Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CNN Türk canlı yayınında gazeteci Taha Akyol'un sorularını yanıtladı.
'TROLİÇE'LER
Akıllı ol, benim sözümü tut, sırtını sıvazlarım gibi sözler yazıyorlar. Bunların kim olduklarını az çok biliyoruz. Bugünkü görüşmelerimizden bile ne anlamlar çıkaracak akbabalar var. Kadınlarına bizim camiada ‘trolliçe' diyorlar.
Troliçeler var başlarındaki o güzel örtüleriyle duruyorlar. Davutoğlu Beşiktaş'taki gezisinden sonra bu troliçelerden biri yazdı ki o gittiğin kitap evi Taraf'ın sahibinin diye sonra Sözcü'ye de giderler dediler. Bunlar olmamalı.
Sakarya Üniversitesi'nden konferansa gidiyorum, tam konuya girmek üzereyiz sol tarafta bir AVM var, çok güzel bir mescidi var. Hanım da var yanımda, hemen gidelim dedim. Karşıladılar, tatlı ikram ettiler, çıktık. Belli bir haber kanalında itirafçı noktasında gelmiş bir zavallı tweet'ler atmış: 'Bülent Arınç'ın AVM'ye gitme sebebini FETÖ'nun has adamlarından birisidir, destek veriyor'. Soyadı Aslan da bu başka bir Aslan dediler, hayatı rezalet birisi. Ben niye oraya girdim, niye Cuma namazını kıldım, örgüte destek diye oraya girdim diyor.
Bunlar türedi ama inanın, ahlak dürüst insanlar çok fazla, bu durumlardan çok şikayetçi.
'AYDIN BEY'İN ÖZEL HAYATINA SAYGI DUYARIM'
Sorduğunuz için sırası geldiğini düşünüyorum. Aslında bu bir vicdani borçtur. Şimdi Aydın Doğan ya da Doğan Grubu ile ilgili çok şeyler yazdılar. Tehdit ettiler, baskı yaptılar. Onu at, bunu yap filan dediler. Ama bir tek şeyi ben hazmedemem. Benim Aydın Doğan Bey’le ilgili bir muarefem yok bir selamlaşmanın, birkaç toplantıya katılmanın dışında. Özel hayatına saygı duyarım, bir şey bilmem. Beraberce aynı konuyu birbirimize anlatmış da değiliz, ben Mesut Yılmaz’la olan karşılaşmasındaki o fotoğrafından beri onu zaman zaman eleştirmişimdir. O da bana dürüst bir şekilde olayın öyle olmadığını, aslında böyle olduğunu kibarca, bazen mektupla bazen de bir araya geldiğimizde anlatmıştır.
‘Efendim POAŞ davası şöyleymiş’ ben ilgilenmem. Ben RTÜK’ten sorumluydum. Benimle ilgili olan kısımlarında onların yayın organlarında bir haksızlık görmedim. Ceza vermişliğimiz çok olabilir, dizilerinden dolayıdır.
'O FOTOĞRAFLARI YAYINLAMAK VİCDANSIZLIKTIR'
Ben RTÜK'ten sorunluydum, bir problem görmedim yayın akışlarında. Selim Kiraz'ın başına silah dayanmış fotoğrafın yayınlanması çok yanlış. Bu aslında insanların vicdanlarını çok yaralayan, sadece terör örgütü propagandası değil, bir insanın yıllar sonra bile bu fotoğrafa baktığında bile gözyaşı dökeceği bir fotoğraf. Ama bunun yayınlanmasını sayın Doğan'ın başına bir bere geçirerek, şuraya bir kızıl yıldız işareti koyarak terör örgütü mensubuymuş gibi fotoğraflarını montajladılar. Bu vicdansızlıktır, bu çok yanlış bir şeydir. Neden biliyor musunuz... Sayın Cumhurbaşkanımız da çok iyi bilirler ve takdir ederler ki şöyle bir olay yaşandı. 2009'dan sonra RTÜK'ten sorumlu oldum. RTÜK'ün yayın ilkeleri var. Bir de terör olaylarının yayınlanma biçimi, son dakikalarla ilgili bazı düşüncelerimiz var. Bunlar insanları paniğe sevkediyor diye uluslararası camiada bu yayınlar nasıl yapılıyor diye İngiltere, Amerika'daki örneklerini aldık. Bizde çok kötü yapılıyor ama iyi yapılması lazım.
Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ki, medya patronlarını davet edelim. Sen de ekibini getir. Ekim 2011'de, çok güzel hafızamda tutuyorum. Karamehmet orada, sayın Doğan orada, diğerleri orada hiçbir eksik yok. Başbakanımız arzu ettiği için hepsi gelmiş eksik olmasın.
Önce Başbakanımız sonra da ben konuştum. Oradakilerin hepsini temsilen Aydın Doğan konuştu. Dedi ki "Sayın Başbakanım, söylediklerinizi aynen kabul ediyoruz, terörle mücadele konusu, biz de bu memleketin çocuğuyuz, biz de Anadolu'nun insanıyız. Biz de terörle mücadele edilmesini destekleriz. Habercilik konusunda da hükümetimizin gösterdiği bu hassasiyetlere aynen uyacağız. Ama biz patronuz. Bu gazetelerin, televizyonların yönetmenleri var. Siz onlarla da görevlendirdiğiniz Başbakan yardımcımız konuşsun, onlara da anlatsın. Biz de onlara talimat vereceğiz" dediler. İnanın sayın Başbakanımız çok mutlu oldu, teşekkür etti. "Sayın Doğan sizden bunu beklerdik dedi. Diğerleri de tasvip etti. Başbakan bana görev verdi, bundan sonraki süreci sen götür diye. Ben hemen sıcağı sıcağına bir toplantı için sayın Doğan'dan ricacı oldum. 'Tamam ben ev sahipliğini yapayım.' dedi. Hilton'da gittik. Yine bütün patronlar var. Bütün patronlar derken bildiğim kadarıyla, Turgay Ciner ile Zaman'dan kimse yoktu. Ama diğerlerinden bir eksiğimiz yoktu. Orada biz yine patronlara konuştuk, 'tamam' dediler. Biz hepsini aldık, kabul ettik. Biz ilkelerimizi belirleyip, sizinle görüşelim dediler.
İlkelerini belirlediler. 7-8 maddede mutabık kaldık. Sayın Birand, Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin. Dedi ki, "Efendim bunu sizinle birlikte açıklamamız halinde 'Bu medya hükümetle birlikte bu işi yapıyor derler, bizi de sizi de eleştirirler. Bu metinde mutabıksak bunu biz kendi ilkelerimiz olarak deklare edelim ve buna aynen uyalım." dedi. Benim de çok hoşuma gitti ve o süreç hiçbir sızıntı olmadan devam etti.