Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanığın yargılanmasına, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde yedinci oturumda devam edildi. Davanın en önemli sanıkları Can Gürkan, Ramazan Doğru ile Akın Çelik'in avukatları bilirkişi raporunu eleştirerek, yeni bir heyetin inceleme yapmasını istedi. Bu arada, iddianamedeki belgeleri titizlikle incelediği görüşü hakim olan Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın da, keşif yapma kararı alıp facianın meydana geldiği ocağa inebileceği öğrenildi.
Soma'da geçen 13 Mayıs'ta meydana gelen maden faicasında, hayatını kaybeden 301 işçinin ölümünde kusurları bulunduğu için haklarında, 'olası kastla öldürme', 'neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama', 'Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma' suçundan dava açılan 8'i tutuklu 45 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Duruşmaya tutuklu sanıklar Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı, maden mühendisleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Ertan Ersoy, emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik'in yanı sıra, tutuksuz yargılanan 37 sanıktan 33'ü hazır bulundu. Sanık avukatlarının, mağdur avukatlarının ve duruşmaya katılan işçi yakınlarının yerlerini almasının ardından, sanık avukatları, savunmalarına kaldıkları yerden devam etti. Duruşma için gelen işçi yakınları, arama noktasından geçip mahkemenin görüldüğü salona alındı.
HAKİM KEŞİF KARARI VEREBİLİR
Tutuksuz sanıkların da ifade verme işlemlerinin dün tamamlanmasıyla, savunma avukatları müvekkilleri için tek tek söz almaya başladı. Avukatlardan ilk olarak sözü, soruşturmanın bir numaralı sanığı olan Can Gürkan'ın avukatı aldı. Bilirkişinin ideolojik olarak olaya yaklaştığını ve sanıklar aleyhine adeta delil bulmak için araştırma yaptığını ileri sürdü. Ardından söz alan Ramazan Doğru ve Akın Çelik'in avukatları da, bilirkişi raporuna olan eleştirilerini duruşma boyunca sürdürdü. Her üç avukatın ortak talebi ise, yeni bir bilirkişi heyetinin oluşturulması madendeki kazanın yeniden araştırılması oldu.
Bu arada bu talepler hakkında henüz açıklama yapmayan Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın sürpriz bir kararla facianın yaşandığı ocakta keşif yapmak için karar alabileceği öğrenildi.
AİLELER TUTUKLULARIN CEZAEVİ ARACINDAN İNMESİNİ İZLEDİ
Duruşma için Soma'dan her gün Akhisar'a gelen bazı işçi aileleri, bugün geç gelen tutuklu sanıkları görmek için duruşma salonu yakınında bekledi. Kendileri için yapılmış bariyerlere yaslanan ölen işçilerin yakını kadınlar, uzaktan da olsa, cezaevi ring aracından inen tutukluları görmeye çalıştı. Bu arada tutuklu sanıklar da, jandarmanın yoğun güvenlik önlemleri altında oluşturdukları koridorun arasında duruşma salonu olarak kullanılan kültür merkezinin arka kapısından içeriye alındı.
SANIK AVUKATI: BİLİRKİŞİ RAPORU BİR FACİA
Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanıklı davanın, Akhisar'da görülen yedinci oturumda sanık avukatlarının savunmaları devam etti. İlk olarak tutuklu sanıklardan İsmail Adalı'nın avukatı Faruk Çalışkan söz aldı. Bilirkişi heyetinin raporunun bilimsellikten uzak ve kahinler, müneccimler raporu gibi tahminlere dalayı düzenlendiğini ileri sürdü. Olayın ardından ocağa el konulduğunu ve bilirkişi heyetlerinin oluşturulduğunu anlatan avukat Çalışkan, şunları söyledi:
"Bilirkişi, yargının ihtiyaç duyduğu bir kurum. Ancak onların da bilimsel bir rapor hazırlaması lazımdı. Bilirkişi bilimsellikten uzak kusur izafe etti. Bilirkişi iki kez madene girdi ama olay yerine hiç gitmedi. Bunu da açıkça raporunda yazdı. Tahminde bulunarak raporunu yazmıştır. Bunun için bu rapor ancak, kahinler, müneccimler raporu olur. Onlar tahmin ederler. Tahmine göre haraket ederler. Biz bunlara itiraz etmemize rağmen kabul görmedi."
Savunmadan hiç kimse alınmadan madende keşif yapıldığını, tutukluluk değerlendirmelerinin amaca uygun olarak yapılmadığını de ileri süren Faruk Çalışkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilirkişi raporu merkeze oturtuldu. Bilirkişi raporuna birkaç ifade eklendi. Böylelikle bilirkişi raporu oldu savcılık fezlekesi. Fezleke de zaten olduğu gibi iddianameye dönüştü. Savcılık makamı çok acele etti. Dosyayı biran önce karar makamına iletti. İddia makamı kendisi iddialarını ispatlamıyor. Savunmadan da olmayanı ispat etmesi isteniyor. Olayın gerçek nedeni elbette ortayla çıkartılmalı. Sorumlular ortaya çıkartılmalı. Bu yeni mağdurlar yaratmadan olmalı. Sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz. Bunu en çok mağdur yakınları istemektedir. Dosyadaki bilirkişi raporu bir facia. Bu dosyada hukuku bulmak için zamanın geldiğini düşünüyorum."
Avukat Faruk Çalışkan ayrıca, müvekkilinin işletme müdür yardımcısı olmadığını, kurumsal olarak bir görevinin bulunmadığını, bu kadar büyük bir kurumda görevlendirmelerin yazılı olarak yapılacağını, hiçbir bölgede de böyle bir görev tanımı olmadığını ifade etti.
AVUKATTAN, ORHAN VELİ ŞİİRİ
Mahkemede daha sonra Ertan Ersoy'un avukatı Mehmet Bekir Çolakoğlu savunmasını yaptı. Çolakoğlu sözlerine de, ünlü şair Orhan Veli'nin 'Kömür karası' şiirinden 'Siyah akar Zonguldağın deresi/ Yüz karası değil, kömür karası/ Böyle kazanılır ekmek parası' dizelerini okuduktan sonra “Ruhları şad olsun" dedi.
Teknik nezaretçi olan müvekkilinin ön bilirkişi ve ana bilirkişi raporlarına göre tutuklandığını söyleyen Çolakoğlu, "Bu raporu hukuka aykırılıklarla dolduran heyet üzerinde, vebal vardır" dedi.
Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısını da eleştiren Mehmet Bekir Çolakoğlu, "Çalışanların geçtiği olay yerinden siz neden geçmediniz? Adil yargılama için lehte ve aleyhteki deliller toplanmalı. Trafik kazası için olay yerine gidilir ve inceleme yapılır. Ama 301 kişinin öldüğü olay yerine gitmeye imtina edildi" dedi. Teknik nezaretçi defterinden bazı bölümleri de okuyan Çolakoğlu, bilirkişi raporunun aksine teknik nezaretçi defterinin müvekkili tarafından düzenli ve kurallara uygun olarak doldurulduğunu savundu.
Ocakta her şeyin kayıt altında olduğunu da savunan Çolakoğlu, "Gönül isterdi ki, bilirkişi ve savcılık, bu kayıtları incelesin ve gereğini yapsın. Bilirkişi merak etseydi eğer, bu belgeleri alabilirdi. Savcılık aracılığıyla istetebilirdi. Ama bilirkişi bunları yapmaktan çok şikayete yönelmiş. Olay günü yangının çıktığı bölgedeki 540 ve 543 numaralı sensörler gün boyunca 50 PPM'in altında değerler göstermiş, ancak olay saatinde aniden en son ölçüm noktası olan 500 PPM'in üzerine çıkıyor. Bu durum da sensörlerin çalıştığını gösteriyor. Aniden gelişen bir olay olduğunu gösteriyor. Burumda ne yapılabilirdi?" dedi. Ardından söz alan tutuklu sanık Ertan Ersoy'un ikinci avukatı Murat Yıldız da savunmasında müvekkilinin suçsuz olduğunu ifade etti.
KAMU GÖREVLİLERİ İÇİN İLGİNÇ ÇIKIŞ
Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanıklı davanın, Akhisar'da görülen yedinci oturumda tutuksuz sanıklardan Yalçın Erdoğan ve Fuat Ünal Aydın'ın avukatı Turgay Konyar'ın savunması güne damgasını vurdu. Konyar, kamu görevlileri yargılanmadan, savunmaların eksik kalacağını söyledi. İki müvekkili içini ortak savunma yapan Konyar, “Burada bulunan tüm sanıklar gerek madendeki pozisyonları, gerekse de bulundukları yer bakımından bir birinden farklı insanlardır. Bunun gibi kamuya mal olmuş davalarda doğal olarak gerek yazılı, gerekse de görsel basında hep bir bilgi akışı vardır. 45 sanığın hepsinin suçlu anlamı çıkamaz. Bu kişilerin suçlu olup olmadıkları yargılama sonrasında ortaya çıkacaktır. Burada maç halinde değiliz. Üzerimizde forma yok. Müvekkillerimin yaptığı savunmalara aynen iştirak ediyorum. Maden alanı geniş bir alan içerisinde 6 üretim panosu var. Bu panolar arasındaki yürüyüş mesafesi yaklaşık 10 kilometredir. Her üretim panosunda bir üretim mühendisi ya da teknikeri görev yapar. Üç vardiya halinde çalışılır. Bir gün içinde üç vardiyede toplam 18 birim aktivite göstermektedir. Bir panoda bulunanların diğer panoda bulunanlardan haberdar olması mümkün değildir. Yalçın Erdoğan, vardiya emniyet mühendisi olarak görev yapar. Yalçın Erdoğan da Fuat Ünal Aydın da, 8 saat yeraltında aynı koşullarda çalışan insanlardır. Yalçın Erdoğan, sürekli bir panoda görev yapmaz, vardiya amiri nerede çalışmasını söylerse orada çalışır. Müvekkilim kendine zimmetlenmiş el sensörüyle gaz ölçümleri yapar. 12075 NS - 011 el sensörüdür bu. Sensör, ısı ölçer ama bunu mühendisleri göremez, cihaz kendi hafızasına kaydeder. Müvekkilim saat 16.00- 24.00 vardiyesinde çalışacaktı. Müvekkilimin vardiyası başlamadan kaza meydana geldi. Müvekkilim olaydan 18 saat önce madenden ayrılmıştır. 18 saate olan ihmal ve kusurlardan sorumlu tutulamaz. Fuat Ünal Aydın için, hiçbir işçi 'içeride hava alamıyorduk' 'boğuluyorduk' şeklinde ne şirkete ne de başka bir yere şikayete bulunmadı. Havalandırmayla ilgili hangi problemler çözülmedi de bu elim kaza meydana geldi belli değil. Kendisi gazlardan değil, havanın fiziksel dağılımından sorumludur" dedi.
KAMU GÖREVLİLERİ YARGILANMALI ÇIKIŞI
Turgay Konyar daha sonra madenler üzerinde hükümetin tasarrufunun halen devam ettiğini de savunarak, “Gerek sanıklar, gerekse bizler iddianamede isnat edilen suçlara ilişkin savunma yapıyoruz. Türkiye'de madenler her ne kadar özelleştirilmiş olsa da, hükümetin tasarrufu altıntadır. Hükümetin siyasi ve ekonomik nedenlerle. Bu madenlerde işletmeden çekilmiş olması, madenlere üzerinde devlete hakki ve otoritesinin sona erdiği anlamına gelmemektedir. Bu nedenle devletin, madenlerde insana onuruna yaraşır güvenli sağlama sorumluluğu devam eder. Madenler TKİ tarafından işletilirken, bir elini parmağını geçmeyecek şekilde ölüm meydana gelirken, 301 ölümlü böyle biri kazanın meydana gelmesi, bunun yanında 3-5 ölümlü çokta dikkati çekmeyene kazaların yaşanıyor oluşu göz önüne alınırsa, burada yargılanması gereken kamu görevlileri vardır. Dosyaları savcılıkta beklemektedir. Buna ilişkin iddia makamının bir girişimi olmuştur. Siz de Adalet Bakanlığı'na yazı gönderdiniz. Halen Danıştay'dan yanıt beklenmektedir. İş teftişine ilişkin bu dosyalar, dava dosyasına girmeden, bizim yaptığımız savunmalar eksiktir" dedi.
AVUKATLAR MÜVEKKİLLERİ ADINA TOPLU SAVUNMA DA YAPTI
Duruşmada söz alan sanıklardan Mehmet Ali Günay Çelik'in avukatı Mehmet Avcı, “Müvekkilim kazanın meydana geldiği ocakta maden teknikeridir. Tutuklular arasında tek tekniker müvekkilimdir. Kül basma soğutma gibi işçilerinin yaptıkları işlerin yönetmekle sorumludur. Karar alımında bir yetkisi yoktur. Emniyet biriminin işçiler kısmında görevlidir. İş güvenliği uzmanı olmamasına rağmen uzmanı gibi kusurlar atfedilmiştir, kabul etmiyoruz" dedi.
Sanıklardan Yasin Kurnaz ve Hilmi Kazık'ın avukatı Murat Balcı ikisi adına yaptığı ortak savunmasında, “Müvekkillerim maden şehitleri gibi maden içinde çalışan kişilerdir. Atılı kusurlar dikkate alındığında, madendeki sorunları dikkate almasalar, kendi can güvenliklerini de tehlikeye atmış olurlar. İddianamedeki kurgu yangının başladığı ve üretim derdiyle yangının görmezden gelindiği senaryosu üzerine kurulu. Gerçekten bu kazanın sebebi ortaya konulmadan sorumlular tespit edilemez. Kasıt iddiasını kabul etmiyoruz" dedi.
Serkan Kocaman, Harun Güneş, Ergün Yılmaz'ın Avukatı Aytaç Yüksel ise, “Tüm mühendislerin el sensörü vardı. Bu sensörler korbonmonoksit gazının yanı sıra sıcaklıkta ölçüyordu. Bilirkişiler el sensörlerini es geçmiştir. Ya kasten ya da farklı düşüncelerle göz ardı ettiklerini düşünüyoruz. Bütün mühendislerin nerelerde gezdiği ölçüm yaptığı bellidir. Gerekli araştırma yapılsaydı mühendislerin nerelerde ölçümü yaptıkları ortaya çıkardı" dedi.
Soma'da 301 madencinin can verdiği 45 sanıklı davada, yedinci duruşma (4)
TRAFOLAR SAĞLAM
Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanıklı davanın, Akhisar'da görülen yedinci oturumda tutuksuz sanıklardan Elektrik Mühendisi Ümit Şahin'in avukatı Gani Engin Ulusoy savunma yaptı. İsim vermeden madeni 2009 yılında alan Alp Gürkan'ı da suçlayan Ulusoy, onun da duruşma salonunda bulunması gerektiğini, yargılanmasını talep etti.
Müvekkili hakkında suçlamaları aktaran avukat Gani Engin Ulusoy, bunlardan birinin elektrik malzemelerinin yangını riskine uygun olmadığı ve elektrik projesinin MİGEM onayına sunulmaması olduğunu söyledi. Ulusoy, şunları söyledi:
"Büyük bir ocak. Toplam 23 kuru trafo var. Bu trafolardan 3'ü kazanın meydana geldiği yerde bulunuyor. Olay yerindekiler dahil hepsi sağlam. İddianamede kabloların yandığı söyleniyor. Bu kablolar tutuşturmaz, alev sızdırmaz, yangını devam ettirmez. Ama bu yanmaz anlamına gelmez. Yangın olunca doğal olarak kablolar da yanmıştır. İddianamede ayrıca 4'üncü bant bölgesindeki kabloların gelişi güzel bakır telle ve normal bantla sarıldığı bilgisi vardır. Bu kurtarma çalışmaları sırasında işçilerini biran önce kömür taşınan bantlarda insan taşımak için yaptığı bir pratik yoldur. Yoksa normal zamanda bu bant böyle çalıştırılmamaktadır."
Ulusoy, ayrıca ocak açıldığı zaman elektrik porjesinin TKİ tarafından MİGEM'e onaylatıldığını, ondan sonra da müfettişlerin böyle bir proje talebinde bulunmadıklarını ileri sürdü.
BEŞ YIL SONRA BEKLENEN KAZA MEYDANA GELİYOR
Tutuklu sanıklardan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru ile İşletme Müdürü Akın Çelik'in ifadelerinde kazanının oluş nedenini bilmedikleri yönündeki sözlerini de hatırlatan Avukat Gani Engin Ulusoy sözlerini şöle sürdürdü:
"Oysa Park Teknik şirketi, olayın nedenini 5 yıl öncesinden biliyordu. Bu nedenle 2006 yılında, ihaleyle aldığı ballı kaymaklı karlı işletmeyi, ihale süresi dolmamasına rağmen üç yıl sonra 'Ben burayı işletemeyeceğim, büyük teknik problemler var. Üretim çalışmaları sırasında yangınlar oluşuyor. Ayrıca çalışılan bölgelerdeki büyük miktardaki su birikimleri, şartnamede görünmeyen büyük atımlı faylar nedeniyle ileride telafisi olmayacak, problemlerle karşılaşabiliriz' gerekçesiyle iade ediyor. Oysa ballı ihaleyi neden versin? İşte bu telafisi olmayan problemle karşılaşmamak için. Soma Kömürleri A.Ş. ise 'aynı şartlarda devam ederim' diyor. İhaleyi onlar alıyor. 5 yıl sonra da beklenen kaza meydana geliyor."
Olayın bozuk bir otomobilin alışverişine benzediğini söyleyen Avukat Gani Engin Ulusoy ilginç benzetmelerle şu savunmayı yaptı:
"Birisi biri otomobil alıyor. Freni bozuk, farları bozuk, egzozundan ses geliyor. Adam da 'ben kaza yaparım' diye arabayı geri götürüp teslim ediyor. Burada bir kişi ortaya çıkıyor. 'Geri verme, aynı şartlarda bana ver, ben kullanırım diyor' aracı satanlar da, 'bize verme onlara ver, kalan taksitleri o ödesin' diyor. Arkadaş da alıyor arızalı otomobili, yolda başka bii araçla çarpışıyor. Hem kendi aracındakiler, hem de karşı araçtakiler ölüyor. Biz de olaydan sonra kusuru, otomobilin şoföründe, muavininde, karşı taraftan gelen otomobilin şoföründe, ya da yolun durumunda arıyoruz. Elbette bu etkenler, az da olsa kazanını olmasında katkıda bulunmuştur. Ancak asıl kusur, otomobilin arızalı olduğunu kendisine bildirilip iade edildiği halde o otomobili onarıp geri vermek yerine arızaları gidermeden başkasına satandadır. Yine asıl kusur o otomobili arızalı olduğunu bile bile satın alandadır. Tamir etmeden yola devam etmiştir. Yine asıl kusur trafikte bu aracın arızalı şekilde gittiğini görüp trafikten men etmeyen polistedir. Bu salonda ise otomobili satan, o tarihte satın alan kimse yoktur. O zaman burada adalet de yoktur. Davada genel olarak ya çok az kusurlu olan, ya da hiç kusuru bulunmayanlar yargılanıyor. Bu nedenle 2009 yılında Park Teknik'in fesih ve devir talebini kabul eden TKİ ihale komisyonu ile onay makamı kişiler, yine 2009 yılında ihaleyi devralan Soma Kömürleri A.Ş.'nin o tarihteki yöneticileri hakkında, 2009-2014 tarihleri arasında Park Teknik'in ileri sürdüğü sakıncaları dahi görmezden gelerek madeninin çalışmasına izin veren MİGEM ve Çalışma Bakanlığı müfettişleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz."
ELİ GÖREVLİLERİNİ DE TEK AVUKAT SAVUNDU
Tutuksuz yargılanan Ege Linyit İşletmeleri'nde çalışan görevlilerinin avukatı Mahmut Yılmaz ise müvekkillerinin üretimde hiç bir sorumluluklarının bulunmadığını, sadece çıkartılan kömürün kalitesine bakıp tasnifini yaptıklarını, bu nedenle de üzerlerine atılı olana kusurları kabul etmediklerini söyledi. Diğer savuma avukatları da müvekkillerinin suçsuz olduğunu söyledi.
MAĞDUR AİLELERİN AVUKATLARININ SÖZLERİ
Sanık savunmaları tamamlanınca Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı mağdur ailelerinin avukatlarına söz verdi. Avukatlar da "Bizce iddianamedeki gibi yüksek sensör değerleri, gaz oranları gerçektir. Saatler süren bu gaz yükseklikleri devam etmiştir. Kazadan günler öncesinden başlayan yoğun duman olduğu kriminal inceleleme sonuçları gerçektir. Gaz maskelerinin onlarca yıllık olduğu ve bakımlarının yapılmadığı gerçektir. Sanıklar temel itibarıyla hep Mehmet Efe'yi suçlamışlardır. Oysa Mehmet Efe kendisi sağ kurtulduktan sonra kurtarma çalışmalarına katılmış, bu sırada da vefat etmiştir. O yüzden bizce suçlanmak yerine saygıyı hakediyor" dedi.
Soruşturma sürecinin de sağlıklı ve hukuki olarak bittiğine inanmadıklarını kaydeden mağdur avukatları şunları söyledi:
"Şu anda tutuklu olan 3 sanık, kazadan 3 gün sonra televizyona çıkarak milyonlarca kişinin önünde kazayı anlatmaya, kılıf bulmaya çalıştılar. Oysa bunlar suçludur ve suç üstü işlemi yapılmalıydı. Soruşturma bunun için geciktirildi. Bu dava eksik bir davadır. Yargılama olarak dosyaya katılması gereken çok insan vardır. TKİ yöneticileri, MİGEM yöneticileri, Çalışma Bakanlığı müfettişleri, bunların hepsi hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Ayrıca sanıkların tutukluluk halinin devam atmesini ve duruşmalardan muaf olmamalarını talep ediyoruz. Bundan sonraki duruşmalarda yapacağımız çarpraz sorgularda olayın aydınlatılması için, suçluların bulunması için sanıkların burada olmaları gerkmektedir."
Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı duruşmayı cuma gününe erteledi. Cuma günü mahkeme talepleri değerlendirip, bundan sonraki duruşma süreci için tarih belirleyecek. Duruşmaların ikinci etabının Haziran ayında yapılması bekleniyor.
Kaynak: DHA