AKP'de birçok önemli görev üstlenen ve milletvekilliği ve bakanlık görevinde de bulunan Hüseyin Çelik, 1 Mart tezkeresi sonrası ABD Büyükelçisi Pearson'la yaptığı görüşmeyi anlattı.
AKP'yle yaşadığı ayrılık sonrası üst üste sert açıklamalar yapan Hüseyin Çelik, bu kez de 1 Mart tezkeresi sonrası ABD’nin Ankara Büyükelçisi W. Robert Pearson'la yaptığı görüşmeyi anlattı.
Kişisel internet sitesi üzerinden duyurduğu görüşme metninde maddeler halinde 1 Mart tezkeresine verdiği hayır oyunun gerekçelerini anlatan Çelik, şu ifadeleri kullandı:
ABD, Türkiye’yi o kadar çok çantada keklik olarak görmeye alışmış ki, daha tezkere geçmeden siz Çorlu’dan Batman’a kadar, neredeyse kullanmak istediğiniz, bütün havaalanlarına gelip yerleştiniz. Hatta bazı inşa faaliyetlerine bile başladınız. Bunun adı emr-i vaki, yani fiilî durumdur. Bu da tahmin edebileceğiniz gibi ters tepti.
Siz, Irak meselesinin gündeme geldiği ilk günden itibaren Türkiye’yi bir müttefik gibi görmekten çok, bazı mali yardımlara karşılık her talebinizi karşılayacak bir ülke gibi gördünüz veya böyle bir algının oluşmasına yol açtınız.
Diktatörler, sizin diktatörünüz oldukları sürece, onların ne kadar zalim ve gaddar oldukları sizi hiç ilgilendirmiyor. Evet Saddam bir zalim ve diktatördür. Ama bu canavarı, Batı ülkeleriyle elbirliği halinde siz ortaya çıkardınız.
Size bağlı diktatörler de güçlü oldukları sürece siz onların yanındasınız. 1953’te seçimle işbaşına gelen Musaddık’ı devirip Şah Muhammed Rıza Pehlevi’ye 25 yıllık diktatörlüğün kapısını açan sürecin arkasında da siz vardınız. İran Şah’ı Ortadoğu’daki en sadık müttefikinizdi. Ne var ki, İran devriminden sonra bırakın Şah’ın kendisini, cesedini bile ülkenize kabul etmediniz.
ABD’nin Afganistan işgalini protesto eden Pakistanlılar’ın üzerine acımasız şekilde giden Pakistan’ın darbeyle iş başına gelen Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref’e de verdiğiniz sözleri tutmadınız.
Sayın Büyükelçi’yle konuşmamız esnasında tabii ki 1-2 diyerek konuşmadık. O günkü konuşmamızı notlarımdan hareketle sistematize etmeğe çalıştım. Red oyu vermek için sanırım bu kadar gerekçe yeterliydi.
Görüşmenin sonunda, “mademki dost ve müttefikiz, dost acı söyler ama gerçeği söyler.” diyerek sözü bağladık. Onun ülkesine neler yazdığını ancak ya belgeler araştırmacılara açıldığı zaman ya da Wikileaks yeni bir sızdırma yaparsa öğrenebileceğiz.
Kaynak: haber.sol.org