BirGün'den Aykut Erdoğdu,
3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kanalistanbul projelerinin aslında Türkiye'yi gizli bir borçlanmaya götürdüğünü yazdı.
Haraç-mezat yapılan özelleştirmelerden sonra artık satacak kuruluş kalmayınca
AKP gözünü bu kez
Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle yaptırılacak
“mega” projelere dikti. AKP’nin yatırımlarla duygusal bağının nedenlerini ise
17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmalarında “
ayakkabı kutuları” içinde gördük.
MEGA GARANTİLER
3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kanalistanbul projeleri 12 yıldır bu ülkenin kaynaklarını vahşice sömüren AKP için denizin bittiğinin de ilk sinyaliydi.
Yeni bir sayfa açılmalı, peşkeş çekilecek yeni kamu rantları bulunmalıydı. Formül basitti: havuz müteahhitlerine mega projeler ver, içinde mega krediler olsun, mega kredilerin mega garantileri de olsun, bu arada bizim çocukların başına bir iş gelmesin, devlet garantör olsun ama garanti verdim demesin, istikrar sürsün aziz milletim uyusun da büyüsün!
Bu haletiruhiye içerisinde mega projelere start verdiler. Şimdinin Cumhurbaşkanı, o vakit Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu projeler için halkın cebinden tek kuruş çıkmayacağına dair sözleri internette duruyor. Ulaştırma Bakanlığı’nın internette yayınladığı 3. Havalimanı ÇED Raporu’nda 2.5 milyon ağacın kesilmesi gerekiyor diye yazdığı saatlerde Tayyip Erdoğan yine içi boş vaatler veriyor, tek bir agacın kesilmeyeceğini söylüyordu.
Mayıs 2012’de 3. Köprü ihalesi yapıldı. Bu projenin uzun adı Kuzey Marmara Otoyolu Odayeri-Paşaköy Kesimi (3. Boğaz Köprüsü dahil) projesidir ama ben de kamuoyunda bilindiği haliyle buna 3. Köprü diyeceğim. 1 yıl sonra 3. Havalimanı projesinin ihalesi de yapıldı. Kanalistanbul için bir şey söylemeyi dahi gereksiz görüyorum. Üzerinde vakit kaybettiğimize değmeyecek kadar “saçma” bir proje. Bu projeler YİD modeliyle yapılacak. Yani finansmanı özel sektör getirecek, inşaatı özel sektör bitirecek, belirli bir süre işlettikten sonra tesisleri devlete devredecek.
2011 seçimleri öncesinde bir anda peydah olan ve Tayyip Erdoğan’ın mega projeler olarak parlattığı 3. Havalimanı ve 3. Köprü gibi büyük ölçekli altyapı yatırım projeleri doğru dürüst hesaplanmadan, tamamen bir kişinin akıldışı yöntemlerle dayattığı projelerdir. Finansman bulma yükümlülüğü havuz müteahhitlerinin görevidir. Yabancı fon sağlayıcılar kredi verirken projenin gelir üretme kapasitesini çok sıkı inceler. Mega projelerde içerde “yutturulan” hesabı dışarıdaki bankacı “yemediği” için, projenin arkasında devlet güvencesi, yani Hazine garantisi aramıştır.
BABACAN'IN AYAK OYUNLARI
Tayyip Erdoğan’ın hırsıyla gazabı arasında sıkışan Ali Babacan ve şürekâsı da işi “havuzcular beceremezse projeyi finansman yüküyle ben devralırım, merak etmeyin” diyen iki satırlık bir kanun maddesiyle çözmüştür. Çözümün zamanlaması 3. Köprü ihalesinden sonra, 3. Havalimanı ihalesinden önceye denk gelir.
Tayyip Erdoğan, freni boşalmış şekilde yokuş aşağı giderken Babacan, mega projenin çarpacağı duvarı görmüş, “ne şiş yansın ne kebap misali, ne Tayyip’i kızdırmış, ne de projeleri durdurmuş” bir gece 4749 sayılı kanuna borç üstlenimleri diye bir madde ekleyerek projelere Hazine garantisini üstü örtülü vermiştir.
Esasen yapılan, meseleyi gelecekteki hükümetlerin sırtına yüklemekten başka bir şey değildir. Bakmayın siz Hazine’nin 3. Havalimanı’na garanti yok açıklamasına, yaptıkları kelime oyunundan ibarettir. Kağıt üzerinde Hazine 3. Köprünün kredilerine garantördür. 3. Havalimanına garanti bu işin ihalesini yapan Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) tarafından verilmiştir. Hazine’nin kanunu “3. Köprü’de işler ters giderse borcu üstlenirsin” der, YİD Kanunu da DHMİ’ye “işler ters giderse sen bu işin kredisini bir zahmet devral” der. Türkçesi ; mega projeleri bizim çocuklar eline yüzüne bulaştırırsa bu işler için yurtdışından alınmış mega kredileri devlet üstlensindir. Nasıl olsa devletimiz de megadır. İki farklı kanunda iki ayrı kelime kullanılmış olmasının halkın sırtına binecek mega yük açısından bir anlamı yoktur.
100 MİLYAR DOLAR GİZLİ YÜKÜMLÜLÜK
Bu projeler için vatandaşın cebinden tek kuruş çıkmayacağını iddia eden Cumhurbaşbakanı’na herhalde kimse 3. Köprü ve 3. Havalimanı’na verilen taşıt ve yolcu garantilerinden bahsetmemiş.
3. Köprü (ve otoyol) inşaatı bitip işletmeye girdikten sonra, 10 yıl 2 ay 20 gün boyunca her gün asgari 135.000 otomobilin otoyoldan geçeceği, ayrıca Köprü’den de her gün asgari 135.000 otomobilin geçeceği müteahhite garanti edilmiştir.
Bu sayı tutturulmazsa müteahhite Köprü geçişi için otomobil başına 3.5 dolar, otoyol geçişi için de kilometre başına 80 sent ve 113 kilometre yol için araç başı 8 dolar garanti parası ödeneceği bilgisi de muhtemelen Cumhurbaşbakanından gizlenmiştir. Bu garanti yıllık yaklaşık 550 milyon dolar 10 yıllık 5,5 Milyar Dolar eder. 3. Köprü’nün 2.3 milyar dolarlık da kredi garantisi var. Bu rakamlar köprü inşaatında bir aksilik çıkarsa Hazine’nin üstleneceği borç rakamı.
3. Havalimanı’nda ise durum çok daha feci. Burayı 25 yıl boyunca işletecek olan konsorsiyum havalimanını 10 milyar dolara mal edecek. Kendi cebinden koyması gereken para bunun yüzde 20’si, yani 2 milyar dolar. Geri kalanını kredi getirecek. İçeride bu kadar para yok, dışardan getirmesi lazım. O da kolay değil ama diyelim ki getirdi.
O zaman da 8 milyar dolar kredi garanti edilmiş olacak. Çünkü 3. Havalimanı ihalesinden önce AKP YİD kanununu değiştirdi, projenin başına bir iş gelirse yurtdışından alınan kredilerin DHMİ tarafından devralınmasının önünü açtı. DHMİ’nin ne eti ne de butu bu kadar büyük paranın geri ödenmesine yetmeyeceği için garanti yine dönüp dolaşıp Hazine’den istenecek çünkü DHMİ bir KİT ve arkasında Hazine var. Bu değişikliğin havuzcuların yüreğine su serptiğini söyleyemeye gerek yok sanırım.
3. Havalimanına verilen bir diğer garanti de yolcu garantisi. Havalimanı işletmeye girdikten sonra 12 yıl boyunca toplam 6.3 milyar avro da yolcu garanti edilmiş. Bu da bal gibi vatandaşın cebinden çıkacak olan yolcu servis ücretiyle garanti edildi. Dışarıya gidiyorsanız kişi başına 20 avro ödeyeceksiniz. Siz gitmezseniz de devlet gitmişsiniz gibi ödeyecek. Ta ki müteahhit 12 yılda 6.3 milyar avro gelir edene kadar.
Buraya kadar anlattıklarım sadece 3. Köprü ve 3. Havalimanı projelerinden bizi bekleyen yükler. Yine YİD modeliyle yaptırılacak sağlık kent projeleri, yap-kirala-devret modeliyle yaptırılacak okullar, AVRASYA tüneli gibi diğer altyapı yatırımları, termik santrallardan ve HES’lerden elektrik alım taahhütleri, doğalgaz alım taahhütleri, demiryolu projeleri, işletme hakkı devrini mülkiyet devri sayan uygulamalar, yılda 850 bin yolcu garantisi verilen ama 85 bin kişinin bile kullanmadığı Kütahya Zafer Havaalanı’na 29 yıl boyunca garanti parasının ödenecek olması, sadece Hazine Müsteşarlığı’nın 3 tane YİD projesi nedeniyle maruz kaldığı 5 milyar dolara yakın kredi üstlenim riski gibi acı gerçekleri alt alta dizdiğimde kâbus gibi bir gelecek görüyorum.
Evdeki hesap çarşıya uymazsa devletin ihale yapan diğer birimlerinin muhtemel yükü nedir, bunu nasıl bileceğiz! Nasıl toplu olarak göreceğiz? Toplam riskimiz nedir, görebiliyor muyuz? Çağdaş muhasebe sistemlerinde bu gibi taahhütler nazım hesaplarda da olsa izlenir, açıklanır. AKP’nin yaptığını özel sektör yapsa bilgi kaçırıyor diye her gün vergi müfettişlerine hesap vermek zorunda kalırdı.
AKP çekildiğinde kendisinden sonraki hükümetlere bırakacağı enkazın borç üstlenim ve kredi devralma taahhütleri, garantiler vs. kaba hesapla 100 milyar dolar civarında olduğunu öngörüyorum. Bilinen borçlarımız dışında bu 100 milyar dolarlık gizli borç/yükümlülük uykularımı kaçırıyor.