Belli ki biz tartışadururken birileri
gücünü yurttaşından alan yönetim biçiminin biletini çoktan kesmiş olacak ki iktidar partisinin mağrur genel başkanı, koltuğundan feragat etmekte beis görmedi. Kabul edelim, birkaç gün sonra başbakanlığa veda olacak olan
Davutoğlu, Türkiye sağının çıkarabileceği en düzgün başbakan profiliydi. Akademisyenlik geçmişinin getirdiği
özgüveni, unvanları, sahip olması muhtemel
güçlü egosuna
rağmen Muhteremin baskılarına boyun eğmeden görev yapmaya çalışan bu profildeki bir başbakanın, Muhteremin yolculuğundaki hangi emellere engel olduğunu tahmin etmek güç değil.
Bugünlerde hazır olmamız gereken
“İki Adımda Sine-i Millet” senaryosuna göz atalım.
Birinci adımda iktidar partisinin olağanüstü kurultaya giderek AKP delegelerinin yeni bir genel başkan ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı seçeceği malum. Darbeleri hariç tutarsak tarihimizde
ikinci kez müstakbel
başbakanımızı halk değil, şaibeli de olsa
bir partinin delegeleri(!) seçmiş olacak.
İkinci adımda, dokunulmazlıkların askıya alınması garabetini MHP’deki genel merkez değişimiyle birlikte okuyup Muhteremin
TBMM’yi “seçimlerin tekrarlanması” adı altında
feshetmesi şaşırtıcı olmayacak. Böylece önce
Sine-i Delege, sonrasında
Sine-i Millet yollarına başvurularak mevcut anayasanın fiilen askıya alınmasını ve yeni anayasanın bir an evvel hazırlanarak Muhtereme başkanlık yolunun açılacağını bekleyebiliriz.
Peki, bu ne demek?
Bu, tam da
“Tükeniyoruz A Dostlar” başlıklı yazımda andığım okumanın maalesef ki teyidi demek.
Korkarım
milli iradenin ocağı olan
demokrasi, önce parti-devlet modeliyle sıkıştırılmış versiyona indirgenmiş olacak; sonrasında ise
o trenden inme vakti gelecek.
Bunları öngörüp de bir mayıs gecesi kaygılanmamak çok da olası değil. Muhtemel bir
İslam devriminin bu topraklara ve toprağında emeği olan milyonlarca insana neler yaşatacağını öngöremiyorum. Ne var ki
kendimi teskin ederken arkadaşıma da telkinde bulunuyorum:
Ağlama Hıdrellez, bu topraklar ne bedeller ödeyerek yoğruldu.
Yüz sene önce bu tarihlerde yurdunun geleceğinden endişe edenler de birkaç yıl sonra
yeni bir devletin doğmasına mucize gözüyle bakıyordu. Varsın bir dizginsiz, kişisel hırslarıyla işbirliği yaparken önüne çıkan herkesi ezip geçeceğini sansın.
Ağlama Hıdrellez, içimizdeki sağduyu
dur demeyi bilir.
Mevsim Notu
Bu aydan itibaren Eylül sonuna kadarki beş aylık sürede haftada bir gün, yalnızca Cuma günleri
yazmaya devam edeceğim.
Okumalarımı sıklaştırmak ve edebî çalışmalarıma
zaman ayırabilmek için Salı günkü buluşmalarımızdan
şimdilik affımı istiyorum. A.O. |