İlker Başbuğ, “Süleyman Şah olayı, Türkiye’nin bir milli konusudur. İktidar partisinin en azından parlamentoda bir mutabakat araması lazımdı" dedi.
26’ncı Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Şah Fırat Operasyonu sonrasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeliile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel arasında geçen ‘vatanseverlik’ tartışması için “Keşke o açıklamaların hiçbiri yapılmasaydı” dedi.
Başbuğ, “Süleyman Şah olayı, Türkiye’nin bir milli konusu mudur? Evet. Öyleyse devlet bir mutabakatla çözüm bulmalı. İktidar partisinin en azından parlamentoda bir mutabakat araması lazımdı.
Süleyman Şah’ta bir sorun var. Nedenlerini bilmiyoruz. Haklı da olabilirler, haksız da. Ama bu konuyu TBMM’ye getirin, bir anlatın. Hadi Meclis’e getirmediniz, muhalefet liderlerine anlatın” diye konuştu.
Başbuğ, “Caydırıcılık, silah atmadan milli menfaatlerinizi korumaktır ve çok önemlidir. TSK’nın temel görevi caydırıcılık. Asker savaşı hiç istemez. Görevimiz aslında barış zamanında savaşı engellemek.
İki şey önemli. Bir, yönetimin kararlılığı. Kararlılıkta sendeleme olursa caydırıcılığınız zarar görüyor. Caydırıcılık bir sözdür. Söylediğiniz olmazsa karşılığını vermeniz lazım.
Bunun için de Silahlı Kuvvetlerinizin güçlü olması lazım. Suriye olayına baktığımızda, caydırıcılığımızın da zedelendiğini, zaafa uğradığını söylemek mecburiyetindeyiz” görüşünü dile getirdi.
Arap Baharı sonucunda Tunus’ta, Libya’da, Mısır’da ve son olarak Suriye’de yaşananları anımsatan Başbuğ, Süleyman Şah meselesine Türkiye’nin başta Suriye olmak üzere bu konulardaki dış politikası açısından bakmak gerektiğini söyledi.
İlker Başbuğ, şu tespitleri yaptı:
"SURİYE'NİN İÇ MESELEDSİDİR"
Her ülkenin bir milli menfaati ve milli siyaseti var. Temel dış siyasetimiz komşuların iç işlerine karışmamaktır. Suriye’de bir olay var. Ne olursa olsun Suriye’nin iç meselesidir.
Ortadoğu’da ülkeler arasında sorun varsa ona da karışmayın, tarafsız kalın. Kendinizi angaje ederseniz Süleyman Şah gibi sorunlarla karşılaşırsınız.
"CAYDIRICILIĞIMIZ ZEDLENDİ"
Caydırıcılık, silah atmadan milli menfaatlerinizi korumaktır ve çok önemlidir. TSK’nın temel görevi caydırıcılık. Asker savaşı hiç istemez. Görevimiz aslında barış zamanında savaşı engellemek.
İki şey önemli. Bir, yönetimin kararlılığı. Kararlılıkta sendeleme olursa caydırıcılığınız zarar görüyor. Caydırıcılık bir sözdür. Söylediğiniz olmazsa karşılığını vermeniz lazım.
Bunun için de Silahlı Kuvvetlerinizin güçlü olması lazım. Suriye olayına baktığımızda, caydırıcılığımızın da zedelendiğini, zaafa uğradığını söylemek mecburiyetindeyiz.
Siyasi otorite bir söz söylediğinde arkasında duracak. Asker de imkan ve kabiliyetiyle caydırıcılık etkisi yaratabilmeli.
"AÇIKLIK POLİTİKASI YOK"
Sadece Türkiye’de değil bütün ülkelerde dış siyaset konuları iç siyasetin malzemesi oluyor. Olmamalı, hele seçim malzemesi hiç olmamalı.
Süleyman Şah olayı, Türkiye’nin bir milli konusu mudur? Evet. Öyleyse devlet bir mutabakatla çözüm bulmalı. İktidar partisinin en azından parlamentoda bir mutabakat araması lazımdı.
Süleyman Şah’ta bir sorun var. Nedenlerini bilmiyoruz. Haklı da olabilirler, haksız da. Ama bu konuyu TBMM’ye getirin, bir anlatın. Hadi Meclis’e getirmediniz, muhalefet liderlerine anlatın.
Deyin ki ‘Bu bir milli bir meseledir. Bize bu konuda destek verin.’ Acaba muhalefet ‘hayır’ mı diyecek? Elinizdeki gerekçeler doğru ise diyemezler.
Bunu yapmayınca milli konuda yine ikiye bölünüyoruz. Bu ülkeyi zayıflatıyor. ‘Biz anlatsaydık kabul etmeyeceklerdi’ diyebilirler. Siz anlatın, ‘Kabul etmediler’ deyin.
Açıklık politikası da uygulanmıyor. Süleyman Şah’la ilgili TBMM’de sorular soruluyor. Yok yok yok diyorlar. ‘Bir şey olursa 5 dakikada oradayız’ diye meydan okuyorsunuz. Pat diye bu olayla karşılaşıyorsunuz. Hangi tehditten dolayı bu tedbiri alıyorsunuz? Asker niye istemiş? Askeri zaruret nedir?
"YANSITILMA ŞEKLİ"
Bu olayda esas tehdit, terör örgütü değil mi? Orada bir şey olsa, müdahale etseniz, Suriye’deki olayın içine çekilirsiniz. Buradaki milli menfaatimiz ne?
Bu, Türkiye’ye nasıl yansır? IŞİD, Türkiye’de terör eylemleri yapar mıydı? Belki de karar almada etken faktör bunlardı.
Geçici mi değil mi? Geçici ise niye ayrı bir yer yapıyorsunuz? Boşalttığın türbeyi niye bombalıyorsun? Bırak o yapsın. Zaten önemli şeyleri alıp getirmişsiniz?
Son konu, bu olayın medyaya yansıtılma şekli. Çok yanlış. Ne olursa olsun, bu bir boşaltma faaliyetidir. Geri çekiliyorsunuz. Bunun medyayla olan bacağı bu kadar değil de daha sakin olsa, belki Türkiye bu kadar kilitlenmezdi, bu kadar itişmezdik.
"ÇOK ÜZÜLDÜM"
Bunları alt alta yazarsanız, muhalefet partilerinin yaptığına da yanlış diyemezsiniz. Milli bir konu ve resmin dışında bırakılıyorsunuz. Hiç bilgilendirilmemişsiniz.
Doğası gereği de tepki gösteriyorsunuz. Muhalefetin de her türlü sözü söyleme hakkı doğuyor. Keşke o konuşmaların, ama bütün konuşmaların hiçbiri yapılmasaydı. Çok üzüldüm doğrusu.”
Kaynak: Hürriyet