Bilindiği gibi;28 Ekim tarihinde Ermenek’teki Kömür Ocağında vuku bulan facia sonucunda 18 insanımız madende kalmış; 10 gün kadar sonra 2 kişinin cansız bedenine ulaşılmıştır. 16 kişiyi arama çalışmaları ise sürdürülmektedir.
31 Ekim tarihinde ise; Akşehir-Yalvaç karayolunda minibüsün devrilmesi sonucunda , minibüste bulunan, çoğunluğu kadın olan ve Gelendost’a elma toplamaya giden 18 insanımız hayatını kaybetmiştir.
Olay günü 24 kişilik minübüse, 46 kişinin bindirildiği, bazen 65-70 kişinin bindirildiği ve bu durumun mutad hale geldiği ; “Dayıbaşı” konumunda olan kişilerin Kolluk görevlilerinin bir bölümüyle işbirliği içine girerek araç ve trafik denetimini engelledikleri birbirini doğrulayan bilgilerle anlaşılmıştır.
Örgütlerimizle birlikte 8 ve 9 Kasım tarihinde ; mağdur aileleri ve yakınlarını Akşehir ve Ermenek’te bir kez daha ziyaret ettik, temaslarda bulunduk. Yoksulluğun, çaresizliğin, taban yaptığı , bir başka ifadeyle zirve (!) yaptığı bir Türkiye fotoğrafını , Türkiye resmini içiniz yanarak görüyorsunuz, gözlemliyorsunuz.
İnsanlarımızın yoksulluğunu ve çaresizliğini sömüren bir sistem, Hükümet eliyle inşa edilmiştir. Bu sistemi fiilen himaye eden, bazen de görmezden gelen bir iktidar anlayışı mevcuttur. Aslında bu fotoğrafı ya da bu resmi en anlamlı bir şekilde, yine bu sürecin mağdurlarından olan Emiş Baha özetledi ve haykırdı. Emiş Baha isimli o genç kadın tüm gerçekliğiyle şunları söyledi;”….. önce ekmeklerimizi, emeklerimizi çaldılar…. Krediyle borçlandırdılar…. Şimdi de canlarımızı aldılar….”dedi.
Ayşe Gökçe ise; Anadolu insanının iyimser, mütevekkil ve masum tavrıyla; “…..oğlum yüzme bilmezdi….” diyerek , bir başka boyutuyla Hepimize görevimizi , insanlığımızı hatırlattı.
Bu gerçekler, bu dramlar ortada iken Hükümet ne yaptı, ne yapıyor? 12 yılın sonunda , Çarşamba günü maden sorunlarıyla ilgili “çözüm paketini” Sayın Başbakan açıklayacakmış….Havuz Medyası bu muhteşem icraatı şimdiden tefrikalaştırmaya başladı. Zannedersiniz ki , İktidara geleli 3-4 ay olan bir Hükümet var.Böylesine ciddiyetten, sorumluluktan, öngörüden uzak; günü kurtarmaya yönelik olan yeni bir hamlenin Türkiye gündemine getirildiğini görüyoruz. 12 yıldan bu yana Türkiye’yi yöneten Siyasi İktidar; doğmuş olan sonuçların ve mağduriyetlerin sorumlusu olduğu, bu sistemden siyaseten ve ekonomik çıkar ilişkileriyle beslendiği halde; bir taraftan da sisteme muhalefet eder görünüyor. Yine bir AKP klasiği…. Sisteme ve esasa dair hiçbir çözüm üretmeyen bir iktidar kimliğiyle Türkiye karşı karşıyadır.
Geçiniz bunları diyor ve soruyoruz; mevsimlik tarım işçilerinin sorunları araç ve trafik denetiminden mi ibarettir? Bu yurttaşlarımızın insanca yaşamalarını, sosyal güvenliklerini sağlayacak çözümleri neden gündeme getirmiyorsunuz? CHP’nin 8-9 yıldan bu yana TBMM’ne sunduğu önergeleri ve yasa tekliflerini nedenengelliyorsunuz?
Soruyoruz; “maden ocağıişletmecisiyle”, “Siyasi İktidar mensupları” ve “Bürokrat “ arasındaki çıkar ilişkilerini neden himaye ediyorsunuz? İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini ve teknoloji yatırımını neden gerçekleştirmiyorsunuz? Kömür üzerinden yaratılan yolsuzluk sektöründen neden besleniyorsun?
Cumhurbaşkanına hatırlatıyoruz; bir Ülkenin saygınlığı saraylara harcanan parayla , şatafatla ölçülmez. Diğer örnekler ve uygulamalar bir tarafa, bir Ülkenin saygınlığı ; insanlarına verilen değerle, insani gelişme endeksindeki sıralamasıyla belli olur.
******
İktidar odaklı baskı ve müdahalelere rağmen, karartmalara ve bilgi kirliliğine rağmen;bu fotoğrafı, bu resmi, bu gerçeği bundan böyle de tüm zeminlerde ve belli aralıklarla “Karşı Gazete’de” anlatacağız. Anlatmakla kalmayıp, bu sömürü düzenini hep birlikte değiştirmeyi ve hakça bir düzeni hep birlikte inşa etmeyi başaracağız. CHP’nin ortak aklı ve vicdanı bu anlamda “tarihi bir sorumluluk” üstlenmiştir.