KARŞI GAZETE | RÖPORTAJ

AKP iktidarının Suriye'ye girip 'Güvenli Bölge' oluşturma önerisine ABD nasıl bakıyor? Bu proje çözüm olur mu?

ABD  Büyükelçisi geçen hafta dedi ki  "Türkiye'nin  isteklerinin PYD tarafından yerine getirilmesi için herşey yapılır."   Bu şu demek;  PYD, güvenli bölge açıklamaları filan var ya... İnsanları yurtdışı operasyona ikna edemezsiniz. Sınırlarımızdan giren çıkan belli değil ki... Güvenli bölge sözü de bu yüzden inandırıcı değil...  Hangi stratejiye hitap ediyor belli değil. Müttefiklerin öncelik verdiği IŞİD'le mücadeleye destek gibi görünüyor ama ayrıca ikinci hamleye olanak veriyor.

"GÜVENLİ BÖLGE SÖYLEMİ ENDİŞE YARATIYOR..."

Nedir ikinci hamle; diyelim ki Güvenli Bölgeyi, El Nusra üzerinden de yardımlarla kurdurdunuz, ikinci hamle olarak Halep ve aşağıya Beşar Esad'a doğru dönebilirsiniz. İnsanların kafasında  'Bunlar aşağıya gitme arzusu içinde' diye bir düşünce  var.

"ABD, GÜVENLİ BÖLGE OPERASYONUNU  UYGUN BULMUYOR"

Güvenli Bölge'nin de inandırıcılığı kalmıyor. Dün zaten Amerikan  Büyükelçisi'nin ifadelerinden Türkiye'ye bu konuda çeşitli güvencelerin verilmiş olmasının yanısıra;  siyasi sonucu belli olmayan bir harekatın Türkiye tarafından yapılmasının uygun olmayacağına dair düşüncelerinin  olduğu kanatindeyim.

"SURİYE SORUNUNU ÇÖZMEK İÇİN YENİ HÜKÜMET GEREK"

Koalisyon senaryolarında ibre AKP- MHP'ye dönmüş durumda. Böyle bir koalisyon Hükümeti için "Savaş koalisyonu" yorumları yapılıyor.  AKP - MHP koalisyonu dış politikayı nasıl etkiler? Siyasetçi olarak değil de bir diplomat olarak sizin görüşünüz nedir?

IŞİD'in ve diğer El Kaide irtibatlı örgütlerin Türkiye içinde cirit attığı bir ortamda güney sınırlarımız itibari ile  Türkiye  için her an bir güvenlik sorunu yaratacağı açık.  Bal gibi Türkiye'nin içinde de çok ciddi güvenlik sorunu yaratabilirler. Böyle olunca Suriye dış politikasında tutarlı ve siyasi bir çözüme doğru,  bir strateji çercevesinde hareket etmek önemli. Bu da yeni bir hükümet ile yapılabilir. Bir hükümetin artık bu bölgedeki istikrarsızlık  ve kaosun Türkiye içine sıçraması da önleyecek , orada da kanının akmasını durduracak hatta belli bir vadede mülteci meselesini de sorun olmaktan çıkaracak bir yaklaşım oluşturması  lazım.

"AKP- MHP KOALİSYONU SURİYE SORUNUNU BÜYÜTEBİLİR"

Ama AKP'nin sürdürdüğü politikanın, bölgeye ister diplomat ister CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak bakayım, hiçbir faydasını hiç görmüyorum.  AKP'nin   bu politikasının hiçbir yere götüremeyeceği gerçek.

"AKP - MHP KOALİSYONUNA SURİYE VE IRAK'TA KORKU İLE BAKIYORLAR"

Hele ki AKP ile MHP birleşir ise daha da sorunlu olabilir. O halukârda MHP  "teröre karşı yapıyoruz..."  der ama şunu görmemiz lazım  "bizim Kürtlerle sorunumuz yok" deseler de MHP'nin  "her Kürt neredeyse teröristtir" kuşkusuyla hareket etme şekli sıkıntılı.  O pozisyonda değişikliğe gitmesini gerekiyor bence.  O hususta bir şeylerler yapılması gerektiğini düşündüklerini zannediyorum.

"AKP- MHP KOALİSYONU MİLLİYETÇİLİK TONUNU ARTIRABİLİR"

Bazı MHP'liler çeşitli argümanlar getirme çabası içindeler ama onları rahatça dile getirmeleri  için bütün vatandaşlarımıza,  etnik ayrımcılık yapmadan,  hepsini kucaklamak ve terör sorununa da hukuk çerçevesinde bakmak gerekiyor. Yani siz "HDP, PKK'nın temsilcisi"  diye Meclis'te görüşmüyorsanız burada tutarsızlık var. Sonuçta onu seçen Kürt halkı, Kürt halkının tamamı da  terörist filan değil.  Suriye ve Irak'ta da MHP'li bir AKP koalisyonuna ciddi korku ile bakıyorlar. Bunun sadece güvenlik politikalarına geri dönüşe sebep olacağından  ve  milliyetçilik tonunun giderek artacağından endişe ediyorlar.

- ABD, YPG'yi niye destekliyor? Kürtlerden yana tavır almasının altında yatan nedir?

Zamanında Irak'ta El Kaide'ye karşı savaş kazanıldığı zaman orada 'Uyanış Konseyleri' denilen konseyler  oluşturuldu Sünni kabilelerden. Onları insan istihbaratı bakımından bu çabalara yardımcı olmalarını sağlamak için resmi devlet kurumlarının içine alındılar.  Emniyet, İçişlerinde görev verdiler.  Yani  merkezi komuta yapısı içinde onların da iş yapması sağlandı.  Bu çerçevede Irak polisi ve Amerikalılarla işbirliğine girerek  El- Kaide'ye karşı savaştılar.

"ABD İÇİN ÖNCELİK SURİYE DEĞİL IRAK"

Suriye'de de, ABD ve diğer müttefiklerinde öncelikli bir Irak politikası görülebiliyor ama Suriye  politikalarının ikinci planda kaldığını görüyorsunuz. Yani eğer IŞİD Irak'tan kovulursa, Suriye'den tekrar Irak'a dönecek tehdidin durdurulması önceleniyor sanki...

Suriye içinde de Kara Kuvvetlerinde, IŞİD'e karşı savacak insanlar aranıyor. Şu an YPG bunu yaptığı için ona destek olunuyor.

"SINIRLARIMIZDAN GİREN ÇIKAN BELLİ DEĞİL"

Ama bize bakınca şunu görüyorum bütün sınırımız gerçekten delik deşik. Kevgir gibi. Giren çıkan belli değil. Bütün Batılıların bizden istediği özellikle  El Nusra (El Kaide'nin parçasıdır)  ve IŞİD'e lojistik desteği önlemek için  tedbirlerinizi sıkılaştırın ve bu trafik son bulsun talebi.  Telabyad harekatı daha kapsamda değerlendirilmeli.

"AKP, ILIMLI İSLAM POLİTİKASINDA FAZLA İLERİ GİTTİ..."

Eskiden ılımlı İslam vardı, bunun sonuç vereceğini düşünenler AKP'ye destek vermişti ama AKP bu konuda o kadar ileri gitti ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın,  Libya Tunus ziyaretleri sırasında adeta kendisini Müslüman Kardeşler liderliğine getirecek bir kafa yapısına saplandığı gibi bir  gerçeklik ortaya çıktı.  Sonra da  ne kadar radikalleştiğimizi ve kutuplaştığımızı gördük.

AKP'nin dış politikası da MHP'nin dış politikası da, CHP dış politikası ayarına gelmedikçe Türkiye'nin  Ortadoğu'da başarılı olması mümkün değil....

"SURİYE TARAFI DIŞLANARAK ÇÖZÜM İMKANI YOK"

Suriye'de çözüm için atılması gereken en önemli adım nedir sizce?

AKP ortaya hep palyatif unsurlarla çıkıyor...  Nihai çözüm olarak neyi öngörüyorsunuz? Bunun açık şekilde ortaya konulması lazım.  Müttefiklerle oturup bakmamız lazım... Orada çıkarları olan  büyük devletler var; İran var, Rusya var... Çatışmalar içinde olduğu için çok radikalleşmiş olmakla  birlikte bir de Suriye tarafı var. Suriye'de geçerli bir hükümet yapısı ile bir şekilde biraraya gelip tedbirleri onun üzerine oturtmadıkları takdirde, sorunu çözümleme imkanı yoktur.

Çözüm sürecine de bir şekilde dahil oldunuz... Kuruluş hedefleri açısından çok önemli bir teşkilatın Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nın başındaydınız. Görev yaptığınız süre içinde özellikle PKK konusuyla ilgili devlet politikaları açısından önemli yanlışlar yapıldığına tanık oldunuz mu?

Öyle bir kurumun artık olduğunu zannetmiyorum... Sekretarya hizmeti yürüten  bir kurum haline geldi... Ne diyeyim...

Abdullah Öcalan'ı tek muhatap haline getirmek sizce doğru bir politika mıydı?

Bu hiç doğru değildi. Ben o yüzden ayrıldım zaten... Tek muhattap haline getirildi çünkü. Biz 'bu meseleye sadece ve sadece TBMM' de çözüm bulunabilir"  dedik,  "Meclis  çatısı altında çözüm aranmalı" dedik. Öyle "İmralı'da filan masaya gerek yoktur" demiştik.  AKP yanlış yaptı...

İmralı'nın Kandil ve HDP üzerindeki etkisi abartıldı mı?

İmralı ile Kandil hep karşılıklı paslaşarak iş yaptılar.  Aksi takdirde  tek başına Öcalan'ın önemli  bir ağırlığı olmayacaktır.  Öcalan, o dengeyi bildiği için hep paslaşarak götürdü bu işi.   Kandil'in, silahı nedeniyle, birilerinin üzerinde belli bir etkisi var tabii ama HDP'nin 80 milletvekili ile Meclis'te temsili neticesinde PKK'dan ziyade Kürt halkının haklarını savunacak noktaya doğru  ilerleyeceğini ve gerçekten Türkiyelileşeceğini  ümit ediyoruz. Bunun da Meclis içinde onları dışlayarak değil oları Türkiye'nin hemen her konusuna imale ederek   kolay olacağına  inanıyoruz.

"ELİNDE SİLAH OLAN İLE SİLAHSIZ MÜCADELE EDEMEZSİNİZ"

Terörle mücadeleden vazgeçmek yerinde bir karar mıydı?

Her terör örgütünün kendine has dinamik bir iç yapısı vardır. Bu örgütler savaşmayı bırakırsa kendilerini yok etmiş olur. Onun  için kendilerine mutlaka savaşacak yeni bir hedef bulmak zorundalar ... Belli hakları alır, daha fazla ister...

Türkiye'nin gerçekten bir özgürlükler ülkesi olması lazım. Evrensel hukuka uygun önlemleri alması lazım. Fakat bu kuralların ötesinde ve halkın çoğunluğunun kabûlüne mazhar olmayan  başka taleplerle çıkılması her zaman mümkün olduğu için, hukukun üstünlüğünün, hukuka uyulmasının gerektiği hallerde, terörle mücadele her zaman şarttır. Elinde silahla "ben şunu sana zorla yaptırırım" diyene karşı silahsız biçimde tedbir almadan mücadele kazanamazsın , bunlar birlikte gitmeli. Hakları,  teröristlerle tartışmanın hiç bir anlamı yok.

"HDP'YE OY VERMEDİM, SADECE OY VERECEKLERE SESSİZ KALDIK"

Meclis Başkanlık seçimi öncesinde CHP Genel Merkezinde milletvekillerine bir iftar verildi. Basına kapalı yapılan o iftarda,  sizin  "HDP'ye oy verdim" dediğiniz öne sürüldü. 7 Haziran seçiminde HDP'ye mi oy verdiniz?

HDP'ye oy vermedim. Yok öyle bir şey... Ben orada  "CHP olarak biz hep Türkiye'nin  ve demokrasinin kuruluşu açısından önemli görevler ifa ettik" dedim. "Bunlardan biri de AKP'nin düşmesini teminen, AKP'nin tek başına iktidarını bitirmeyi teminen  HDP'ye fazla yüklenmemiz oldu  ve adeta HDP'ye bizden oy vereceklere karşı da sessizliğimizi muhafaza etmemiz oldu bir nevi" dedim.

"SESSİZ KALMAMIZ, HDP'YE DESTEK OLDUĞUMUZ YORUMUNA NEDEN OLDU"

Çünkü CHP'lilerden bir kısmı,  bizim birkaç puan yüksek olmamız yerine HDP'nin barajı aşmasının  daha önemli olduğuna inandı. Ve buna CHP olarak böyle bir strateji yürütmemiz, o sessiz  kalma politikası bir nevi HDP'ye destek olduğumuz yorumuna neden oldu. HDP'ye destek lafını duyunca bunlar, orada kötü niyetli birileri,  zaten beni eleştirmeyi düşünen birileri bu iddiayı ortaya attı. Benim sözümün içinde "oy verdim" sözü yoktu kesinlikle. Böyle bir şeyi uydurabilmeleri üzüntü verici.

KILIÇDAROĞLU HABERLER İÇİN "SİYASETE HOŞ GELDİN" YORUMU YAPTI

Bu  haberlerin ardından  CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile görüştünüz mü? Hakkınızdaki iddialar için  ne dedi? "Öyle mi dedin?" diye sordu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu  bana şu yorumu yaptı sadece; "Hiç yüz verme bu haberlere,  siyasete hoş geldin diyeyim"...

Burcu Oral Evren | karsigazete.com.tr