Telefonla dolandırıcılık neredeyse telefonun tarihi kadar eskidir. Kim bilir kaç kişi telefon dolandırıcılarının kurbanı oldu? Kaç kişinin canı yandı? Bu kurbanlar arasında, kelli felli adamlar, koca koca kadınlar var. Ünlüler, isimlerinin önünde Profesör ünvânı bulunanlar var. Rektör Yardımcısı bile var...

Son kurban da bir profesör. Hem de ceza hukukçusu...

Evet, Türkiye’nin önde gelen ceza hukukçularından Prof. Dr. E.Y.'yi arayan dolandırıcı, kendisini Başsavcı olarak tanıtıp, "Terör örgütü hesabınızı ele geçirmeye çalışıyor, paranızı orada tutmayın, bize aktarın, biz de Merkez Bankası’na yatıracağız” demiş. Ve koskoca ceza Profesörü de 4.5 milyon lirasını -demek ki zengin olmasını bilenlerden- dolandırıcının verdiği hesaplara yatırmış.

***

Hiç sorgulamamış.
Ya Sayın Savcı'm iyi de şayet böyle bir durum varsa neden bankaya bildirmiyorsunuz? Veya
Bırakın ben bankama bildireyim.
Veya
Ben MB'na yatırayım. Hem MB, mevduat bankası mı ki benim paramı oraya yatırıyorsunuz?
Veya
Bizim hukukumuzda böyle bir soruşturma biçimi var mı?
Vs...

Bu cehalet mi yoksa korku mu?

Bence her ikisi de...

Bunun adı, "Öğretilmiş Korkunun Yol Açtığı Cehalet" (ÖKYAC) hali...

***

ÖKYAC Hali yoğun olarak baskı dönemlerinde ortaya çıkar. Örneğin bu tür dolandırıcılığın piri sayılan Parsadan, en büyük vurgunlarını kendisini paşa olarak tanıtarak yapmıştı. Askerlerden çok ama çok korkulduğu dönemde, kendisini albay, general olarak tanıtarak anlı şanlı siyasileri bile dolandırmıştı...

Böyle baskı dönemlerde seni o kadar korkuturlar ki, bütün bildiklerini unutursun.
Ülkede hukuk siyasallaşmış ve hukukun zerresi kalmamışsa,
Ülke, kanun ve hatta savcı-yargıç devleti haline gelmişse,
Koskoca Ceza Hukuku Profesörünü "Ben Başsavcı'yım" diyen biri arayınca bütün bildiklerini unutur ve titreyerek söylenen her şeyi yapar!...

İnsanlara bildiklerini bile unutturan bu korkunun cahil ve/veya yarı-cahiller üzerindeki etkisini varın siz düşünün!...