Sınır Tanımayan Gazetecilerden Erdoğan'a 'Terk et'

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün Genel Sekreteri Christophe Deloire, 30 Mart Yerel Seçimler arifesinde eleştirilerin odağında yer alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “baskıcı refleksleri terk edin” mesajı gönderdi.

Erdoğan Hükümeti için test niteliğindeki seçimler öncesi gergin kampanyalardan medya profesyonellerinin bağışık kalmadığını bildiren Paris merkezli RSF, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) gibi kurumların bağımsız hareket edemediğini savundu. 

RSF’den yapılan yazılı açıklamada, “Medya regülasyon kurumları, devletin birer sansür organı değil gerçekten bağımsız yapılar haline gelecek şekilde esaslı bir reforma tabi tutulmalı” denildi.

Öyle görülüyor ki Erdoğan Hükümeti artan eleştirilere daha az toleransla karşılık veriyor ve bilgi akışını daha sıkı bir şekilde kontrol etmek istiyor. Özgürlük karşıtı bu yaklaşım, kaygı verici bir eşiğe ulaşan medya kutuplaşmasının daha da perçinleşmesine yol açıyor.”

RSF, kampanya döneminin yetkililerin medyayla ilişkilerini pekiştirmelerinin ve baskıcı reflekslerini terk etmelerinin ne denli acil bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyduğunu açıkladı. 

Örgüt, Fethullah Gülen Cemaati’yle bilgi savaşına girişen, politik-finansal skandallarla başı ağrıyan hükümetin medya organlarına yönelik baskılarını artırdığına dikkat çekti; “Seçimlere bir hafta kala gazetecilerin içinde bulunduğu sağlıksız ve sansür ortamını üzüntüyle karşılıyoruz” dedi.

Değişken cezalar

YSK’nın görevi, 1 Ocak’ta başlayan seçim kampanya döneminde seçim mevzuatına saygıyı gözetmekken, RTÜK de, cezaların uygulanmasından sorumlu. Ancak bu kurumlar, AKP iktidarının lehinde, eşitsiz muameleye neden olabilecek cezai yaptırımlara imza attılar. 

Kamuya ait TRT, 22 Şubat-2 Mart döneminde AK Parti’ye yayınlarının yüzde 89,5’ini ayırırken muhalefetteki Cumhuriyetçi CHP’ye sadece yüzde 5, milliyeti MHP’ye yüzde 5,3, Kürt yanlısı BDP’ye de 0,2 oranında bir yayın ayırdı.

Diğer yandan YSK, Gülen Cemaati’ne yakın Samanyolu Haber TV’ye sekiz kez program durdurma cezası verdi. Yaptırıma, bir muhalefet parti liderinin 11 Şubat’ta düzenlediği basın toplantısında Başbakan ile çeşitli iş insanları arasında geçtiği iddia edilen görüşmelerin ses kaydını dinletmesiyle ilgili yayınlar gerekçe oluşturdu. Yayından kaldırılan program yerine RTÜK’ün sağlayacağı bir belgesel yayımlanacak.

Kanalın yayın yönetmeni Metin Yıkar, son dönemde yedi programa toplam 20 ceza verildiğini açıkladı; bunu “yayıncılık tarihinde gruba verilmiş en ağır ceza” olarak değerlendirdi. Yayın Grubu başkanı Hidayet Karaca sürecin RTÜK’ün yayın lisanslarını iptal etmesine kadar varmasından endişe ettiklerini açıkladı. 

Mart başında da, YSK Alevilere yakın Cem TV’ye iki program yayınından dolayı ceza vermişti. Televizyona, sabahları yayımlanan “Uyan Türkiye” programında AK Parti aleyhinde çıkan bir kamuoyu araştırma sonuçlarını araştırmaya katılanların sayısı belirtilmeden yer verildiği gerekçesiyle biri beş, diğeri dört program durdurma cezası verildi. Kanalın haber müdürü Pınar Işık Ardor, RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu’ya, cezaların “tamamen orantısız” bulduğunu bildirdi. 

Cem Medya Grubu başkanı Celal Toprak da, uyarma gereği dahi duyulmadan cezalandırma yoluna gidilmesinin oldukça vahim olduğuna işaret ederek, “Bu cezalar Türkiye’nin hangi noktaya geldiğini açık şekilde gösteriyor” açıklaması yaptı. 

Baskılar ve işten çıkarmalar

İcranın büyük medya organları üzerinde baskı uyguladığını ortaya koyan telefon görüşme kesitlerinin yayınlanması seçim kampanya sürecini hareketlendirdi. Bu yöntemle ilgili çekinceler olsa da, kayıtlarda geçen konuşmalar ülke sansür ve yıldırmanın boyutlarını ortaya koydu. 

18 Mart’ta kamuoyuna yansıyan kayıtların birinde, Başbakana ait olduğu iddia edilen bir ses, Habertürk Yayın Grubu yönetim kurulu başkan yardımcısı Fatih Saraç’ı sert şekilde azarlıyor. Konuşmada, dört bakan çocuğunun da suçlandığı 17 Aralık 2013’te patlak veren siyaset-finans skandalıyla ilgili Habertürk gazetesi ve Habertürk televizyonunun yayınları söz konusuydu. 

Başkana atfedilen ses, “Televizyonun yolsuzluk diye başlık atıyor, gazeten yolsuzluk diye başlık atıyor, neyin kararını veriyorsunuz da siz böyle yolsuzluk operasyonu bilmem ne diye başlıklar atıyorsunuz ya buna hakkınız var mı? (…) Beni bundan sonra bir daha bu patronunla alakalı, bu grupla alakalı hiçbir konudan dolayı lütfen arama. Bu işleri, bu bağları artık tamamıyla sildim attım” diyor. Saraç ise konuşma sonunda, “Kendimle ilgili gerekeni yapacağım” diyor. Bir süre sonra Saraç’ın adı gazete künyesinden çıkarıldı.

Bu tarz baskı ve otosansürden doğan uygulamaların sonucu olarak, hükümeti eleştiren gazetecileri hedef alan işten çıkarmalar artıyor: Best FM sunucusu Arzu Çağlan ve Fotomaç gazetesi muhabiri Çağdaş Doğan’ın işine, polisin Gezi eylemleri sırasında sıktığı gaz kapsülüyle Haziran’da ağır yaralanan ve dokuz ay komada kaldıktan sonra 11 Mart’ta yaşamını yitiren 14 yaşındaki Berkin Elvan’la ilgili görüşleri nedeniyle son verildi.

Çağdaş Doğan, Twitter üzerinden, ülke çapında tepki ve protesto dalgalarına neden olan bu olayla ilgili hükümeti ve hükümete yakın medyayı eleştirmişti. Arzu Çağlan da, Berkin Elvan’in ölümünü gözyaşları içerisinde duyurmuştu. Bu, işlerinden etmek için yeterli görüldü.

Çağlan 21 yıldır Best FM’de çalışıyordu. İşten çıkarılmasında twitter üzerinde tepki gösteren Çağlan, “En çok dinlenen programlardan birinin sorumluluğu bendeydi. Bugüne kadar ne bir RTÜK cezası aldı ne de bir dava açıldı. Tamamen keyfi bir karar. Beni soranlara istifa ettiğim söyleniyor. Bu doğru değil ve ayıp” diye yazdı. 

Akşam gazetesi çalışanı Sibel Oral da, twitter üzerinde “Çektir git, RTE” yazdığı için Mart başından işten çıkarıldı. Türkiye gazetesi yazarı Balçiçek Pamir, Berkin Elvan’ın ölümüyle ilgili gazetesinde çıkan habere tepki olarak köşesinde yazmayı bıraktı. 

Polis şiddeti ve cezasızlığı

11-13 Mart günlerinde, en az 10 gazeteci, Berkin Elvan’ın ölümünü izleyen günlerde güvenlik kuvvetlerinin saldırısına uğradılar. 

Meltem Aslan, Çınar Özer, Selahattin Sönmez, Mert Gökhan Koç, Zuhal Atlan, Özgen Bingöl ve Hüseyin Çözen Ankara’da hedef alınanlardandı. Ancak şunu tespit etmek gerekir ki, Gezi Parkı eylemlerinin üzerinden 10 ay geçmesine karşın, eylemleri izleyen medya profesyonellerinin korunmasına dönük hiçbir önlem alınmadı. Güvenlik kuvvetleri, gazeteci-eylemci ayrımına gitmeden sistematik bir şekilde habercilere karşı orantısız müdahalelerini sürdürüyorlar. 

Bu tutum, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navanethem Pillay’ın, barışçıl eylemler sırasında insan haklarının geliştirilmesi ve korunmasına dair 21 Ocak 2013’te yayımlanan raporunda geçen tavsiyelerle çelişiyor. Tavsiyede, “Barışçıl eylemler sırasında işlenen ihlaller ve gelişmeleri izleyen ve kayda geçiren kişi, gazeteci, topluluk medya çalışanı, haberci veya blog sahibi, yıldırma, fiziksel veya yargısal tacizi veya şiddet olmadan görev yapar. Bu bakımdan devletin görevi onları korumaktır” denir.

 

 

    :

    :

    :

    :

    "Sınır Tanımayan Gazetecilerden Erdoğan'a 'Terk et'" hakkında Tweetler

    DİĞER MEDYA HABERLERİ