen kararların kesin nitelikte olacağı öngörülmektedir.
Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasında, “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. ikinci fıkrasında ise “Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler... yargı denetimi dışındadır. ” hükmü yer almaktadır.
Anayasa’nın 105. maddesinin birinci fıkrasında, “Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. ikinci fıkrasında ise “Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz. ” denilmektedir.
Dava konusu kural uyarınca Cumhurbaşkanının itiraz makamı olarak vereceği kesin nitelikli kararın tek başına yaptığı işlem olup olmadığının tespiti gerekir. Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler, Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın gerçekleşen işlemler olup Anayasa’nın 105. maddesinde belirtildiği üzere esasen bu tür işlemlerin neler olduğunun Anayasa ve kanunlarda açıkça belirlenmesi gerekir. Dava konusu kuralla öngörülen Cumhurbaşkanı’nın itiraz makamı olarak vereceği kesin nitelikli kararların tek başına yaptığı işlemlerden olduğu hakkında Anayasa’da ve kanunlarda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Dava konusu kuralla Cumhurbaşkanı’na verilen yetki ise Devletin başı olarak istediği bir zamanda kullanabileceği bir yetki değildir. Yetkinin kullanılması belli önkoşullara tâbidir.
Kuralda ifade edilen üst düzey komutanların görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Başbakan ve İçişleri Bakanı tarafından bir karar verildiği ve ilgililer tarafından bu karara belli bir süre içinde itiraz edildiği takdirde Cumhurbaşkanı tarafından bir karar verilecektir. Bu usulün gerçekleşmediği hâlde Cumhurbaşkanfnın kendiliğinden karar vermesi söz konusu değildir. Cumhurbaşkanı’nın Kanun’da belirtilen kişiler tarafından verilen kararlara karşı ilgililer tarafından itiraz edildiği takdirde vereceği kararların Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemlerden olmadığı anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanı’nın itiraz makamı olarak verdiği kararların tek başına yaptığı işlemlerden olmadığı dikkate alındığında ise idari işlem niteliğindeki söz konusu kararın yargı denetimi dışında olamayacağı açıktır. Bu bağlamda itiraz üzerine Cumhurbaşkanı tarafından verilen kararların yargı denetimine tâbi olması gerekirken, bu kararların kesin olduğunun belirtilerek yargı denetimi dışına çıkarıldığı dava konusu kural Anayasa’ya aykırıdır.
Öte yandan Anayasa’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.' denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesi ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesi ve zararını giderebilmesinin en etkili yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Hak arama özgürlüğü demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olup tüm bireyler açısından mümkün olan en geniş şekilde güvence altına alınmalıdır.
Dava konusu kural, Başbakan ve İçişleri Bakam tarafından üst düzey komutanların soruşturulmalarıyla ilgili verdikleri kararlar hakkında Cumhurbaşkanının itiraz makamı olarak verdiği kararlara karşı yargı yolunu kapatmaktadır. İlgililerin itiraz üzerine verilen kararlara karşı dava açma hakkı, kişilerin hak arama özgürlüklerini etkili biçimde kullanabilmelerini sağlayan yoldur. Dolayısıyla ilgililer yönünden yargı yolunu kapatarak mahkemeye erişim hakkını engelleyen dava konusu kural hak arama özgürlüğüne de aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 36., 105. ve 125. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu sonuca farklı gerekçeyle katılmıştır.
Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN, M. Emin KUZ ile Haşan Tahsin GÖKCAN bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa'nın 2., 6., 9., 40. ve 104. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir."
Kaynak: Hürriyet / Oya Armutçu