Devlet Bahçeli, yaşanan terör eylemlerinden, çözüm sürecini yürüten
AKP hükümetinin sorumlu olduğunu söyledi.
İşte Bahçeli'nin o tweetleri:
Teröriste terörist diyemeyen, kalbi milli vicdanla atmayan sanatçı artıkları, insan suretleri de eninde sonunda tökezleyip düşeceklerdir.
Terörle yolları kesişenler milli iradeyle kararacaklardır. Bu hesap, emin olun mahşere kalmayacak, bu dünyada görülecektir.
Kiralık ev, yuva; kiralık vicdan, yıkımdır. Kiralık işyeri geçim kapısı, kiralık kalem ve zihin iflas ve imha beyannamesidir.
1 Nisan’da Çağlayan ve Vatan Caddesi’ndeki kanlı niyetleri tespit edemeyen, engelleyemeyen kim varsa dökülen kanda parmak izi vardır.
1 Ocak’ta Dolmabahçe’de, 6 Ocak’ta Sultanahmet’te, 31 Ocak’ta Taksim’de DHKP-C iblisine ölüm emri verenler bunun hesabına katlanmalıdır.
BERKİN'E HAKARET SEANSLARI DÜZENLEYENLER..."
Berkin Elvan’a hakaret seansları düzenleyip kutuplaşmayı azdıranlar, kaybolan masum canların bedelini ödemelidir.
Buruşmuş yüzlerinden nifak yayılanlar milliliği değil, içine düştükleri kirliliği, hangi terör örgütlerini kiraladıklarını açıklamalıdır.
Terör örgütlerini esas duruşta selamlayanların, teröre karşı gevşek duranların yeri milli duruş değil, milli nefrettir.
Hakikaten Türkiye’de gölge oyunu sahneleniyor; çadır tiyatrosu gösteriliyor; devleti yönetenlerin alayı milletle alay ediyor.
Buna karşılık birileri de çıkıp milli duruştan, terörle mücadeleden bahsediyor; cenaze merasimine katılanların çetelesini tutuyor.
"BİR ÜLKE DÜŞÜNÜN..."
Bir ülke düşünün, adliyeye ellerini kollarını sallayarak giren teröristler savcı öldürüyor, adaleti kana buluyor, insanlığa kıyıyor.
Bir ülke düşünün, milli varlığını öğütmeye, milli kimliğini yok etmeye çalışanlar el üstünde tutuluyor, göklere çıkarılıyor.
Bir ülke düşünün, devleti yöneten kadrolar tepeden tırnağa yolsuzluğa bulaşıyor, rüşvete batıyor, ama darbe diye her iddia reddediliyor.
Bir ülke düşünün, sivil kıyafetle çarşıya çıkan askerler şehir meydanında şehit ediliyor, fakat süreç işliyor diye sessiz kalınıyor.
Bir ülke düşünün, semt pazarında eşiyle birlikte alışveriş yapan bir asker ensesinden vuruluyor, ancak çözüm var diye susuluyor.
Yazık ki, manevi zayiat günden güne büyüyor, istismar felaketi gün be gün güçleniyor, fitne kuşatması gün aşırı takviye ve tahkim ediliyor. Dayanışma ruhu yaralanıyor, güven duygusu zayıflıyor, işbirliği kanalları zedeleniyor, ortak hatıra ve emanetler zehirleniyor. Açıkça şunları söylemeliyim ki, Türkiye çok şiddetli güvenlik ve asayiş krizi; adalet ve ahlak kaosu; vicdan ve hoşgörü kargaşası yaşıyor.