CHP Genel Başkan Yardımcısı, Sosyolog Prof. Dr. Sencer Ayata, genel seçime dönük analizinde “Aslanın ağzından oy kapmamız lazım” derken, CHP’nin iktidar istediğini buna karşın yüzde 30’ların bile AKP’yi “hem iktidar hem başkanlıktan edeceğini” savundu

Yurt gazetesi'nden Göksel Bozkurt'un haberin göre; CHP Genel Başkan Yardımcısı Sosyolog Prof. Dr. Sencer Ayata, CHP'nin oylarını nasıl artıracağından, çözül sürecine, 'Yeni Türkiye'nin yasama, yürütme ve yargısına, medyasına kadar geniş bir yelpazede analizlerini paylaştı.

"YÜZDE 30 AKP'Yİ İKTİDARDAN EDER"

“CHP’nin 2011’de, 2007’de olan oy oranı net 5 puan arttı. Bu önemli bir artıştı. Belki de beklenti yüksek olduğu için bu yeterince başarı olarak görülmedi. Oysa yüzde 5 önemli bir artıştır. Arada yapılan farklı seçimler mesela yerel seçimler gibi şunu çok iyi gösterdi, CHP yüzde 26 üstüne oturuyor. Kanım son seçimde de yüzde 1’lik bir oy artışı oldu. Tabi ki bu işte yetersiz kaldı. Genel seçimde bizim bu 27’yi aşmamız lazım. Bu küçümsenecek bir oy değil. Bunu üzerine ne koyarsanız koyun ciddi olan Türkiye’de iktidar yapısını değiştirirsiniz. Çünkü parlamento aritmetiğini değiştirirsiniz. Niye herkes yüzde 30’u konuşuyor? Çünkü CHP’nin yüzde 30’u bizim için bir hedef olamaz, biz daha fazlasını hedefleriz ama o AKP’nin rahat tek başına iktidar olamaması demektir. Türkiye’nin farklı bir siyasi parametre ortamı içine girmesi demektir. Onun için bu yüzde üç, dört, beşlik artış ilk planda çok önemli. Yüzde 30’un geçilmesi otomatik olarak başkanlık sistemi tartışmalarına son verecektir.”

Aslanın ağzından oy kapmamız lazım

“Anamuhalefet daima iktidar hedefleyerek politika yapar. Bunu yaparken gerçekçilik çok önemlidir. Şu çok mühim. Bizim hedef kitleleri iyi belirlememiz ve onların üzerine gitmemiz lazım. Oylar aslanın ağzında Türkiye’de. Bizim aslanın ağzından oy kapmamız lazım. Bu çok bilimsel hesaplama istiyor. Yoksa genel hamasi sözlerle yürütülemez bu. Böyle başarı elde edilmez. ‘İktidar olacağız, varoş ve köylerde oylarımızı ikiye katlamamız lazım’ diyerek bir yere gidemezsiniz...”

Seçmen ‘Kalkınmacı parti’ istiyor

“Ben çok araştırma biliyorum, anketlerde görüyorum ‘CHP’den ne bekliyorsunuz?’ sorusuna, seçmen ‘Kalkınmacı parti olsun’ diyorlar. Yeni seçmen kazanacaksak bunu bekliyorlar. ‘Beni ikna et. Benim hayatım senin zamanında daha iyiye gide’. En büyük hedefimiz bu olmalı. Yoksa biz tamamen kültür merkezli politikalarla çok bir yere gitmeyiz. Esasen CHP’nin anlayışı da bu değil. Daha iyi kamu hizmeti sunacağımızı yerel yönetimler ve merkezi yönetimde, seçmene anlatmamız gerekiyor.”

Yolsuzluk dalga etkisi ile anlatılır

Yargı süreci tamamlanmadan yolsuzluk konusu bitmez. Uzun dönemde yolsuzluğun dalga dalga anlatılarak kamuoyunda öğrenileceğine ve etki yaratacağına inanıyorum. Bu şu demek değil. CHP kampanyada sadece ve özellikle bunun üzerinde duracak demek değil. Vatandaş aynı zamanda ‘sen kendi iktidarında benim yaşamamı iyileştirmek için ne yapacaksın’ öncelikle onu bekliyor. “

Kürt seçmen de ekonomiye bakıyor

“Anketlere, araştırmalara bakıyorum. Hepsinde ortaya çıkan ana mesele ekonomi. Farklı kesimler, Doğu’da Güneydoğu’da Kürt seçmen en çok Kürt sorunu üzerinde duruyor ama onlarda bile ciddi ekonomi ilgisi var. ‘Ekonomik kalkınma olursa burada durum çok daha iyi olur’ diyenler var. Bazı seçmenler var kuvvetli dini inanç veyahut daha ideoloji temelli düşünüyor ama vatandaşın yüzde 70’i, 80’i öncelikle ekonomiye bakıyor. Zannedildiği kadar kültür temelli oy vermiyor. “

Türkiye’ye Türkiye katıldığı doğru değil

“Bizim insanımızın hayat standardı 100 senede, Cumhuriyet’ten bu yana çok değişti, gelişti. Son 12 yılın büyüme, zenginleşme ortalaması Cumhuriyet ortalamasının altında kaldı. Öyle başarılı bir ekonomik performans falan yok. ’‘Türkiye’ye Türkiye kattık” falan gibi. Böyle bir şey kesinlikle doğru değil.”

Yüzde 70 siyaset programlarından rahatsız

“Vatandaşın büyük çoğunluğu tutunabilme, geçim çıtasını aşma mücadelesi veriyor. Haklı olarak çoğu asgari ücretle çalışan aile öncelikle nasıl geçineceğini düşünüyor. Onu için de başka sorunlara o kadar önem vermiyor. En çok bu tartışma programları var ya...’ Siyaset konuşulmasından rahatsızız’ diyor vatandaşların yüzde 70’i. ‘Ne konuşulsun?’ diyoruz ‘vatandaşın ekonomik durumu konuşulsun’ diyorlar. Bu kadar net. O televizyon programları belli bir kesime hitap ediyor. Siyasetle yakından ilgili kamuoyuna hitap ediyor.”

Bizim çözüm modelimiz en doğru model

“Biz ‘aman barış gelsin, aksama olmasın’ diyoruz ama yasal yönünü gündeme getirmiyoruz. CHP’nin öneresinde şu vardı. Bunun yeri Türkiye Cumhuriyeti’nin meşru yasama organıdır, parlamentodur. Parlamentodaki siyasi partilerdir konuyu görüşecek, müzakere edecek ve sonuca varacak olan. Bu tamamen meşru bir zemindir. O siyasi partiler her konuyu ayrıntılı konuşurlar ama tartışma Meclis’te olur. Eğer Kürt halkını farklı partiler veya bir parti daha çok temsil ediyorsa o da orada görüşlerini dile getirir. Ve bu süreç yasal süreç olur. Şu ana kadar götürülen süreç yasal süreç değil. Meclis’te oluşum AKP’nin önerisinden çok farklı. Akil adamlar heyetini görevli kılsın. Onlar da gerekli görüşmeleri gerekli kimselerle yapsınlar. O zaman her görüşme meşru bir zemine oturacaktı. Bizim modelimiz buydu ve ben hala onun doğru model olduğuna inanıyorum.

AKP demokrasinin taşıyıcı olamamıştır

“Türkiye’nin özgürleştirici gücü CHP’dir. Neyin karşısında baskıcı yönü toplumun her alanına yayılan bir otoriterleşme eğilimi gösteren rejim karşısında. Hatta bu otoriter rejim bazı alanlarda totaliter özelikler de gösteriyor. siyasi bakımdan en temel sorun demokrasinin rayına oturtulmasıdır. Bir siyasi tez benim kanım açıkça doğru çıkmamıştır. Entelektüel dünya tarafından paylaşılan bir görüş vardı ‘Bu hareket Türkiye’ye demokrasiyi getiren hareket olacaktır’ diye. Bu görüş bitmiştir. AKP demokrasinin taşıyıcısı ve misyonu olamamıştır. Sosyal demokrasi ve cumhuriyet değerlerini savunan bir siyasi parti olarak geri dönülmeyecek şekilde demokrasiyi yerleştirilmesi ve kökleştirilmesinin esas umudu CHP’dir.”

Hegemonik söylemi yüzde 40’a benimsetiyor

“Toplum Türkiye’de AKP’nin de bilinçli çabaları ile aşarı derecede kutuplaştı. Kendi siyasi tabanı güçlendireyim, safları sıkılaştırayım diye bilinçli olarak kutuplaşma politikası izliyor özelikle Erdoğan. Sadece korkutuyor değil belli bir kesimi inandırmayı başarıyor. Devamlı olarak ötekiler bizden olmayanlar yaratıyor. Karşı tarafı kendisine tehdit olarak gösteriyor. Her bir kişiyi kazandıkça bir tane de karşısına ötekileştirilen dışlanan yabancılaştırılan iktidara tepkisi öfkesi artan bir kesim oluşuyor. Hegemonik söylemi yüzde 40’ına benimsetiyor. En az yüzde 40, 45 ise buna net karşı çıkıyor. Bu kesinlikle bir ülkeye siyasi istikrar getirmez. Bu ne kadar gücü sağlam gibi durursa dursun aslında çok çürük bir zemin üstünde hareket ediyorsunuz demektir.”

Çözüm CHP tutum belgesine giriyor

“Parti Meclisi'ne tutum belgesi gelecek. Çözümün tamamı ile barış temelinde, medeni, uygar, siyasi tartışma ile olacağını, eski döneme, acılara yer verilmemesi gerektiğini; ikincisi de somut ve yasal, kurumsal çözüm önerisini içerdiğini söyleyebilirim. “

“Diktatörlüğün sakıncalarını anlatmamız lazım”

“Biz demokrasi mücadelesi veriyoruz. Bu konuda duyarlı kesimlere bu misyonu taşıyan parti olduğumuza daha çok inandırmamız gerekiyor. Alınacak mesafe var burada. İkincisi de çok daha zor bir mesele. Esas meselesi günlük ekonomik sorunlar ve geçim sıkıntıları olan daha büyük gruba da ‘diktatörlüğün, otoriterliğin kendisine zara verebileceğini, her zaman için ekonomik ilerleme getirmeyebileceğini, belli noktalarda değil refahı can güveliğini tehdit edebilecek gelişmelere yol açabileceğini’ anlatmamız lazım. Zor olan bu...“

Medya dünyasına bakın yeter

“Türkiye’nin yaygın kesimi her geçen gün otoriterleşmeden daha çok rahatsız oluyor. Çünkü her geçen gün daha önceden canı yanmayan bir insanın canı yanıyor. Bunun için medya dünyasına bakın yeter. Düne kadar ‘Bunlar demokrasinin motoru, bunlar demokrasiyi geliştirecekler ‘ diyen insanların çoğu bugün acaba bu iktidar benden de bir intikam mı alır korkusu içinde...”