İsrail işgali altındaki Batı Şeria’da yaşananları tüm dünyaya duyurmaya çalışan 10 yaşındaki Janna Jihad, yaşadıklarını anlattı. 10 yaşındaki Janna Jihad kendisini “gazeteci” olarak nitelendiriyor.
Küçük kamerasıyla neredeyse tüm olayları, gösterileri kaydeden ve sosyal medya hesapları üzerinden dünyaya ulaştıran Janna Jihad’ın bölgede yaşananlara ilişkin sorulara verdiği yanıtlar şöyle…
- İşgal hayatını nasıl etkiliyor?
İşgal altında doğdum. Bu yüzden özgürlüğün nasıl bir his olduğunu bilmiyorum. Bazen dışarı çıkamıyorum, okula gidemiyorum. Askerler tarafından oluşturulmuş belirli güvenlik noktaları var ve yaşadığımız yerlere çok yakın, bu noktalara yaklaşmamız yasak, istediğimiz yerlere gitmek için dolaşmak zorunda kalıyoruz, bazen de hiç gidemiyoruz. Çünkü askerler sokaklara yayılıyor.
- Askerler sizlere nasıl davranıyor?
Çoğu zaman yanlarında saldırgan köpeklerle geziyorlar, onlarla ve ellerindeki silahlarla bizi korkutmaya çalışıyorlar. Bağırıp ateş açıyorlar. Çoğu arkadaşım yaralandı, hatta Mustafa öldürüldü, bu yüzden sokaklarda istediğimiz zaman, özgürce oyun oynayamıyoruz.
- Böyle bir kaos ortamında, cesaret isteyen işler yapıyorsun. Korkuyor musun?
Haberlerimi kaydederken yaralanmaktan ya da tutuklanmaktan çok korkuyorum ama işgal altında yaşıyorsanız, her zaman korkarsınız. Ailemin, arkadaşlarımın zarar görmesinden ve kan görmekten çok korkuyorum. Özellikle gece yatağa yattığımızda, askerlerin evimizi basmasından korktuğum için rahat uyuyamıyorum, sürekli uyanıyorum.
- Unutamadığın, seni en çok etkileyen anılarından birini anlatabilir misin?
Bir sürü anım var. Ama en çok etkilendiğim, bir evde sıkışıp, gaz yüzünden boğulmak üzere olduğumuz gündü. Saldırıya uğrayan çocuklara yardım etmeye çalışıyorduk, evimize saldırı oldu ve bir şekilde yan eve geçtik ama ikinci katta sıkışmıştık. Yardım etmek isteyen insanlar pencerelere tırmandılar, sıra olmuşlardı. Biri tırmanıp bir çocuk alıyor, diğerine veriyor, o da yanındakine veriyordu. Çok korkmuştum, sanırım beş yaşındaydım. Anne seni çok seviyorum, ne olur beni bırakma diye ağladığımı hatırlıyorum.
- Peki askerler sana ne hissettiriyor? Onlardan nefret ediyor musun?
Hayır. Askerlerden nefret etmiyorum, Yahudilerden de. Bence bu askerlerle, ırkla ilgili değil ya da farklı yönlerimizle; bu düşüncelerimizle alakalı. Mesela halkımızın yarısı Müslüman, yarısı ise Hıristiyan ve biz kardeşçe yaşıyoruz. Yahudi bir arkadaşım da var. Ben savaştan ve terörizmden nefret ediyorum.
- Psikolojik destek alabiliyor musun?
Ben bir köyde yaşıyorum. Bunun için şehre gitmek gerekiyor. Şehirde bunun için imkân var ama köyler ve kasabalara psikolojik destek için herhangi bir yardım olmuyor.
- Ailen yaptıkların hakkında ne düşünüyor, seni destekliyorlar mı?
Evet, onların desteği beni çok mutlu ediyor. Doğru olanı yaptığımı söylüyorlar ama bazen gitmemi istemedikleri yerler oluyor, sürekli dikkatli davranmam için uyarıyorlar.
- Sosyal medyada nasıl tepkiler alıyorsun?
Çok fazla destek mesajı alıyorum. Dünyanın her yerinden. İnsanlar haberlerimi paylaşıyorlar. Vermek istediğim mesajın böyle etkiler yaratması çok güzel ama desteklemeyen, taraflı yayın yaptığımı söyleyen, beni yalancılıkla suçlayan insanlar da var. Ben de onları Filistin’e çağırıyorum. Gelin ve gerçekleri görün.
- Yaptıklarınla neleri değiştirmeyi hedefliyorsun?
Dünyanın değişmesini istiyorum. İnsanların gerçekleri görmesini, savaşın ne kadar kötü olduğunu anlamalarını istiyorum. Bunu anlarlarsa, daha özgür ve sevgi dolu yaşayabiliriz.
- Gelecekle ilgili hayallerin neler?
Bir sürü hayalim var. Dört tanede büyük hayalim var. Tabii ki, ilk hayalim özgür olmak, sonra başarılı bir gazeteci olmak. Futbolu çok seviyorum, futbol oynamayı da... Bu yüzden Neymar ile tanışmak da en büyük hayallerimden. Bir de dünyanın sadece pembe olması...
Kaynak: kulturservisi.com - Buse Çetinkaya