Yılların eskitemediği sanatçılardan Erol Evgin, siyasete ilişkin çok tartışılacak çarpıcı analizlerde bulundu.
1976 yılında 'İşte Öyle Bir Şey' çıkışıyla gönüllerimize giren Erol Evgin, yeni albümü 'Altın Düetler' ile ruhumuzu okşamaya devam ediyor.
Sıcak siyaset gündemi Erol Evgin'i teğet geçemedi elbette. Balçiçek İlter'e konuşan Erol Evgin gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
"Parmak basanla 3 üniversite bitirenin birer oy hakkı olması adaletli değil" diyen Evgin'in o röportajının bir kısmı:
Haber bülteni izlemiyorsunuz yani? Beni izlemiyorsunuz.
İzlememek lazım aslında ama olmuyor tabii, sizi izliyorum. Bu ülkede demokrasinin en iyi çözüm olduğu konusunda şüphelerim var.
Ne olmalı peki?
Daha iyisi yok maalesef, bulunamadı ama... Galiba eğitimli ülkeler için iyi bir çözüm demokrasi. Bize fazla geliyor. Bir manken kızımız “Dağdaki çoban ile benim oyum bir mi?” olacak demişti hatırlarsanız... Hoş değil o tanım ama şunu düşünüyorum; Okuma yazma bilmeyen, oyuna parmak basan bir kardeşimizle, ablamızla, annemizle 3 üniversite bitirmiş birinin birer oy hakkı olması adaletli mi geliyor size sorarım. Hiç hakça değil.
Hak tam da bu değil mi? Eşitlik?
Bana adaletli gelmiyor bu durum. Herkes seçebilmeli tabii. O parmak basan ablamız muhtarını seçsin, biraz daha iyi eğitim alanı belediye başkanını seçsin.
Çok seçkinci bir tavır değil mi bu? Eşitlik nerede kaldı?
Neyin eşitliği? Öbür tarafta eşitlik oluyor mu? Hakça bir durum mu? Bu ülkede eğitim açısından eşitlik var mı? İnsanlara aynı imkânları sunabiliyor muyuz? Bakın kadınların gücüne... Siyasetçiler bunun önemini kavrasalar, siyasetin merkezine oturtsalar müthiş başarılar kazanacaklar. Ama yapmıyorlar. Neden? İktidarları, güçleri ellerinden gider diye yapmıyorlar. Cehaletin korktuğu kadındır. Kadın öğrenirse çocuğu da öğrenir. O yüzden kadınları cahil bırakmak birilerinin işine geliyor. Eğitimde eşit fırsat yaratmazsanız eşitlik nerede kaldı? Önce herkesi eğitelim sonra “demokratız” diye ortaya çıkalım.
Sizin parladığınız yıllar Türkiye açısından zor yıllar... Darbe öncesi...
Ondan öncesi de zor. 77-78 yıllarında Anadolu turneleri yapardım. Cem Karaca’ya solcular dolardı. Barış Manço’ya sağcılar giderdi. Onlar güvenlik içinde söylerlerdi. Benim konserler karışık, sağcısı da var solcusu da... Bazen bakarım iş karışacak, biri kurt rozeti takar bana, diğeri sol yumruklu rozet, hemen başlarım Kurtuluş Savaşı’nı, Atatürk’ü anlatmaya... Başka türlü olmazdı.
Peki sizin renginiz neydi o zaman? Sağcı mı solcu mu?
Sosyal demokrattım. Evimizde İnönü çok sevilirdi ve CHP ekolü vardı. Ben de onların devamıydım ama bu hiç belli olmadı çünkü hiçbir partiye üye olmadım. Siyaset hep düşük düzeyde yapılıyor, sevmiyorum, beğenmiyorum, çok erkek erkeğe...
Sanatçılar olan bitene tepkisini koymalı diyen bir anlayış var, rengini belli etmeli...
Zaten Türkiye kutuplaştı, ayrıştı. Sanatçının yapması gereken tek şey birleştirmek, ötesi yok. Çünkü bu şarkılar herkese aynı duyguları yaşatıyor, herkesin gözünden yaş getiriyor. Herkes şarkılarımla hisleniyorsa daha ötesini niye karıştırayım? Benim görevim bu şarkıyı söylemek ve insanları o duyguda birleştirmek. Siyasal ayrıntıları bana sormayın ve söyletmeyin. Hiçbir tarafçı değilim. Muhalefet de iktidar da iyi değil. Senin sanatçı olarak müthiş bir gücün var, bunu insanları ayrıştırmak için kullanma.
Hükümetin kahvaltılı toplantılarına çağrılmıyor musunuz?
Çağırdılar gittim bir kere. Bir vakfın onursal başkanıyım, sanatçıların sorunları konuşulacak diye gittim ama öyle olmadı, Kürt açılımı falan konuşuldu. Ben de bir daha gitmedim. Hiçbir çağrıya gitmiyorum artık. 80 öncesi Mehmet Ali Aybar’a sormuştum endişeyle “Ne olacak bu memleketin hali?” diye. O da bana “Büyük devletlerde bu inişler çıkışlar olur” demişti. Bugün de öyle. Güzel günler göreceğimize inanıyorum.
Kaynak: Habertürk Gazetesi - Balçiçek İlter