2010 yılında 4 olan yayın yasağı sayısı 2011-2014 arasında 30'a çıktı.
İstanbul Enstitüsü Medya ve İletişim Merkezi tarafından hazırlanan “Türkiye'de Basın Özgürlüğünün Hukuki Zemini” raporu tamamlandı.
Anayasanın basın özgürlüğünü teminat altına almaktan ziyade basın özgürlüğü sınırlamak amacıyla hazırlandığı vurgulanan raporda, yayın yasakları “basın özgürlüğünün kısıtlanmasına ve haber verme hürriyetinin engellenmesine yönelik en önemli uygulama” olarak gösterildi.
12 KEZ YAYIN YASAĞI
2011 yılından sonra yayın yasaklarında ciddi bir artış olduğunun belirtildiği raporda, 2010 yılında 4 yayın yasağı kararı verilirken 2011, 2012, 2013, 2014 yıllarında ortalama 30 yayın yasağı kararı verildiğinin altı çizildi.
Avukat Bilal Çalışır tarafından hazırlanan raporda “Talep olması halinde önemli tüm dava ve soruşturmalar hakkında mahkemeler yayın yasağı kararı vermiştir” denildi.
17-25 soruşturmalarının ardından yaşanan MİT tırlarının durdurulması, böcek soruşturması, konsolosluk çalışanlarının kaçırılması gibi olaylar hakkında topla 13 yayın yasağı başvurusunun olduğu belirtilen raporda 12 kez yayın yasağı kararının alındığı belirtildi.
"TÜRKİYE, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AÇISINDA..."
Yayın yasağı kararlarının “Kamu güvenliği”, “milli güvenlik”, “devlet sırlarının ifşası” ve “kamu düzeni” gibi gerekçeler gösterilerek verildiğinin vurgulandığı raporda “Türkiye, basın özgürlüğü açsından AİHM içtihatlarının çok gerisinde kalmaktadır” değerlendirmesinde bulunuldu ve “AİHM uygulamasında “ulusal güvenlik”, “kamu güvenliği” gibi genel ifadelere dayanarak yasaklamaya yer verilmemektedir.
Kişisel hakların korunmasında ise politik aktörlere karşı eleştiri hatta hakarete varan yayınları dahi ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirmektedir” denildi.
Raporda yayın yasaklarının uygulanması ve gerekçelerine ilişkin The Guardian ve Observer’ın İngiliz gizli servisine mensup bir kişi emekli olduktan sonra devlete ait gizli bilgileri yayınlamasına ilişkin davada AİHM’in “gizli bilgileri korumanın devletin görevi olduğu, ulusal güvenlik gerekçesiyle AİHS 10. maddesi kapsamında yayınlamaya engel olunmayacağı” yönündeki kararı örnek gösterildi.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELER
Raporun sonuç ve değerlendirmeler kısmı şöyle:
- Basın özgürlüğünün sınırlanmasına ilişkin Anayasada yer alan kısım çıkarılmalıdır. Sadeceözgürlüğe ilişkin hususlar kalmalıdır. Sınırlamaya ilişkin hususlara Basın Kanununda yer verilmelidir. Böylece sınırlama söz konusu olduğunda en azından normlar arasındaki hiyerarşi dikkate alınarak, Anayasadaki özgürlüğe ilişkin düzenleme esas alınabilir.
- “Kamu güvenliği, kamu düzeni, milli güvenlik” gibi genel, içeriği tartışma konusu olan kavramlar sınırlama gerekçesi olmaktan çıkarılmalı ya da kapsamı belirlenip detaylandırılmalıdır.
- Mahkemeler tarafından verilecek tedbirler için Ankara veya İstanbul merkezli bir Basın Mahkemesi kurulmalı ve yayın durdurma yasağına ilişkin taleplerin olması halinde belli sayıda basın kuruluşunun veya basın konseyinin beyanı alınmadan durdurma kararı verilmemelidir.
- Sürecin hızlı işlemesi için belli parametreler koyularak bu niteliklere haiz basın organlarıveya oluşturulacak kurul için UYAP sistemi üzerinden bir tanımlama yapılmalıdır. Yayın yasağına ilişkin talep olması halinde kurul veya basın organlarının yasağa ilişkin beyanları hemen dikkate alınıp karar verilmelidir.
- Genel ahlak; nefret, şiddet, kişisel haklar, ayrımcılık gibi hususlarla sınırlı olmak kaydıyla veçerçevesi de çizilmiş şekilde basın özgürlüğünün sınırlandırılmasına imkân tanınmalıdır.
- Yayın durdurma yasakları haberle sınırlandırılmalı; eleştiri ve röportajlar kapsam dışına çıkarılmalıdır.
- Hâkimler, Anayasanın 90. maddesinde belirtilen –özellikle bireysel hak ve özgürlükler konusunda– AİHM içtihatlarını göz önüne alarak karar vermelidirler.
KAYNAK: T24