Emekli Org. Aytaç Yalman'dan bomba tespitler: "Hükümet Kürtleri ikna, Türkleri tatmin peşinde"
Türkiye’nin en zor yıllarının sessiz tanığı Kara Kuvvetleri eski Komutanı, emekli Orgeneral Yalman, “Devletin eli 1999-2004 yılları arasında güçlüydü. PKK’nın zayıf olduğu bu dönemde Kürt sorunu, siyasetle daha kolay çözülebilirdi. Oysa devlet, örgütün güçlü olduğu dönemde siyasi çözüme girişti. O yüzden çözüm zor yürüyor” dedi.
SURİYE İLE TEMASLARI YÜRÜTEN KOMUTAN
Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk'e konuşan Jandarma Genel Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulunan, askerlik hayatının tam 13 yılını sınır boylarında, terör bölgesinde geçiren Aytaç Yalman, yıllarca Suriye ile temasları yürüten komutan olma özelliğini de taşıyor.
Emekli Orgeneral Aytaç Yalman, Güneydoğu’da yaşanan olaylar, bunların nasıl önleneceği, devletin ne gibi adımlar atması gerektiği konularında Sözcü’ye değerlendirmelerde bulundu:
O DÖNEM DEĞERLENDİRİLMEDİ SİYASET AMA NASIL SİYASET
Senin seçtiğin muharebe alanına düşmanını çekebiliyorsan kazanma şansın her zaman yüksektir. Devletin eli 1999-2004 arasında hayli güçlüydü. Abdullah Öcalan yakalanıp Türkiye’ye getirilmiş, teröristler sınır dışına çekilmiş, topraklarımızda 400 civarında terörist kalmıştı.
KABUL EDİLEBİLİR ÇİZGİ
Kuzey Irak’ta Talabani bölgesinde PKK’lılar emniyetli bir bölgede tutuluyordu. Abdullah Öcalan da çok makul konuşmalar yapıyordu. Her şeyi daha kabul edilebilir çizgiye getirmek mümkündü.
BİN TANE ÇÖZÜM YOLU VARDI
Maalesef o dönem iyi değerlendirilemedi. Her şey askerlerin üzerindeydi. Oysa bu sorun örgütün zayıf olduğu o dönemde siyaset yoluyla daha kolay çözülebilirdi. Bunun çözümünün bin tane yolu var.
Siyaset ama nasıl siyaset? Hedefi, stratejisi belli bir anlayışla bu konu yürütülmeliydi. Oysa Devlet, örgütün güçlü olduğu dönemde siyasi çözüm işine girdi. O yüzden sorunun çözümü de zor yürüyor.
MESELE TAŞINAMAZ HALE GELDİ TAŞIYAMAZ HALE GELDİ:
Etnik milliyetçilik meselesi ortadan kalkmadan çözüme girişmek tabii ki çok büyük risktir. Türkiye çar-naçar bu olayla girmek durumunda kaldı.
Türkiye, Kürt meselesini taşıyamaz hale geldiği için Kürt sorununun siyaseten çözümü için adımlar atılıyor. Yoksa zemin ve zaman elverişli olduğu için değil.
Mesele ulusallıktan çıkmış, uluslararası hale gelmiş. 10 yıl önce ulusal meseleydi. Şimdi uluslararası mesele oldu. Biz şartların böyle olmasını hiç de arzu etmezdik.
DOĞRU DÜRÜST BİLEN YOK
Hükümetin siyasi çözümünün ne olduğunu, neleri kapsadığını bilmiyoruz. Bunu, doğru dürüst bilen de yok. Nereye varılmak isteniyor o da belli değil.
"KÜRTLERİ İKNA, TÜRKLERİ TATMİN"
Görünen, ‘Kürtleri ikna, Türkleri tatmin’ edecek siyasi bir çözüm arandığıdır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük sorunlarımızdan birisinin Kürt meselesi olduğu görüşündeyim.
MUTLAKA KURTULMALIYIZ
Bu meseleden mutlaka kurtulmalıyız. Kürt meselesinden kurtulmadan Türkiye’nin ayağa kalkması, bölge gücü, dünyada söz sahibi olması mümkün değil. Kürt meselesi bir şekilde çözümlenmelidir.
Bunun çözüleceğine inanacaksınız ki buna uygun siyaset geliştireceksiniz. Bu meselesinin siyasi çözümünün bir siyasi hedefi olur, bu siyasi hedef gerekirse askeri hedefe de dönüşür.
PKK’NIN SİYASETİ ÇOK RİSKLİ SİLAHI GÖSTEREREK ÇÖZÜM OLMAZ
Terör örgütü, siyasi çözümü başından beri hep silah tehdidiyle götürüyor. Bu yanlış. Silahını göstererek masa başında bir çözüm olmaz. Bunun adı çözüm değil, dayatma olur.
Böyle bir dayatmayı haklı olarak Türkiye kabul etmiyor. Ama bu sorunun çözümlenmesi gerektiğini iktidar da anladı ki, Kürt sorunu gibi büyük ve riskli soruna siyaseten yaklaşabildi.
KURTULMAZSAK GELİŞMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL
Silahını bırakmamış, şartlar itibariyle çok güçlü pozisyonunda olmasına rağmen PKK’nın böyle bir siyaset gütmesi risklidir. Ama Türkiye’nin Kürt sorunundan kurtulması lazım geldiğini, kurtulamazsa gelişmesinin, büyümesinin mümkün olmayacağının da herkesin kabul etmesi lazım.
Bu konu siyasi değil, milli meseledir. Bunlar siyaseten çözülebilmesi için konuşulması lazım. Siyasi hedef önceden belirlenir, ona göre yönlenme olur. Günlük siyasetle bu işler çözülmez. Bir adım o bir adım sen atarsan bununla bir mesafe alınamaz.
Kaynak : Sözcü / Saygı Öztürk