Diyarbakır'da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden İhya-Der Başkanı Aytaç Baran defnedildi.
Baran'ın cenazesini götüren konvoya Dağkapı'da bulunan bir otelden taş atılması üzerine kısa süreli gerginlik yaşandı.
Diyarbakır'ın Yenişehir ilçesi Şehitlik Semti'nde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden İhya-Der Genel Başkanı Aytaç Baran'ın cenazesi defnedildi. Dağkapı Selahattin Eyyübi Devlet Hastanesi'nden alınan cenaze, Hüda-Parlılar'ın oluşturduğu kalabalık bir konvoy eşliğinde Aytaç'ın vurulduğu Şehitlik semtine götürüldü. Konvoyun Dağkapı Meydanı'ndan geçişi sırasında bir otelden taş atılması üzerine kısa süreli gerginlik yaşandı. Araçlarından inen bazı partililer havaya ateş açtı. Devreye konvoydaki başka partililerin girmesi ile olay büyümeden sonlandı. Şehitlik semtinde kılınan cenaze namazının ardından grup sık sık "Kahrolsun HDP", "Kahrolsun PKK", "Biji Hizbullah", "Kürdistan Sılho'ya (Selahattin) mezar olacak" ve "Hizbullah intikam" şeklinde sloganlar atarak, tekbir getirdi. Grup, daha sonra tekrar araçlara binerek, cenazenin defnedileceği Yeniköy Mezarlığı'na doğru harekete geçti. Cenaze burada sloganlar ve tekbirler eşliğinde defnedildi. Defin sırasında Baran'ın yakınlarının ayakta durmakta güçlük çektiği görüldü.
"BU CİNAYET DİĞERLERİNDEN FARKLI"
Cenazenin defnedilmesinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Hüda-Par Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz, bugün bir kardeşlerini daha defnettiklerini belirterek, her defasında gençler ölmesin, insanlar, anneler ağlamasın diye çaba göstermelerine rağmen yine de kanın durmadığını ifade etti. Bu olayları durdurma gücü ellerinde olan insanların bunu yapmadıklarını söyleyen Yılmaz, "Bu cinayetin diğer cinayetlerden farklı bir özelliği var. Herhangi bir gerginlik, kavga ve tartışma yok. Evinden çıkarken suikasta uğruyor. O mahallede, o semtte bulunan herkese de gözdağı vermek istercesine cadde ortasında çapraz ateşle katlediliyor. İnsanları görüyorsunuz. Gerçekten artık bu insanların, gençlerin sabrı kalmadı. Toplumu kin ve öfke ile doldurmanın bir anlamı yoktur. Bu topraklar herkese yetecek kadar büyüktür. Yıllarca bu memlekette Müslüman'ı, Hristiyan'ı, Yahudi'si bir arada yaşayabilmiş. Adaletle barış içerisinde. Ama karşımızda laftan anlamayan, sözden anlamayan, bugüne kadar bütün gücünü silahtan, kurşundan ve öldürmeden alan bir örgüt var. En iyi bildiği şey öldürmek. Öldür kazan, öldür sindir diyor" dedi.
"SORUMLULARI UYARDIK AMA DİNLEMEDİLER"
Bu örgütün güçlendikçe canavarlaştığını ve bu olayın canavarın seçim sonrası ilk eylemi olduğunu kaydeden Yılmaz, "Aldığımız bilgiler bu insanların suikastlara devam edeceği, muhalifleri sindireceği şeklindeydi. Uyardık, söyledik sorumlu makamları. Ancak sorumluluk makamında olanlar bunu anlamadı, dinlemedi"diye konuştu.
"DOĞMAMIŞ BEBEĞİ, ÇOCUKLARI VARDI"
Baran'ın babasının yıkıldığını, annesinin perişan olduğunu, eşinin, çocuklarının ve yetimlerinin olduğunu anlatan Yılmaz, eşinin hamile olduğunu ve henüz doğmamış bir bebeğinin bulunduğunu vurguladı. "Bu eylemler ne adına yapılıyor? Örgütün ideolojik hakimiyeti için. Değer mi buna? Dava Kürtlükse hepimiz Kürt'üz. Ama ideolojik hakimiyetse halkın bunu görmesi lazım. "Görünen o ki artık yöntem değiştirdiler. Evlerimizde, iş yerlerimizde veya sokakta bize yönelecekler. Eğer gerçekten kendileri değilse istihbarat bu işi yapıyorsa, içlerindeki istihbaratçıları, hainleri ortaya çıkarsınlar. Provokasyon deyip, ‘içimizdeki muhbirler yaptı' diyerek her defasında işin içinden sıyrılmaya ve yaptıklarını sermaye olarak hanelerine yazıp halk üzerinde korku politikası uyguluyor" dedi.
"SİLAHLARI KIRSALDAN ŞEHRE İNDİRDİLER"
Örgütün bu noktadan sonra yapacağı şeyin ciddi bir açıklama olduğuna dikkat çeken Yılmaz, şunları söyledi:
"Bizleri suçlayacaklarına sahadaki YDG-H çetelerine sahip çıksın. YDG-H bu toplumun başına bela olmuş ve serseri mayın gibi ortada dolaşan bir yapı. Çünkü kırsaldan silahları şehre indirdi. İki gün boyunca keleş sesleri ile Diyarbakır ve Kürdistan şehirlerinin halini gördünüz. O insanları o hale kendileri getirdi. Silahla namlunun ucu ile konuşan insanlar muhalefete tahammül edemez. Onlar tahammül edemezlerse başkaları da onlara tahammül edemez. Eğer kanla beslenen bir canavar varsa o canavarı durdurmak toplumdaki tüm kesimlerin görevidir. En başta da PKK'nın siyasi uzantılarının görevidir. Bu noktada inisiyatif almalılar ve PKK'ya tavır koymalılar. Takip ediyorum, yapılan açıklamalara bakıyorum. ‘Aytaç Baran saldırıya uğradı', sonra da yuvarlak laflar ediliyor. Olmaz. Katilin adını koymak gerekir. Saldırganın adını koymak ve açık dille kınamak gerekir. Saldırıyı yapan PKK'dır. YDG-H'da yapmış olsa üst çatı PKK'dır. Sorumluluk bunlardadır ve bunu kınamak lazım."
"YAPTIKLARI EYLEMLER İÇİN ÖZÜR DİLESİNLER"
Olayın faallerinin bir an önce bulunmasının kitlenin ve insanların öfkesini dindirebileceğine işaret eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karşı taraftan da ciddi manada bu olayı kınadıklarını ve yapılan eylemler için de, Yasin Börü için de, Aytaç kardeşimiz için de ve daha önce yaptıkları haksız saldırılar için de eğer pişmanlık belirtirlerse ve özür dilerlerse belki bir şeyler normalleşir. Biz işlerin normalleşmesinden yanayız."