CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, getirilen yeni torba yasadaki düzenlemelerle, muhalif iş adamlarının mal varlığına el koymanın yolunu açan hükümetin, iş dünyası üzerinde büyük bir baskı kurduğunu belirtti.
Orta Vadeli Plan’da önümüzdeki 3 yılda büyümenin önemli bir kısmının özel sektör yatırımlardan gelmesinin öngörüldüğünü hatırlatan Öztrak, “Artan jeopolitik ve ekonomik riskler karşısında zaten gerçekçiliği tartışmalı olan bu hedefler, Hükümetin mülkiyet hakkını tehdit ederek yatırımcıyı caydıran bu uygulamalarıyla, tamamen ulaşılmaz hale gelmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Öztrak, azalan yatırımların işsizlikte artışa, büyümede ve kişi başına gelirde azalışa neden olacağını belirterek, “Hatalı ekonomi politikalarının, yanlış yönetimin, yasa kural tanımamanın Türkiye’ye ve vatandaşlarımıza faturası budur” dedi.
KEYFİ YÖNETİM KURAL OLDU
CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztrak, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye ekonomisinde 2007’den bu yana keyfi yönetimin bir kural haline geldiğini, Hükümetin son torba yasada yaptığı mal varlığına el koymayla ilgili düzenlemelerle iş dünyasını kıskaca aldığını belirterek şunları ifade etti:
EL KOYMANIN ALTYAPISI
Hükümet sözcüsünün bundan böyle torba yasa getirmeyecekleri yönündeki açıklamasının daha dumanı tüterken getirilen son torba yasada, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mal varlığına el koymayı düzenleyen maddesinde önemli bir değişikliğe gidilmektedir. Hükümet, mal varlığına el koyma gerekçelerine “Hükümete karşı suç”, “Yasama organına karşı suç” gibi ne olduğu tam anlaşılmayan, müphem ve muğlak yeni suçlar ekleyerek, hoşuna gitmeyen iş adamlarının mal varlıklarına el koymanın altyapısını hazırlamaktadır. Hükümet bununla da yetinmeyerek, savunma hakkını kısıtlamak üzere bir takım yeni düzenlemeleri torba kanuna eklemiştir. Getirilen düzenlemeyle savunma makamının soruşturma dosyasını inceleme yetkisi kısıtlanmaktadır. Bu teklifin yasalaşması halinde, iş adamlarının mal varlığına soruşturma kapsamında el konabilecek, mal varlığına el konan işadamının kendini savunması zorlaştırılacak, ne kadar süreceği belli olmayan soruşturma süresince mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunamayacak, bu da ciddi zararlara yol açacaktır.
İŞ ADAMI YANDAŞ OLMAYA ZORLANIYOR
Bu düzenlemeyle iş adamları yandaş olmaya zorlanmakta, iş adamları “Mal varlığımızı korumak için AKP’ye üye mi olmalıyız?” deme noktasına getirilmektedir. Bir zamanlar sermayenin rengi olmaz diyenler artık sermayeyi tek renk olmaya zorlamaktadır.
KEYFİ YÖNETİMİN SON NOKTASI
İç ve dış siyasette sıkıştıkça toplumun her kesimine baskıyı artıran AKP’nin 2007’den bu yana kural haline getirdiği keyfi yönetimin ulaştığı son nokta iş adamlarının mal varlıklarını müsadere etmenin yolunu açmaktır. AKP döneminde yasalar bağlayıcı kurallar olmaktan çıkmış, teferruat haline gelmiştir. Kamu İhale Kanunu 32 kez değiştirilmiş, 70 maddelik kanunun maddelerinde yapılan değişiklik sayısı 135’i bulmuştur. MİLGEM, köprü ve otoyol ihaleleri önceki Başbakan’ın iki dudağından çıkan keyfi sözlerle iptal edilmiş, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun(DEİK) yapısı ve yönetimi bir torba yasayla değiştirilmiş, yönetimine el konmuştur.
GÜVEN OLMAZSA, NE YATIRIM OLUR NE İŞ
Küresel ekonomide likiditenin daraldığı, ülkelerin finansman bulmakta zorlanmaya başladığı bu dönemde hukuk tanımazlığın, kurallı ekonominin dibine dinamit koymanın Türkiye’ye faturası ağır olur. Adalete güvenin yıpratıldığı, düzenleyici ve denetleyici kurulların bağımsızlığının tartışıldığı, yatırımcının mal güvenliğinin temin edilemediği, özetle yatırımcının hukuki ve ekonomik güvenliğinin olmadığı bir ülkeye yatırımcıların güven duymasını, kalıcı ve nitelikli yatırımların gelmesini beklemek mümkün değildir. Kaldı ki 2012 yılından bu yana uygulanan yanlış politikalar nedeniyle yatırımlar hızla azalmaktadır. Son iki buçuk yılın iki yılında, özel sektör yatırımlarının büyümeye katkısı negatiftir.
OVP HEDEFLERİ ULAŞILMAZ HALE GELİYOR
Buna karşın OVP’de, 2015’te büyümenin %28,7’sinin; 2016’da %35,7’sinin, 2017’de ise %43,6’sının özel sektör yatırımlarından gelmesi planlanmaktadır. Artan jeopolitik ve ekonomik riskler karşısında zaten gerçekçiliği tartışmalı olan bu hedefler, Hükümetin mülkiyet hakkını tehdit ederek yatırımcıyı caydıran bu uygulamalarıyla, tamamen ulaşılmaz hale gelmektedir. Evdeki hesabın çarşıya uyması için Hükümetin, yatırımcıları ürkütmek, risk algısını artırmak yerine güven ortamını artıracak, yatırımcıları teşvik edecek politikalar izlemesi gerekmektedir.
VATANDAŞA FATURASI, İŞSİZLİK VE FAKİRLİK
Yatırım ve iş yapma imkânlarının daraltıldığı bir ülke, gençlerine iş imkânı yaratamaz. Çift hanelere dayanan işsizlik bunun ispatı niteliğindedir. Yatırımın, işin olmadığı ülkede vatandaşın geliri artmaz, ekonomide sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme sağlanamaz. İşte hatalı ekonomi politikalarının, yanlış yönetimin, yasa kural tanımamanın Türkiye’ye ve vatandaşlarımıza faturası budur.