Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz yandaş medyaya yüklendi.
İşte Mehmet Yılmaz o yazısından ilgili bölüm;
1 Kasım seçimlerinden beri, ihale havuzları ve kamu kuruluşlarının bol keseden saçtıkları ilan paralarıyla beslenen medyada aynı teraneyi okuyoruz:
Türk aydını, “içinde yaşadığı toplumun irfanına sırtını dönmüş”, milletini tanımıyormuş, milletini tanımadığı için 1 Kasım’da tokadı yiyince ne yapacağını şaşırmış vs.
Bu arkadaşlara göre, AKP’yi desteklemeyen, Erdoğan’a tapmayan bir yazarın, şairin, ressamın, film oyuncusunun, gazetecinin bu ülkede artık yeri yok.
Neden? Çünkü AKP seçimde yüzde 49 oy almış, iktidarı tek başına sürdürmek için milletten onay almış.
Onun için AKP’yi desteklemeyen, seçimlerde AKP’ye oy verin diye çığırtkanlık yapmayanların artık konuşmaya, yazmaya vs. hakkı da yok!
Bu beylerin tezine göre, bir insanın “aydın” sınıfına girebilmesi için çoğunluk partisine oy vermesi ya da o partiye oy istemesi gerekiyor.
Eğer bunu yapamıyorsanız aydın da olamıyorsunuz çünkü sizin tercihlerinizle milletin tercihleri örtüşmüyor!
Bunları okuyunca içimden sormak geliyor: Aydın olmanın önkoşulu milletin çoğunluğunun oy verdiği cenahta yer almak ise bu ülke halkının yüzde 51’i nereye gitti?
2 Kasım sabahı bavulu toplayıp göçmen olarak yollara mı düştü?
Yoo, hayır... Hepsi aynı evlerde oturmaya devam ediyor. Hepsi aynı işte çalışıyor, aynı okula gidiyor, aynı gazeteyi okumaya devam ediyor.
Hatta bir adım ileri giderek söyleyebilirim ki bugünün dünyasında Türkiye diye bir ülke, resimde, sinemada, mimaride, edebiyatta, bilimde, sanayinin değişik dallarında adından söz ettirebiliyorsa, bunda rolü olanların çoğunluğu da o yüzde 51’in içinde!
Halkın yüzde 49’unun oyunun bir anlamı var da, ondan daha kalabalık olan yüzde 51’inin oyunun bir anlamı yok mu?
Tabii esas sorun AKP’nin “organik aydınlarının” kifayetsizliğinden kaynaklanıyor.
O kadar çapsız ve yetersizler ki dönüp dolanıp “ama bizim parti en çok oyu aldı” noktasına geliyorlar.
Büyük düşünsel devrimlerin öncülüğünü yapan aydınların tarih boyunca hep “muhalifler” arasından çıktığını bile düşünemiyorlar.
Arkadaşım Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman’ın, dünkü Pazar Sabah’ta yayınlanan makalesinden bir alıntıyla tamamlayayım:
“AK Parti adına konuşan aydınlara bakıyorum. Elbette hepsi inandığı şeyleri söylüyor. Bunda kuşku yok. Ama ben gene de onların üstlendiği konularda cevap veren başka kanatlardan gelmiş diğer kişileri dinlediğimde arada ciddi fark olduğunu düşünüyorum. Etyen Mahcupyan’ın AK Parti hakkında yaptığı yorumlardaki derinlik ve gücün, geniş perspektifin AK Parti’nin veya muhafazakâr kesimin organik aydınlarında bulunduğu kanısında değilim... Kısacası bu kesimin henüz aydınlarını yaratamadığını düşünüyorum."
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...