CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuşma yapıyor
İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları,
Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında "CHP’lilerin iktidarında Ortadoğu’ya barışı getireceğiz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, ben de Başbakan olarak. Asla ve asla savaştan kavgadan yana olmayacağım. İnsanları silahlandırmadan yana olmayacağım. Suriye’ye de Irak’a da her tarafa barışı getireceğim Suriyeli kardeşlerime diyeceğim ki, 'Bir milyon 700 bin kardeşim, git kardeşim, baba ocağına geri dön, sana her türlü yardımı yapacağız.' Sana şu ana kadar 5,5 milyar dolar harcadık, helali hoş olsun. Ama CHP iktidarında 'Suriye’ye huzur geldi, git kardeşim kendi ülkende çalış' diyeceğiz" dedi.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:
"MÜZEYYEN SENAR'A RAHMET DİLİYORUZ"
Geçen hafta Müzüyyen Senar'ı yitirdik. Uzun yaşamı boyunca sanatından hiç ödün vermedi. Yanık Ömer'i onun kadar güzel yorumlayan yoktu. Olağanüstü güzel sesi vardı. Biz hep sanatçıları öldükten sonra anarız. Aslında sanat bir toplumun yaşam kalitesini belirler. Hani büyük önder diyor ya “sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından birisi kopmuş demektir”
Elbetteki sanatçı toplumun aykırı insanıdır. Onlar bizim önümüzde yürüyen insanlardır. Bu vesileyle bir kez daha Müzeyyen Senar'a Allah'tan rahmet diliyoruz.
Evelki hafta Bursa'daydım. Geçeh hafta Şanlıurfa'daydım. Bir gerçeği gördüm Elinizi uzattığınız zaman onları kazanıyorsunuz. Siyasetçi ile vatandaş arasındaki mesafeyi sıfırlamamız gerekiyor.
Peygamberler şehridir Şanlıurfa. Harran ovası Şanlıurfa'dadır. Dünyanın ilk üniversitesi de Şanlıurfa'dadır.
Sabahın erken saatlerinde amele pazarı denen bir yere gittik. Birisi gelecek sizi işe götürecek Ne kadar dedim 60 lira dediler. Peki iş buluyor musunuz dedim. Suriyeliler geldiğinden beri bulamıyoruz dediler. Neden dedim çünkü Suriyeliler 20 liraya çalışıyor.
Suriyelilerle hiçbir alıp veremediğimiz yok. Kız alıp kız vermişiz. Peki bu tablonun arkasında kim var. Kim sizi açlığa mahkum ediyor. Kim Suriye topraklarını kana boğdu. Hangi siyasi iktidar bunu yaptı, açlığa mahkum etti. 60 lirayı bile elinizden aldılar. Bunu düşünmelerini istiyorum. Bu tablonun arkasında net açık Adalet ve Kalkınma Partisi’ni görecekler.
"OY KULLANIRKEN..."
Oradan ayrıldım hayvan pazarına gittim. Oturduk sohbet ettik, dertlerini dinledik. Yine Şanlıurfalı kardeşlerime sesleniyorum. Bana söyledikleri için buradan sesleniyorum. Hiçbir AKP milletvekili, 10 AKP milletvekili var. Hiçbir AKP milletvekili hiçbir milletvekili CHP dışında bugüne kadar hayvan pazarına gidip vatandaşlarla konuşup onların dertlerini dinlememiş.
İlk giden genel başkan CHP genel başkanı. Perişan olduk, mahvolduk diyorlar. "Suriye sınırına bu hükümet neden sahip çıkmıyor" diyorlar. "Yol geçen hanına döndük" diyorlar. Şikayetlerini ediyorlar. Bende onlara şunu söyledim. Madem ki bugüne kadar 12 milletvekili verdiniz, bir vekili bile CHP’ye vermediniz, önümüzdeki seçimlerde oy kullanırken
"Elinizi vicdanınıza koyarak oy kullanın" dedim.
Oradan yaş meyve sebze haline gittik. Sayın başkana teşekkürlerimi sunuyorum. Oradaki vatandaşlarla oturup konuştuk, dertlerini dinledik. Aynı sorun onlarda da var. oradan çocuk hastanesine gittik. Çocuk hastanesine gelmeden önce Suriye ile ilgili Şanlıurfa’yla ilgili konulara değerlendirmek isterim. Dört yıldır Suriye’de iç savaş var. Bir milyon 700 bin Suriyeli Türkiye’de mülteci.
Bunun 250 bini Şanlıurfa’da yaşıyor. 20 liraya iş buluyorlar, Şanlıurfalı aç. Bu faturayı kim ödüyor, Şanlıurfalı ödüyor. Hiçbir Şanlıurfalı Suriye’nin iş içine karışmaktan yana değil, kavgadan yana değil. ben Şanlıurfalılara söz veriyorum, CHP’lilerin iktidarında Ortadoğu’ya barışı getireceğiz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, ben de Başbakan olarak. Asla ve asla savaştan kavgadan yana olmayacağım. İnsanları silahlandırmadan yana olmayacağım. Suriye’ye de Irak’a da her tarafa barışı getireceğim.
'BABA OCAĞINA GERİ DÖN' DİYECEĞİZ
Suriyeli kardeşlerime diyeceğim ki, bir milyon 700 bin kardeşim, git kardeşim, baba ocağına geri dön, sana her türlü yardımı yapacağız. Sana şu ana kadar 5,5 milyar dolar harcadık, helali hoş olsun. Ama CHP iktidarında "Suriye’ye huzur geldi, git kardeşim kendi ülkende çalış diyeceğiz."
Sadece ihracattan Şanlıurfa’nın kaybı 81 milyon dolar, iş adamları perişan, esnaf da perişan. Bakın protesto edilen senet… Yüzde 21. 62 milyon, 62 trilyon Şanlıurfa’da. Türkiye ortalamasının iki katı. Niye protesto edilir, ödenemediği için. Adamın maddi gücü yerinde olsa ödemez mi, demek ki ödeyemiyor. Demek ki sıkıntı var. bu iktidar çözer mi? Hayır çözemez. Bu iktidarın zaten kendisi sorunun kaynağıdır. Çözümün odağı ve kaynağı CHP’dir herkes bilsin.
"BİRİ SORUNLARINIZI DİLE GETİRDİ Mİ?"
Ben diyorum bunların işi başka. Bunlar ayakkabı kutularını koruyorlar, vatandaşın derdiyle mi ilgilenecekler? GAP için özel kanun çıkardılar. İşsizlik sigortası fonundan da para aldılar. Onu da başka yerde harcadılar. GAP hala su bekliyor. O zaman sormak gerekir. 12 milletvekili verdiniz Şanlıurfalılar, birgüne bir gün bir milletvekili oy verdiğiniz milletvekili bir gün çıkıp da Şanlıurfa’nın sorunlarını dile getirdi mi? Hiç kimse getirmedi. Bizim bir milletvekilimiz bile yok, ama biz sorunlarınızı burada adam gibi söylüyoruz. O sorunları çözmek için de size söz veriyoruz.
Elektrikle ilgili şöyle bir sorunu var Urfalı çiftçinin. "Devlet elektrik getirmişse 24 kuruştan" alıyorum diyor. Ama su yoksa, kuyuyu kazıyorum, elektrik hattını ben çekiyorum, benden de 90 kuruş alıyor. Niye alıyor diyor, "beni niye cezalandırıyorum" diyor. Elektrikse masrafı ben yapmışım, o zaman benim elimi kolumu niye bağlıyorsun? Bunların görevi budur zaten. Bunlar vatandaşı sorunun içine atarlar. Sonra da ellerini havada tutarlar, bunlar sana el uzatmazlar. Sana uzanacak el halk partisinin elidir, CHP’nin elidir. Biz senin sorununu bire bir biliyoruz, yaşıyoruz.
"İŞTE DEVRİMİNİZ BU?"
Oradan çocuk hastanesine gittik. Size iki fotoğraf göstereceğim. Bu çocukların yattığı iki oda. Odalar altı metrekare. Odalarda 9 çocuk ve anneleri beraber tedavi görüyorlar. Diyorlardı ya sağlıkta devrim yaptık. İşte devriminiz bu sizin. Anneler diyor ki çocuklar zaten burada hasta olur. Hekimler yer yok diyorlar. Buradan özellikle bu hastanelerde çalışan, bütün hekim kardeşlerime ve sağlık çalışanlarına yürekten teşekkür etmek isterim. Onları hep beraber alkışlayalım. Kişi başına düşen doktor sayısında Şanlıurfa 81’nci sırada en geride.
KENDİNE KAÇAK SARAY YAPACAĞINA
Kendine kaçak saray yapacağına şanlıurfa’ya neden hastane yapmazsın sen? Bir de modern bir cezaevi yapıyorlar Şanlıurfa’da. Demişti ya Diyarbakır’da size modern bir hapishane yapacağım diye, Diyarbakırlılar da koşa koşa oy verdi. zaten bu hastanelerin hapishaneden hiçbir farkı yok. O çocuklara annelere üzülüyorum, yazık günah. Çocuk ölümlerinin en yoğun olduğu illerden birisi de Şanlıurfa’da. Biz bunlarla uğraşıyoruz. Çiftçinin derdiyle uğraşıyoruz. Emeklinin derdiyle uğraşıyoruz. 6 metrekarelik odada 9 çocuk ve anneleri beraber tedavi görmesin istiyoruz.
"12 YIL DENEDİNİZ"
Şanlıurfalı diyor ki "Banane sosyal yardımlardan ben iş istiyorum" diyor. Kim verecek işi? Senin iş alanı yaratman lazım, yaratıyor mu? Yaratmıyor. O zaman haziran geliyor. Oturacağız yeniden düşüneceğiz. Sandığa giderken düşüneceğiz. Elimizi vicdanımıza koyup düşüneceğiz. Ve oyumuzu öyle kullanacağız. 12 yıl denediniz. 6 metrekarelik yerde çocukların annelerin beraber yaşadığını gördünüz. Hastane yerine size hapishane yaptıklarını da gördünüz. O zaman adresinizi değiştireceksiniz.
İŞTEN AŞTAN YANA HERKES
Namusludan yana bir adres… Hukuktan yana bir adres. İş ve aştan yana bir adres. Nedir o adres, CHP. Biz bunlardan bahsediyoruz onlar diyor ki "Hayır Meclis’e iç güvenlik yasası" getirdik. Yahu diyoruz ki "Bu olmaz, bu doğru değil. Yargıyı siyasallaştırdınız, eğer bunu yaparsanız, halkın direnme hakkı doğar" dedim. Vay efendim direnme hakkı, molotof kokteyli taşıyan birisinin önüne düşecekmişim. Yahu bu kadar da yalan olmaz.
"ZULME TESLİM OLMAK KİTABIMIZDA YOK"
Direnme hakkı evrensel bir haktır. Baskıya zülme karşı direnmektir. İnancımızda da vardır. Zulme teslim olmak bizim kitabımızda yoktur. Direnme hakkı, adam taksim meydanında ayakta durdu, duran adam. İşte duran adam. Direnme hakkı budur. Polis copla geliyor, karanfil veriyor. Direnme hakkı budur. TOMA su sıkıyor. Sık ulan diyor istediğin kadar sık diyor. İşte direnme hakkı budur.
"PES YA, VALLAHİ PES"
Bu anayasa yüzde 92 ile kabul edildi mi? Efendim yeni yasalar getireceğiz. Vatandaşı dinleyeceğim, e zaten dinliyordun. Hakimi savcıyı boşver ben karar vereceğim dinleyeceğiz. Bir de sıkılmadan efendim bu yasa neymiş AB’de de aynen uygulanıyormuş. Pes ya, vallahi pes. Daha bakın yeni… Açıklama var AB yetkilileri. Bu yasanın demokratik olmadığı yönünde açıklamaları var. Yahu başbakansın senin önüne konmuyor mu?
"HANGİ ÜLKEDE VAR?"
Ben soruyorum AB’de var diyor. Sapanla taş attı 4 yıl, silahla adam vurdu bir yıl. Hangi ülkede var ya, söyle görelim bakalım. Halkı kandırıyorlar, söylediklerinin tamamının cezası var. yüzünü kapatan terör örgütü üyesi, terörle mücadele yasasında zaten bunun cezası var. sen ceza verdin de biz engel mi olduk? Terörle mücadele yasasının yedinci maddesi, yüzünü kapatıp eylem yaparsan içeri atarım diyor.
Elinde molotoflu zarar verecek… E cezası var. terörle mücadele yasası. Sen molotofla dükkan otobüs yaktı, insanları öldürdü zarar verdi de, biz engel mi olduk sana? Gidip adam gibi yakalarsın yargı kararını verir. Elinde silahla şehir ortasında kimlik kontrolü yapılıyor. Suç mu, suç. Terörle mücadele yasasında var. ceza veriyor musun, hakimin huzuruna götürmüyorsun. Bunların hepsinin cezası var. ama ortada başbakan hükümet yok. Boşluk var. Türkiye iyi yönetilmiyor.
"JANDARMA DA POLİS DE GELMİYOR"
Size bir şey anlatacağım, gerçek bir olaydan söz edeceğim. 11 ekim 2014. Bu hükümet bu ülkeyi nasıl yönetiyor… Bir gümrük ve ticaret müfettişine görev veriyorlar. Git Habur Gümrük Kapısında belli olayları araştır. Bu da gidiyor. Araştırmasını yapıyor, akşam saat 17:00’de bu müdür, müdür yardımcıları toplam 8 kişi yönetici. Habur’dan ayrılıp Silopi’ye geliyorlar. 8 kilometre kala bunların önü kesiliyor.
Rapordan aynen okuyorum. “Silopi’ye yaklaşık 8 km olarak mesafede bulunan yerde yüzleri maskeli, elinde molotof olan grup tarafından yolumuz uzun araç diye ifade ettiğimiz, müfettişlerimizin de içinde bulunduğu üç araç 80 civarı TIR, minibüs ve otomobil karayolunda durdurularak geçişe izin verilmedi”
Hayatın bir gerçeği. Peki ne yapılır? Açıyorlar telefonu 156 jandarmaya. Diyorlar ki önümüz kesildi, yüzleri maskeli, ellerinde molotof, taş sapan belki de silah, gelin bizi kurtarın. 156 diyor ki bizim alanımıza girmiyor o. 155’e telefon ediyorlar. Polis İmdat’ı arıyorlar, o da diyor ki bizim de alanımıza girmiyor. Onu 156’ya söyleyin. Kimse gelmiyor.
Onun üzerine rapordan okuyorum “müfettişliğimizce araç içinde bekler vaziyetteyken, Silopi kaymakamı arandı” diyor.
Bunlar kimdir diye soruluyor, yine rapordan “Irak’tan geldiğimizi ve otomobildekilerin misafiri olduğumuzu söylüyorlar” devletin müdürüne, müdür yardımcısına bunlar Iraklı diyorlar. Vaziyeti kurtarıyorlar. Bunun üzerine jandarmaya telefon ediliyor, acilen kurtarın diye. Sonunda jandarma geliyor, diyor ki "Jandarma müdahale etmiş ve yaşanan kargaşadan faydalanarak konvoyumuz Habur’a geri dönmüştür" diyor.
"EMNİYET MÜDÜRÜ SOKAĞA ÇIKAMIYOR"
Böylece Silopi’ye gidecekken gümrük alanına geri dönüyorlar. Soruyorlar, karakola soruyorlar, yol güvenli mi, açıldı mı? Yol güvenli değil oradakalacaksınız diyorlar. Kaymakam dahil tamamı orada kalıyorlar. Şimdi değerli arkadaşlar bu tablo Türkiye’nin iyi yönetilmediğini gösteriyor. Devletin kaymakamı bir yere gidemiyor, emniyet müdürü sokağa çıkamıyor. Sen bunlarla mücadele ettin de biz kalkıp engel mi olduk? Elinde silah olan adamı tutukladın da biz engel mi olduk? Sen bunun hesabını verebilir misin Davutoğlu?
"O KOLTUĞA ÇOCUK OTURSAYDI DAHA DİRAYETLİ DAVRANIRDI"
"23 Nisan çocuğu" dedik ya, 23 Nisan’da başbakanlık koltuğuna çocuk otursaydı daha dirayetli davranırdı. Oturuyorsun da ne kolun kaldı ne kanadın kaldı senin.
Sözde bu yasayı getiriyorlar kamu düzenini korumak üzere. Yasalar sana yetki vermiş. Senin bakanın kalktı, bunları önleyeceği yerde Rıza Zarraf’ın önüne yattı. Davutoğlu nereye yattı? O da abisinin önüne yattı. Ülkede işsizlik var, tık yok. Yoksulluk var, tık yok. Emekli "Geçinemiyorum" diyor, tık yok.
Doğu güneydoğuda elini silahını alan yol kesiyor, tık yok. Açık ve net söylüyorum. Biz kendi ülkemizde birinci sınıf demokrasi istiyoruz. Baskı istemiyoruz, şiddet istemiyoruz. Kendi yaşamımızı sürdürmek istiyoruz. Bizim derdimiz bu. En önemlisi kendi ülkemizde huzur istiyoruz. Bırakmışsın bunların tamamını bir köşeye, biz bu yasayı çıkaracağız. Çıkar bakalım ne olacak…
"ERTESİ GÜN YALAN ÇIKIYOR"
Başbakanlık koltuğu o kadar boş ki, adam bir şey diyor, ertesi gün yalan olduğu ortaya çıkıyor. Çıktı dedi ki," il ilçe başkanları mal bildiriminde bulunacak." İçimden dedim ki, "helal olsun valla." "Hemen getirsin, biz de konuştuk kesinlikle destek vereceğiz" dedik. Arkadan abisi dedi ki, "Sen ne yapıyorsun ya, il ilçe başkanı bulamazsın, herkes malı götürüyor" dedi. Ne oldu? tak geri adım attı.
"SEN BAŞBAKAN DEĞİLSİN"
Ben sana diyorum zaten sen başbakan değilsin diye. Kalktı, büyük kentlerde imar rantları varmış, bunları vergileyeceğiz. Arkadaşlara dedim ki hemen destek verelim. İki gün sonra, çıktı dedi seçimlerden sonra bakacağız. Bu kişinin başbakanlık yapma iradesi ve gücü yoktur.
ABİ MÜDAHALE ETTİ
Yine ne demişti? Dört bakan yüce divana gidecek. Çağırmış, siz kendiniz talep edin diye. Ne oldu? abi müdahale etti dört bakan yüce divana gitmedi. Siz buna nasıl başbakan diyeceksiniz? Hangi iradeden söz edeceksiniz? Ben senin başbakanlık yapmanı istiyorum, kukla olmanı istemiyorum. Kukla başbakan olmaz diyorum. efendim diyor, bizimle abimin arasını bozmak istiyor kılıçdaroğlu. Yahu sen kendi görevini yap, o kendi görevini yapsın.
MERKEZ BANKASI
Merkez bankasına müdahale ediyor, sen başbakan değil misin? Diyeceksin ki ondan ben sorumluyum, sen kim oluyorsun? Söylüyor mü, söyleyemiyor. Buna galiba manisa’daydı, afiş hazırlanmış. Ustanın çırağı diye. Vallahi çırak bile olamazsın sen. O nedenle merkez bankasından sorumlu başbakan yardımcısı etkisiz eleman konusuna düştü. Başbakan da topal ördek.
Merkez bankasına yapılan müdahalelerin sonunda dolar dün 2,50’yi buldu. Türkiye’nin toplam dış borcu 910 milyar lira, 16 ocak 2015 itibariyle. Dolar dün 2,50 oldu. toplam borcumuz 990 milyar liraya çıktı. Aradaki fark 80 katrilyon lira. Hiç kimse taş atıp kolunu yormadı. Durduk yerde dış borç faturası 80 milyar lira arttı. Özel sektörün 632 milyar lira dış borcu var. dolar çıkınca dış borç 687 milyar liraya çıktı. Toplam 55 milyar lira ek yükün altına girdi bizim sanayicimiz. Ne olacak? Önümüzdeki günlerde zammı göreceksiniz.
AYAKKABI KUTUSUNDA DOLAR SAKLAYANLAR
Peki bundan kim kazandı? Ben söyleyeyim. Ayakkabı kutusunda dolar saklayanlar köşeyi döndüler, dolar fırladı. İsviçre bankalarında hesabı olanlar köşeyi döndü. Dün açıklandı eminim birinin yüreği perişan olmuştur. Bu vesileyle açıkça söylüyorum.
Bir dönem sayın cumhurbaşkanının 8 ayrı hesabı olduğu söylenmişti, gidip başvurması gerekiyordu ama başvurmadı. Biliyorum parayı dolarları seviyordu. Bana yetki ver, avukatına yetki ver. Parasını da ben vereceğim. Bu yürekliliği göster diyorum. bir de bunlar ne diyor, efendim biz faiz lobisiyle mücadele ediyoruz. Maşallah maşallah. Rakamları çıkardık, ufak at da civcivler yesin.
ÇİFTÇİLER MEMURLAR...
Efendim, 1980 – 2002. 22 yılda türkiye’nin ödediği faiz 135 milyar lira. Faizlerin gecelik 1500’e çıktığı dönemler dahil. 12 yılda ne kadar? 135 milyar değil, 200-300-400 de değil, 598 milyar lira faiz ödendi. Bu parayı kim ödedi? Emekliler ödedi, işsizler ödedi, çiftçiler ödedi, memurlar, sanayiciler ödedi, üretenler ödedi. Bütün fatura buraya çıktı. Emekli diyor ki aldığım aylık az, e az tabi, nasıl versin faiz lobisine veriyor. Asgari ücret düşük, e düşük tabi, faiz lobisine çalışıyorlar.
Emekli kardeşlerime sesleniyorum. Şanlıurfa’daki kardeşlerime sesleniyorum. Önümüzdeki süreç hepimizin yeniden düşüneceği bir süreçtir. Huzurlu bir Türkiye istiyorsak, herkesin işi aşı olsun istiyorsak, artık yeniden düşünmek zorundayız. Birinci sınıf demokrasi içinde yaşamak istiyorsak yeniden düşünmek zorundayız. Emekli kardeşim aylığın mı düşük, taşeronda çalışan kadrolu mu olmak istiyorsun, çiftçi kardeşim ürünün karşılığını mı almak istiyorsun, adresin belli CHP.