İç güvenlik paketiyle, hapishanelerde, kapalı alanda kullanılması yasak olan biber gazının yanı sıra basınçlı su ve silah temel müdahale aracı haline getiriliyor.
Kamuoyu demokratik eylemleri fiilen rafa kaldıracak, polise savcı izni olmaksızın arama ve gözaltı yapma yetkisi sağlayacak, valileriyse süper yetkilerle donatacak İç Güvenlik Paketini tartışırken, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) TBMM’de görüşülmesi beklenen Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı’na dikkati çekti. TİHV, tasarının yasalaşması halinde biber gazı, basınçlı su, ateşli silahla müdahale yetkisinin cezaevlerine gireceği, polis ve jandarma müdahaleleriyle yeni 19 Aralık Katliamlarına kapı aralanacağı, tutuklu ve hükümlülerin ziyaretçileriyle görüşmelerinin bile kayıt altına alınabileceği uyarısını yaptı.
CEZA İNFAZ KURUMLARININ İÇ GÜVENLİK PAKETİ
TİHV’e göre, tasarının yasalaşması halinde İç Güvenlik Paketinin tüm topluma getireceği dayatma atmosferinin daha ağırı ceza infaz kurumlarına uygulanacak. Tasarı yasalaşırsa cezaevlerinde ortaya çıkacak yeni uygulamalar TİHV’e göre özetle şu şekilde:
İşkence yasağı ihlali: Göz yaşartıcı gaz, basınçlı su ve ateşli silahlar, ceza infaz kurumlarında temel müdahale gereçleri haline gelecek. Kapalı alanda kullanımı “kimyasal silahla” eşdeğer olarak görülen göz yaşartıcı gazlar cezaevlerine girecek, dar mekânlarda basınçlı su kullanılacak.
Keyfi müdahale yetkisi: “Pasif direniş gösterilmesi halinde” veya “asayişi bozan olayları önlemek” gibi tanımsız gerekçelerle güvenlik görevlileri zor kullanabilecek. Kelepçeli sevk ve nakil uygulaması genel kaide haline gelecek.
Ateşli silahla müdahale dönemi: “Karşı koymaya elverişli eşyaların teslim edilmesi istendiği halde teslim edilmemesi” gibi şartların oluşması halinde, ateşli silah taşıyan görevliler zor kullanabilecek. Önce “uyarı amacıyla” ateş edilecek, eylem sonlanmazsa “ölçülü” ve “orantılı” biçimde ateşli silahlar kullanılabilecek. Dış güvenlik görevlileri silahlı saldırıyla karşılaştıklarında “duraksamadan” ateşli silah kullanabilecek.
Polis-jandarma cezaevine girecek: “Asayiş ve düzeni önemli ölçüde bozan yaygın direniş ve şiddet hareketleri veya benzeri ciddi tehlike yaratan hallerin” ortaya çıkması halinde, kolluk kuvvetleri cezaevlerine müdahalede bulunabilecek.
Ziyaretçilerle görüşmeler kaydedilecek: Ceza İnfaz Kanununun 86. maddesine eklenen yeni düzenlemeyle tutuklu ve hükümlülerin ziyaretçileriyle olan görüşmeleri kayıt altına alınabilecek.
Personele gizlilik esası: Güvenlik görevlilerinin soruşturulması ve kovuşturulmasında personelin kimlikleri gizli tutulacak, işkence eylemlerinin failleri tespit edilemeyecek, hesap verilebilirlik ortadan kalkacak.
Her yerde arama yetkisi: Güvenlik görevlilerine nakil araçlarında ve hastanelerdeki koğuşlarda da arama yapma yetkisi tanınacak.
İfade özgürlüğü rafa kalkıyor: Türk Ceza Kanunun 297. Maddesinde yapılacak değişiklikle, “suç örgütlerini temsil eden yayın, afiş, pankart, resim, sembol, işaret, doküman ve benzeri malzemeleri” cezaevine sokan, bulunduran veya kullanan kişiler hapis cezası alacak. Neyin suç unsuru olduğuna cezaevi yönetimleri karar verecek.
TÜYLER ÜRPERTEN İNFAZ SİSTEMİ TABLOSU
TİHV verileri 2014’te cezaevlerinde en az 46 tutuklu ve hükümlü yaşamını yitirdiğini gösterirken, ölüm sebeplerinin ise işkence ve kötü muamele, kaza, ihmal, hastalık ve intihar olduğu ifade ediliyor.
Cezaevlerinde gerekli tıbbi personel ve araç-gerecin bulunmadığını belirten TİHV, 247’si ağır olmak üzere toplam 649 hasta tutuklu veya hükümlünün tahliye beklediğini belirtiyor. 2000’den beri uygulanan tecrit sistemiyse tutuklu ve hükümlülerin fiziksel-sosyal-ruhsal bütünlüğünü tehdit etmeyi sürdürüyor.
1 ve 3 kişilik hücrelerde tutulan tutuklu ve hükümlülerin, 10 kişiyle hafta 10 saat bir araya gelebilmelerini öngören 2007 tarihli genelgeyse uygulanmıyor. Cezaevlerindeki çocuk sayısı da artıyor. 2013’te 1878 olan tutuklu ve hükümlü çocuk sayısı, Ocak 2015 itibarıyla 3 bin 493’e yükseldi.