Demirtaş, Türkiye'nin geldiği noktanın nedeninin siyasetin başarısızlığı olduğu görüşünde. 'Yaşananlar Türkiyelileşme hedefine darbe vurmadı.' Kendisine yönelik eleştirileri, "Şirin görünmek için bir şey yapmadım, yapmam" sözleriyle yanıtladı.
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş özellikle bölgede gelinen çatışmalı durumu siyasetin sorunlara çözüm bulamamasına bağladı. "Ortaya çıkan tablo siyasetçilerin başarısızlığının sonucudur" diye konuşan Demirtaş'a göre bu başarısızlığın yüzde 99'u AK Parti, yüzde 1'i HDP'den kaynaklanıyor.
Cemil Bayık'ın "Asker polis öldürme eylemleri yapmamak için şehirlerde öz yönetim ilanlarını destekleme kararı aldık" açıklamasını Demirtaş, 'çok önemli bir şey' diye nitelendiriyor.
Demirtaş'a göre devlet bu öneri karşısında, "Tamam, sen madem dağda askere, polise karşı eylem yapmayacaksan, ben de bunu bir düşüneyim" demeliydi. Demirtaş, 'öz yönetim ilanlarını yapanın da halk olduğunu' söylüyor.
HDP Eş Başkanı, "Bu hendeklerin mağdurları var. YDG-H'den korkan kaçan, bu gerilim içinde yaşamak istemeyen insanlar var, bu mağduriyet için ne söyleyebilirsiniz?" sorusuna, "Şüphesiz herkes desteklemek zorunda değil" diye cevap veriyor.
Yaşananların HDP'nin Türkiyelileşme hedefine darbe vurmadığını söyleyen Selahattin Demirtaş, "Türkiyelileşme Kürtlerin Batı'yı kabul etmesi değil, Batı'nın Kürtleri olduğu gibi kabul etmesidir" dedi.
Demirtaş kendisine yönelik eleştirileri de değerlendirdi; "Anlıyorum, saygı duyuyorum. Ben şirin görünmek için bir şey yapmadım, bugün de yapmam" dedi.
7 Haziran'dan sonra aşama aşama çatışmalı ortama geri döndü Türkiye. Önce PKK'nın saldırıları, operasyonlar sonrasında 'şehir savaşı' diye tanımlanan bir sürece geçildi. Uzmanlar bunu PKK'nın bir strateji değişikliği olarak da tanımlıyor. Bu nasıl başladı, siz bunu nasıl tanımlıyorsunuz?
"Kısaca PKK ve onun lideri Öcalan diyalog, masa, müzakere yoluyla çözüm için bir çaba sarf ettiler. Deklarasyonlar yayınladılar, Newroz'da mektuplar, geri çekilme kararı aldılar vs. Bütün zorluklarıyla birlikte ağır aksak da olsa Dolmabahçe mutabakatına kadar bir süreç getirildi.
Herkes o noktadan sonra çözümün hayata geçmesini bekledi. Çünkü konuşma artık bitmişti ve iş pratik yapmaya, çözüm sürecinin sonuçlarını hayata geçirmeye gelmişti.
Dolmabahçe mutabakatından sonra bunları yapmak gerekiyordu. Bir anda Dolmabahçe mutabakatı yok sayılınca masa devrildi. "Çözüm süreci yoktur" ve "Kürt sorunu yoktur" laflarıyla birlikte toplumda çok büyük bir hayal kırıklığı yaşandı.
Fakat bu gibi çözüm süreçlerinde taraflar birbirleriyle konuşurken, bir yandan da "Müzakere biterse ne yapacağız?"diye düşünürler. Görünen o ki, iki taraf da bunu düşünmüş.
Devlet 2014'ün başından beri "Bir gün nasılsa çözüm sürecini bitireceğiz. Bu iş böyle çözülmeyecek. Bitince neler yapacağız?" diye bir plan program yapmış.
PKK de "olur da çözüm süreci bir gün biter de, devlet bizim ile yeniden savaşmaya başlarsa" diye düşünmüş. Şimdi onun uygulamasını yaşıyoruz.
Artık PKK, "Ben dağda savaşmak istemiyorum. Ben doğrudan şehirlerde etkili olduğumu, arkamda bir halk desteği olduğunu dünyanın görmesini ve çözüm süreci masada çözülmüyorsa, ben zaten halkın önemli bir kısmının desteğini arkasına almış bir örgüt olarak, fiziki olarak da kontrol edeceğim bölgelerin var olduğunu dünyaya gösteririm" demiş oldu.
Tabii ki bu çatışmanın, savaşın derinleşmesi demektir. Hükümet ve devlet çok daha önceden planladığı kıyıcı bir askeri politikayı hayata geçirmeye başlayınca, karşılıklı şehirlere taşınmış olan bir savaş ortaya çıkmış oldu.
Cemil Bayık'ın birkaç gün önce yapmış olduğu bir açıklama var, "Biz sorunun asker, polis öldürerek çözülemeyeceğimi biliyoruz. Asker polis öldürme eylemleri yapmamak için şehirlerde öz yönetim ilanlarını destekleme kararı aldık. Devlet üstümüze gelmesin biz kimseye silah çıkmayacağız" dedi. Ankara'dan, hükümet cephesinden bakınca bu çok anlamsız gelebilir fakat bence çok önemli bir şey.
PKK ateş etmekten, öldürmekten vazgeçtiği için "Ben şehirlerde öz yönetim ilanlarını destekleme kararı aldım" diyorsa devlet bunun üzerine tankla, topla gitmek yerine "Tamam sen madem dağda askere, polise karşı eylem yapmayacaksan bu iş sivil, siyasi alanda kalsın istiyorsan ben de bunu bir düşüneyim" demeliydi bence."
RÖPORTAJIN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...