Türk Aferez Derneği Başkanı ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, ülkemizde son yıllarda sağlığa yapılan yatırımlar ve mevzuattaki düzenlemelerin vatandaşın sağlık hizmetine ulaşmasını kolaylaştırdığı gibi başta kanser olmak üzere pek çok hastalığın erken tanısına fırsat verdiğini söyledi. Akut lösemi görülme sıklığının yıllık 100 binde 2 ila 5 civarı olduğunun tahmin edildiğini belirten Altuntaş, “Türkiye’de her yıl bin 500-2 bin yeni erişkin lösemi vakası ortaya çıkmaktadır. Akut lösemi görülme oranı yaşla birlikte artmakta, 60 yaş civarında pik yapmaktadır. 60 yaş ve üzerinde lösemi görülme sıklığı yılda yüz binde 12 civarındadır.” diye konuştu.
Türk Aferez Derneği Başkanı ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. 1-7 Nisan Kanser Haftası boyunca vatandaşlara bilgilendirme ve farkındalık oluşturma yönünde etkinlikler yapıldığın kaydeden Altuntaş, “Ülkemizde son yıllarda sağlığa yapılan yatırımlar ve mevzuattaki düzenlemeler vatandaşın sağlık hizmetine ulaşmasını kolaylaştırdığı gibi başta kanser olmak üzere pek çok hastalığın erken tanısına fırsat vermiştir. Kanserde hekimler olarak sık sık vurguladığımız “ kanserden değil geç kalmaktan korkun “ söylemi hala geçerliliğini korumaktadır. Bizler hematoloji ( kan hastalıkları uzmanı) olarak toplumu özellikle bu konuda bilinçlendirmeye gayret ediyoruz.” dedi.
HEMATOLOJİK KANSER GÖRÜLME SIKLIĞI ARTIYOR ANCAK TEDAVİDEKİ GÜNCEL GELİŞMELER UMUT VERİYOR
Hematolojik onkoloji başlıca kan kanserleri, kemik iliği kanserleri, lenf bezi kanserleri ve kemik iliği yetmezlikleri olarak bilinen lösemi, lenfoma, multipl myeloma ve miyelodisplastik sendrom gibi hastalıkların tanı, tedavi ve takibi ile ilgilenen bilim dalı olduğunu belirten Altuntaş, “Lösemi bir kan kanseri türüdür. Halsizlik, güçsüzlük, yorgunluk, yüksek ateş ve anormal cilt, diş eti ve burun kanamaları ile kendini gösterir. Lenfoma bir tür lenf bezi kanserleridir. Kilo kaybı, halsizlik, güçsüzlük, yorgunluk, yüksek ateş ve lenf bezi büyümeleri ile kendini gösterir. Myeloma bir tür kemik iliği kanseri olup halsizlik, güçsüzlük, yorgunluk, yaygın vücut ağrıları, yüksek ateş, tekrarlayan infeksiyon, açıklanamayan böbrek yetmezliği ve kırıklarla kendini gösterir. Miyleodisplastik sendrom bir tür kemik iliği yetmezliği olup halsizlik, güçsüzlük, yorgunluk, yüksek ateş ve anormal cilt, diş eti ve burun kanamaları ile kendini gösterir.” Diye konuştu.
HER YIL 2 BİNE YAKIN LÖSEMİ VAKASI ORTAYA ÇIKIYOR
Lösemi tedavisinin zor ve sıkıntılı süreç olduğunu ancak sonunun aydınlık olduğunu hatırlatan Altuntaş, “Günümüzde lösemi tedavi edilebilir ve tamamen yenilebilir bir hastalıktır. Ülkemizde her yıl bin 500 - 2 bin yeni lösemi vakası görülmektedir. Her ne kadar lösemi görülme sıklığı artmış olsa da güncel tedaviler ile uzun süreli yaşam yüzde 60'lara kadar çıkmıştır. Bazı çocukluk çağı lösemilerinde bu oran yüzde 90'lara kadar ulaşmaktadır. Lösemide ilk aşama ilaç tedavisidir. İlaç tedavisi ile hastalık kontrol edildikten sonra bazı hastalara kemik iliği nakli yapılmalıdır. Kök hücre umut kök hücre gelecektir. Ancak uygun vericisi olmayanlar içinde hayatın sonu değildir. Yeni tedavilerle de lösemisiz hayat mümkün. Lösemi tedavisi yüksek maliyetli ve zahmetli bir süreçtir. Ancak ülkemizdeki hasta ve hasta yakınları bilmelidir ki Amerika ve Avrupa’da kullanım için onay almış olan her ilaca ülkemizde de ulaşmak mümkün. Bu konuda Sağlık Bakanlığı ve SGK’nın önemli iyileştirici düzenlemelerini görmekteyiz. Lösemi hastasının kemoterapi uygulaması sırasında çok sayıda kan ürününe ihtiyacı olmaktadır. Bu nedenle kan bağışında daha duyarlı olalım.” şeklinde konuştu,
Akut lösemi görülme sıklığının yıllık 100 binde 2 ila 5 civarı olduğunun tahmin edildiğini anlatan Alturtaş, “Türkiye’de her yıl bin 500-2 bin yeni erişkin lösemi vakası ortaya çıkmaktadır. Akut Lösemi görülme oranı yaşla birlikte artmakta, 60 yaş civarında pik yapmaktadır. 60 yaş ve üzerinde lösemi görülme sıklığı yılda yüz binde 12 civarındadır. Hematolojik kanserler yani lösemi, lenfoma, myeloma ve MDS artık akıllı tedaviler dediğimiz yöntemle kronik bir hastalık gibi tedavi edilme eğiliminde. Şeker hastalığı gibi, Tansiyon yüksekliği gibi tedavi edilme eğiliminde. Tıptaki gelişmelerde bu yönde ilerlemekte. Gelecek kök hücre ve genetik temel üzerine yoğunlaşmakta. Hastalıktan ziyade hasta bazlı tedaviler konuşulacaktır. Hematolojik onkolojide tedaviler bireyselleştirilmektedir. Çünkü, aynı tip hastalığa sahip hastalar arasında bile klinik seyir, tedaviye yanıt ve yanıtın kalitesi bakımından belirgin farklılıklar görülebilmektedir. Bireye göre planlanan tedaviyi, uygun dozda, uygun zamanda ve uygun şekilde verebilmek bir hedeftir. "Bireyselleştirilmiş tedavi" dediğimiz daha güvenli, daha etkin ilaç ve tedavilerin hastanın genetik özellikleri ve bireysel gereksinimine göre verilmesi amaç olmalıdır.” açıklamasında bulundu.