Genel seçimde liste dışı kalan CHP’li Umut Oran, konuştu:
Partiye değil, Kılıçdaroğlu’na kırgınım ve bunun telafisi yok. Kendimi savaş meydanında silahı alınmış asker gibi hissettim.
Umut Oran, 24. dönemde CHP Milletvekili olarak Meclis’te görev yaptı. Ancak 7 Haziran’da liste dışı kaldı. Oran, “Genel Başkan, zırhımı çıkardı, silahımı aldı. Beni savaş meydanında çırılçıplak bıraktı. Bunu hak etmedim. Yeniden zırhımı kuşanıp, silahımı yapıyorum. CHP’nin daha iyi olması için çalışacağım” dedi…
CHP’li Umut Oran ile başkan yardımcılığını sürdürdüğü Sosyalist Enternasyonal toplantısından döner dönmez, ayağının tozu ile buluştuk. Yeni dönemde liste dışı bırakılmasına rağmen, CHP için İstanbul’dan Tunceli’ye kadar sahada çalışan Oran ile hem seçim sonuçlarını ve koalisyon ihtimallerini, hem de liste dışında bırakılmasının perde arkasını değerlendirdik. “Bayramlarda dargınlık olmaz. Siyasette de ebedi dostluk, ezeli düşmanlık olmaz” sözü üzerinden kırgınlık yaşayıp yaşamadığı sorusuna; “Siyasette her an her şey olabilir, buna hazırlıklıyım. Partime sevgim ve saygım sonsuz. Ama kişisel olarak Kılıçdaroğlu’na kırgınım ve bunun telafisi de, tamiri de mümkün değil…” yanıtını aldık.
İşte o röportaj:
CHP BAŞARILI OLAMAMIŞTIR
En sıcak gündemle başlayalım; bir koalisyon hükümeti kurulabilecek mi?
7 Haziran’dan bugüne kadar geçen süreç içerisinde partilerin söyledikleri sözlerin hepsi aslında değişebilir sözlerdir. O nedenle ben müzakereler sonucunda bir şekilde bir koalisyonun kurulacağına inanıyorum ve öyle umut ediyorum.
Sandık sonucunu CHP açısından nasıl okudunuz?
Hedefimiz tek başımıza iktidar olmaktı. Sandıktan çıkan yüzde 24.95’i biz başarı olarak göremeyiz. Hedefler tutmadı. Ama şu da bir gerçek ki; 4 yıl boyunca etkili bir muhalefet yapılmıştır. Halkın verdiği oy da budur. Sonuç olarak CHP’nin çabasıyla AKP tek başına iktidar olamamıştır.
ÇATI ADAY CHP İÇİN HATAYDI
CHP nerede yanlış yaptı sorusunun da yanıtı olmalı…
Birincisi; 7 Haziran seçimleri öncesinde hedefimizle çok uzlaşmayan bir açıklamamız oldu: “Yüzde 35 hedefliyoruz” dedik. Orada ciddi bir çelişki vardı. Hem tek başımıza iktidar olmayı hedefliyoruz, hem de yüzde 35 oy bekliyoruz açıklaması yanlıştı. Ama onun öncesinde de yanlışlarımız oldu. 14 ayda 3 seçim yaşadık. 30 Mart’ta özellikle İstanbul’la ilgili tercihler, ikincisi de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bizim hiçbir kökümüzle alakası olmayan, yaşı Türkiye ortalamasının çok üstünde bir emekliyi aday göstermemiz… Bu aslında bugünkü sonucu da etkiledi. Burada bir özeleştiri yaptığımda; CHP’nin bir inandırıcılık ve güven sorunu olduğunu görüyorum ben. Sonuç; Erdoğan kıl payı cumhurbaşkanı oldu. Çatı ile hem cumhurbaşkanlığını kaybettik, hem meydanı Demirtaş’a bıraktık. Aday getirdiğimiz adam, koşa koşa MHP’ye gitti!
EKMEL BEY ÇOK AYIP ETTİ
Ekmeleddin Bey’in MHP’den milletvekilliğini nasıl yorumladınız?
Çok ayıpladım. Çünkü siz cumhurbaşkanı adayı olarak, hem siyasete ilgi duymuyorum diyorsunuz, hem de kaşarlanmış bir siyasetçi gibi hareket ediyorsunuz, bu çok ayıp bir şey! Siz CHP’yi arkanıza alıyorsunuz. CHP üyeleri sizin yanınızda oluyor, sizi kapı kapı dolaştırıp, gezdiriyor. Ondan sonra da açıkça söylüyorum; utanmadan arlanmadan diyor ki; “CHP teklif etti, ama ben kabul etmedim ve MHP’ye geldim.” Ekmeleddin Bey emek hırsızlığı yapmıştır.
KADERİMİ ÖRGÜTE BIRAKTIM
Siz seçim sürecinde liste dışı bırakılmanıza rağmen en çok çalışan vekillerden biriydiniz. Peki, “Fuat Avni” üzerinden uğradığınız iftira kampanyası ve yaşadıklarınız sonrasında yeniden aday gösterilmediğiniz için partinize kırgınlığınız yok mu gerçekten?
Asında kaderimi örgüte teslim etmeyi tercih ettim. Ama Fuat Avni üzerinden Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a suikast girişimine kadar uzanan o alçakça iftiralar karşısında, Genel Başkan ile birlikte mücadele gerçekleştirmemiz gerektiğini konuştuk. Kılıçdaroğlu, bu saldırıların CHP tarihinin en büyük saldırılarından biri olduğunu ve benim üzerimden yapıldığını belirtti. Sonuçta da önseçime girmemem, kontenjandan aday olmam gerektiği konusunda mutabık kaldık. Genel Başkan; yasalarla benim özgürlüğümün kısıtlanabileceğini, her türlü hukuk dışı yaptırımın uygulanabileceğini, bu nedenle de dokunulmazlığa ihtiyacım olduğunu ifade etti. Normal şartlarda, yani bugünkü durumda teşekkür eder, kendimi örgüte emanet ederdim. Ama o zamanki halet-i ruhiyem daha farklıydı. Muazzam bir saldırı vardı. Ölüm tehditleri alıyordum. Hedef gösterilmiştim. Dengelerim altüst oldu. Siyasetin bu kadar aşağılık olmasından da tiksindim. Sonuçta da bütün bu konuşmalara rağmen, kontenjanda liste dışı bırakıldığımı öğrendiğimde açıkçası çok şaşırdım.
AÇIKLAMA BEKLEDİM AMA…
Ne hissettiniz?
Bana en çok koyan şey; partimizin Genel Başkanı’nı komutanımız olarak düşünürsek eğer, başkomutan sizi cepheye gönderiyor. Onun sözü sizin için çok önemli. Ama bir anda savaş meydanında üzerinizdeki zırhı çıkarıyorlar. Elinizdeki silahı alıyorlar. Sizi savaş meydanında çırılçıplak bırakıyorlar. Bu hakikaten hak edilecek bir şey değildi. O nedenle partime değil, ama Sayın Kılıçdaroğlu’na kırgınım ve bu kırgınlığımın telafisi de yok, tamiri de. O günden bugüne 3 ay geçti. Bu konuda açıklama beklemek benim hakkım. Ama hiçbir açıklama yapılmadı. Bu saatten sonra yapılsa da fark etmez artık.
BİR ADIM GERİ GİTMEDİM
Peki bu noktada bundan sonraki hedefiniz nedir?
Çok ağır bir şey yaşadım. Ailem açısından da zor günler geçirdim. Hiçbir siyasetçi işini bırakmazken, ben işimi gücümü bıraktım. Hâlâ da işime geri dönmedim, dönmeyeceğim de. Siyasete ve CHP’ye bir lider adayı olarak geldim ben. Çünkü bunu ben bir dava olarak gördüm. Bu dava; CHP’nin daha iyi olması ve daha iyi yönetilmesi davası. Dolayısıyla bu mücadeleyi yapmaya devam ediyorum. Şimdi yeniden topraktan, taştan zırhımı kuşanıp, silahımı yapıyorum. Ben yine sahalardayım. Yine oradan oraya, dün olduğu gibi bugün de kendi imkanlarımla gidiyorum. Bir adım geri gitmeden, yine hep ileri diyorum.
Bir sonraki seçimde “önseçim” ile yeniden diyorsunuz yani?
O benim açımdan tartışılmaz bile. Bundan sonra ön seçim olmadan, hiçbir göreve talip
olmam.
CHP, cumhuriyeti yaşatmaya AKP yıkmaya çalışıyor, uzlaşma olmaz
7 Haziran’dan bugüne Türkiye’de bir normalleşme süreci başladı mı sizce?
Normalleşme sürecine adım atıldı diyebiliriz. Onun başlaması için çok zamana ihtiyacımız var. AKP üç seçim sonra olmayabilir. Ama farz edelim ki üç seçim sonra AKP hâlâ var; o zaman bir AKP-CHP koalisyonu normalleşme sürecinin parçası olabilir. Ancak o gün, bugün değil.
CHP BU İŞTEN ZARARLI ÇIKAR
Ama en çok konuşulan koalisyon senaryolarından biri, hatta belki de en kuvvetlisi AKP-CHP koalisyonu…
AKP-CHP ihtimalini ben en zayıf ihtimal olarak görüyorum. Çünkü AKP-CHP ihtimalinde AKP de bu işten zararlı çıkar. CHP de bu işten zararlı çıkar. AKP’nin tabanı da bunu görüyor. CHP’nin tabanı da… Bu iki partinin bir araya gelmesi çok zor, hatta imkansız. Çünkü bir yanda cumhuriyeti kuran, cumhuriyetle iftihar eden, kurucuları ile gurur duyan bir parti, diğer tarafta cumhuriyeti yıkmaya kalkan, cumhuriyeti reklam arasına benzeten, cumhuriyetin değerlerini aşağılamaya çalışan bir parti var. En başındaki kişilerden başlayarak AKP bugün cumhuriyetin kurucularına, hem Atatürk’e, hem İnönü’ye defalarca hakaret edebilme cüretini göstermiş olan bir parti. Daha da ileri gidersek; bir tanesi arka odalarında kaset üreten, kendi çamur medyasında iftiralar, kumpaslar düzenleyen ondan sonra da bunları meydanlarda seçim malzemesi olarak kullanan bir parti. Dolayısıyla böyle bir uzlaşma Türkiye’ye de zarar verir, CHP’ye de zarar verir. CHP-AKP koalisyonu ihtimalinin zorlanması; CHP açısından ikinci bir Ekmeleddin İhsanoğlu vakası olur! Benim görüşüm; CHP’nin böyle bir koalisyonu aklından bile geçirmemesi lazım.
Size göre en kuvvetli koalisyon ihtimali hangisi?
İdeali; muhalefette olan yüzde 60 bloğun hükümet olmasıydı. Siyasette hiçbir şey imkansız değil. O nedenle CHP-MHP-HDP koalisyonu da ihtimal dahilinde diye düşünüyorum. Zayıf bir ihtimal olmasına rağmen, keşke olsa da diyorum. Çünkü toplumun beklediği de, üç siyasi partinin vermiş oldukları mesajlar ve buluştukları nokta da aynıydı. Son 13 yıldır yapılan bütün yanlışlar, hukuksuzluklar, haksızlıklar ve yolsuzluklardan hesap soracaklardı. Ama bunu bir koalisyona çevirmede MHP’nin, belki biraz da HDP’nin sıkıntıları olduğu görülüyor. CHP bu koalisyona en sıcak bakan parti. Bu konuda yapıcı çaba gösteriyor.
Bir de erken seçim ihtimali var...
Bu tehlikeli olur. Çünkü sandık zaten partilere koalisyon kurun dedi. Siyasilerin; “Ben koalisyon kurmam, muhalefette kalırım” deme lüksü yok. Uzlaşmacı görünmeyen, sert tavır gösteren liderler, bence çok uzun süre siyasette yer almayacaklar. Bir de şu var; koalisyonlardan korkmamak lazım. Koalisyon öcü değil. Demokrasiye geçişte bir fırsat. Tek dezavantajı ömrü kısa oluyor. Yani 2-2,5 yılda bir seçime gidiliyor.
Kaynak: Nil Sosyal/Sözcü Gazetesi