Hastalıklarımızı ellerimizle gelecek nesillerimize taşıdığımızı biliyor muydunuz? Hem de hapla, ilaçla, ameliyatla.
Aslında bu yazı kısa vadede anti-hümanist bakış açısı içeriyor gibi görünebilir fakat uzun vadede bakacak olursanız hümanist temelli olduğunu farkedebilirsiniz.
Darwin tarafından öne sürülen “doğal seçilim” denilen bir gerçek vardır. Aslında eğitimi fazla ileri düzeylerde olmayan çiftçiler bile bilir bunu. Mesela barbunya bitkisinin çok tohum veren torbalarını tohumluk olarak saklar az verenleri ise tüketmek üzere depolar. Burada aslında çiftçi istenilen tohumu seçmek, istenmeyeni ise tüketerek üremesini de önlemek amacı güder. Buna yapay seçilim denir yani “tohum ıslahı”.
DNA VARYASYONLARI
Doğal seçilimin kendisinden bahsedecek olursak işleyişi biraz serttir. Doğada yaşama tutunmayı başaran canlı yaşamaya devam eder ve ürer. Yaşama devam etmesini sağlayan bu özellikleri üremesi ile yeni nesillere aktarılır ve o canlı türü artık daha güçlü olur.
Biz insanoğlu olarak bu özelliği tersine çevirdik denilebilir. Hayata tutunmayı başarması mümkün olmayan DNA varyasyonlarını hayatta tutacak ilaçlar geliştirip ameliyatlar yaptık. Sonuç olarak hayatta kalma şansı düşük genlerin çoğalmasına neden olduk. Tıp bu konuda anlık bir hümanizm davranışı gösteriyor yani oldukça duygusal. Tabi “bırakın ölen ölsün kalan sağlar bizimdir” demiyoruz fakat görmenizi istediğimiz şey, günümüzde yaşadığımız sağlık sorunlarının gerçek kaynağı. Doğal seçilim bizi hayatta tutan en büyük güç ve biz buna müdehale ederek aslında kendi ırkımızı (insan ırkı) kendimiz yok ediyoruz.
Yapılacak bir şeyler var mı? Tabiki yok. İnsanoğlu olarak oldukça duygusal düşünüyoruz ve aklı başında olan hiçbir insan bir diğerinden vazgeçemez, aksine içgüdüsel bir acıma duygusu evrimleşmiştir. Belki de doğal seçilim çıkış yolu bulamayarak getirdiği noktada bizi bizlere teslim etmiştir. Tabi bu da başka bir tartışma konusu.