Batı Trakyada Türk azınlık tarafından çekilen ilk uzun metrajlı film 'Sevdanın Göçü' 24 Ekim'de Gümülcine'de gösterime giriyor.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü mezunu 25 yaşındaki Pelin Bodur'un ilk filmi, “Sevdanı Göçü” ismini taşıyor. Türk azınlık mensubu tarafından çekilen ilk uzun metrajlı film olma özelliğini taşıyan “Sevdanın Göçü”, Türkçe ve Yunanca olarak Gümülcine ve Bozcaada’da çekildi.
Gümülcine'de, Pelin Bodur’un babası Cengiz Bodur tarafından sırf bu amaçla kurulan film şirketi tarafından hazırlanan ve bir dönem filmi olan “Sevdanın Göçü”, 1950’li yıllarda Bozcaada’da yaşayan “Mustafa” ile “Tasula”nın gerçek hikayesini anlatıyor. Senaryosu, yönetmen Pelin Bodur’un annesi Müjgan Bodur’a ait filmde başrolleri, "Mustafa"yı canlandıran Pelin Bodur’un kardeşi Cihan Bodur ile "Tasula"yı oynayan Nilüfer Arif paylaşıyor.
Yaklaşık iki buçuk ayda tamamlanan ve aralarında Yunanların da bulunduğu 20’nin üzerinde Batı Trakyalı oyuncunun rol aldığı 90 dakikalık filmin galası, 26 Ekim’de Gümülcine’de yapılacak. Filmin gala hazırlıklarıyla ilgili yoğun bir çalışma içerisinde olan yönetmen Pelin Bodur, AA’ya yaptığı açıklamada, “Sevdanın Göçü” filminin ilk filmi olması nedeniyle büyük heyecan yaşadığını belirterek bu nedenle her şeyin mükemmel olmasını arzu ettiğini söyledi.
Bodur, “Bu olay bizim için çok önemli. Çünkü Batı Trakya'da çekilen bu filmin hikayesi iki komşu ülke olan Türkiye ve Yunanistan’da geçiyor ve buralarda yaşayan insanları anlatıyor. En iyi şekilde hazırlanarak seyircinin karşısına çıkmak istiyoruz. Başaracağımıza inanıyorum” dedi.
“SEVDANIN GÖÇÜ" YAŞANMIŞ BİR HİKAYE
Pelin Bodur, “Sevdanın Göçü”nün senaryosunun gerçek bir hikayeye dayandığını belirterek, filmde Bozcaada’da bir Türk genci ile bir Rum kızı arasında yaşanan hüzünlü aşkın hikayesinin anlatıldığını söyledi. Hikayeyi, bugün halen Gümülcine’de yaşayan Rum kızının kendisinden dinlediğini anlatan Bodur, “Film, 1950’li yıllarda Bozcaada’da aynı mahallede yaşayan Mustafa ile Tasula’yı anlatıyor. Mustafa ve Tasula, o zor yıllarda birbirini severek aşık olan ve her şeye rağmen insani duygularını yitirmeyen iki genç insan. Biz, hikayeyi bugün halen Yunanistan’da yaşayan Tasula’dan dinledik ve senaryolaştırarak filme yansıttık” dedi.
TÜRK-YUNAN DOSTLUĞUNA KATKI
Filmin siyasi olmadığını, farklı kültürler arasında insani duyguları konu aldığını ifade eden Bodur, “Sevdanı’nın Göçü"nün siyaset içermeyen, tamamen insan ilişkileri üzerine kurulu bir film” olduğunu söyledi. Bodur, filminin konusu ve yaşandığı yerler itibarıyla Türk ve Yunan halklarının birçok ortak özelliğini ortaya koyduğunu belirterek, “Bölgemizde yaşayan insanların birçok ortak özellikleri var. Yıllar içerisinde tüm olumsuz olaylara rağmen bu ortak özellikler ve ortak kültür hala yaşıyor. Filmin iki ülke insanlarının birbirini daha iyi tanıyarak yakınlaşmasına yardımcı olacağını ve dolayısıyla Türk-Yunan dostluğuna da katkı sağlayacağını umut ediyorum” dedi.
AZINLIK GENÇLERİNE MESAJ
Genç yönetmen, “Sevdanın Göçü” filminin kendisinin de ortağı olduğu film şirketi tarafından hazırlandığını ve dışarıdan hiçbir yardım almadığını söyledi. Maddi sıkıntıların yanı sıra filmin ilk olması nedeniyle birçok zorluklarla karşılaştığını ancak vazgeçmediği ifade eden Bodur, bu çalışmasıyla aynı zamanda Batı Trakya’daki azınlık gençliğine de bir mesaj vermek istediğini belirtti.
Pelin Bodur şunları kaydetti:
"Biz gençler, önümüze konulan engeller ne olursa olsun, isteyince her şeyi başarabiliriz. Artık kabuğumuzu kırma zamanı geldi. Kendi sınırlarımızı aşarak dünyaya açılmanın yollarını araştırmalıyız. Bunu yapabilirsek, Gümülcine’de, İstanbul’da ve dünyanın her yerinde sinema filmi de çekeriz, başka başarılara da imza atarız. Bizim, sadece yürümek değil, koşmaya ihtiyacımız var”.
"Sevdanın Göçü” filmi, kısa bir süre önce katıldığı Van ve Elazığ film festivallerinde seyircinin büyük ilgisini çekerek, her iki festivalde “en iyi girişimci” ödülüne layık görülmüştü.