Katıldığı bazı şehit cenazelerinde “organize” gruplar tarafından protesto edilen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na en son, İstanbul Vezneciler'deki bombalı saldırıda şehit düşen 2 polisin cenazesinde ‘kurşun' atıldı. Kılıçdaroğlu kendisine yönelik saldırılar, terör ve AKP hakkında konuştu. Kılıçdaroğlu, hükümetin ülkeyi sağlıklı yönetme şansının ‘sıfıra' indiğini öne sürerek şu çarpıcı açıklamaları yaptı: Saraydaki konuşunca, o konuşmayı onun düşük profilli başbakanı tekrar edince bize yönelik saldırılar oluyor tabii. Bir anlamda ‘saldırın' talimatı yukarıdan geliyor. Bundan sonra kendi güvenliğimizi ağırlıklı olarak kendimiz sağlayacağız. Gençlerimize güveniyoruz. Fatih Camii'nde cenaze namazının kılınacağını öğrendiğimizde tedirgin olduk. Açıkçası bunu bekliyorduk ama daha kötüsünün olabileceği endişesini de taşıyorduk…

SUİKAST UYARILARI GELİYOR

Suikast ihbarları doğrudan bana değil ama korumalara önlem alınması açısından geliyor. Onlar da bu çerçevede kendi önlemlerini alıyor. Bundan sonra gençlerimiz koruma önlemi alırken, zaten fedakarca görev yapan Emniyet mensupları da görevlerini yapacaktır. Saldırılar planlı-programlıdır.

BEDEL ÖDEMEYE HAZIRIZ

Onlar polisiyle, güvenlik güçleriyle, TOMA'larıyla, kendi militanlarıyla üzerimize gelebilirler. Bizim geleneğimizde Kuvay-ı Milliye var. Bizi yıldıramazlar. Militanlarını cami avlularına taşıyarak, bizi protesto ettiriyorlar. Bunların dine de saygısı yok, camiye de saygısı yok, insana da, şehide de saygısı yok. Bunların kendi iktidarlarını daim kılmak için feda edemeyecekleri, çiğneyemeyecekleri hiçbir değer yoktur.

ÖCALAN'A BUNLAR ‘SAYIN' DEDİ

– Bir dönem ‘PKK bizi aldattı', bir dönem ‘Fethullah Gülen bizi aldattı', bir dönem ‘başkaları bizi aldattı' diyorlardı. Şimdi geldiğimiz süreçte başarısızlıklarını aktarabileceği bir organ arıyorlar. Bu organı da CHP olarak görüyorlar. Oslo'da biz yokuz, çadır mahkemelerini biz kurmadık, valilere talimat vermedik. PKK mahkemeler kurarken sessiz kaldılar. Öcalan'a ‘sayın' dediler. 14 yıldır ülkeyi CHP mi yönetiyordu?

Kaynak: Saygı Öztürk / Sözcü Gazetesi