Erdoğan, vatandaşlık hakkı verilmesi tartışılan Suriyelilerin TOKİ’nin elindeki boş konutlara yerleştirilebileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Polonya’daki NATO Liderler Zirvesi dönüşünde, geziye katılan gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Gazetecilerin soruları ve Erdoğan’ın yanıtları özetle şöyle:
Suriyelilerle ilgili bir vatandaşlık açıklaması yapmıştınız. Çok konuşuldu, bu konuyla alakalı bir şey söylemek ister misiniz?
Şimdi ben şunu çok açık net söyleyeyim: Bazı siyasilerin vatandaşlık konusunda ileri geri konuşmaları beni ciddi manada üzüyor. Yani bir insanoğlu, herhangi bir ülkeye vatandaşlık müracaatında bulunsa, “Hayır ben seni almam” şeklinde bir yaklaşımla peşinen karşı çıkılması doğru olur mu?
Bugün bir Türk, Alman vatandaşı oluyor da, Amerikan vatandaşı oluyor da, benzer durumlar bizim ülkemizde yaşayanlar için neden mümkün olmasın? Kaldı ki bizler, burada bu insanlarla yıllardır arkadaşlık, kardeşlik, akrabalık hukuku içerisinde yaşamışız.
Şu anda vatanlarından hicret ederek, ensar olarak bizi görmüş bize sığınmışlar. Biz bu mültecileri yıllarca kamplarda barınmaya, boş buldukları apartmanların bodrum katlarına mı mahkûm edeceğiz? Bakıyorsunuz bir bodrumda 10-15 kişi tıkış tıkış kalıyor. Böyle olacağına, ilgili bakanlıklarımız, istihbarat teşkilatımız bir çalışma yapsınlar. Kamplar, evler, buralardaki insanlar bir gözden geçirilsin ve bu gelmiş olan Suriyelileri ülkemizin belli yerlerine yerleştirelim. Hatta gerekirse, TOKİ’nin elinde boş konutlar var.
Biz nasıl Ahıska Türklerine Erzincan’da konutlar verdiysek, ki onlar bunu taksitlendirdiler ve ödeyecekler, biz bunlara da belirli bir iskân ve istihdam politikası uygulamak suretiyle aynı şeyi yapabiliriz. Mesela çoğu şu an kaçak çalıştırılıyor. Biz diyoruz ki bunlara bir çözüm üretilmeli. Bu insanların içinde doktoru var, mühendisi var, avukatı var, sağlık elemanları, öğretmenleri var, bütün bunlardan ülkemiz istifade edebilir; bunlara vatandaşlık verilebilir.
“Ya geri dönmezlerse” deniliyor...
Çifte vatandaşlık esas alınır. Çifte vatandaş olanların, vatandaşlık alanların, dönmesi şart mı? Amerika’da vatandaşlık alanlardan kendi ülkelerine dönen de oluyor, dönmeyen de oluyor. Almanya’dan vatandaşlık alan Türklerin tümü ülkelerine dönüyor mu? 1963’te gittikleri zaman kimse onlara dönecek misin, dönmeyecek misin demedi ki. Hiç çekinmeye gerek yok, bu millet şu anda 79 milyonuyla 780 bin kilometrekarede yaşıyor. Bizim yarı yüzölçümümüzdeki Almanya şu an 85 milyon. Bunların rahatlıkla üstesinden gelebilecek bir ülkeyiz.
NATO’nun caydırıcılığını güçlendirmek için ABD’nin Polonya civarına asker yerleştirme konusu açıklandı. Türkiye’den bir talepte bulunuldu mu, Türkiye buraya asker verecek midir?
Bize o türden bir talep gelmedi. Bizler genelde biliyorsunuz, Afganistan örneğinde de görüldüğü üzere lojistik destek sağlıyoruz. Şu anda Kabil’deki havalimanının işletilmesini üstlenmiş durumdayız. 2017’nin sonuna kadar biz bu işi uzatabiliriz dedik. Bu teklifimize olumlu bakılıyor. Ama farklı yerlerde de lojistik destek talepleri olursa, ayrıca değerlendirilir.
Özellikle sınır güvenliği konusunda NATO bizi epey yalnız bırakmış durumda. Oysa Kilis’e füze saldırıları 5’inci maddenin hayata geçirilmesi için teknik olarak yeterli. Ama, öyle bir adım atacak gibi görünmüyorlar. Siz bundan sonra daha fazla bizim yanımızda olacaklarına dair biz izlenim edindiniz mi, bu konu gündeme geldi mi?
İkili görüşmelerde hepsi bizi destekleyeceklerini söylüyorlar. Ancak Varşova’daki toplantının gündeminde daha çok küresel sınamalar karşısında NATO’nun neler yapabileceği, Ukrayna, Afganistan gibi meseleler vardı.
Suriye konusu çok gündeme gelmedi anladığımız kadarıyla?
Geldi. Ben Suriye konusunu gündeme çok getirdim. DAİŞ, üzerinde ısrarla durulan bir konu, adeta bütün terör noktasında hedefe konulan şey DAİŞ. Ama ben, DAİŞ’in yanında, PKK’yı, PYD’yi, YPG’yi, DHKP-C’yi özellikle gündeme getirdim. İkili görüşmelerimde dedim ki, ABD’nin Irak’a girişinde DAİŞ diye bir örgüt var mıydı? Sadece El-Kaide vardı. Ama DAİŞ, El-Kaide’nin çocuğudur. Oradan çıktı. Nitekim şimdi ne oldu? El-Kaide eridi, ortalıkta artık DAİŞ var. Bazı küçük terör örgütleri de DAİŞ’te bütünleşmeye başladılar. DAİŞ böylece daha farklı bir şekilde güç topluyor, güç devşiriyor.
ABD’nin HIMARS füze sistemlerinin ağustos ayında geleceği söyleniyordu. Bu konu da gündeme geldi mi?
ABD teslimatı, maalesef bize verdiği tarihte gerçekleştiremedi. Mayıs için söz vermişlerdi, birer ay birer ay ertelediler. Tabii onunla bizim Fırtına obüslerimizle arasındaki fark sadece menzil. Bizim Fırtına obüslerimiz de gayet iyi, ama bizimki 40 kilometreyi vuruyor o 90 kilometreyi. Böyle bir fark var. Kendileriyle konuştuğumuzda, vereceklerini söylüyorlar. Arkadaşlarımız da takibini yapıyorlar.
GÜRCİSTAN, BOSNA HERSEK VE MAKEDONYA İÇİN GÖRÜŞTÜM
VARŞOVA’da bölgedeki başlıca stratejik ortaklarımız arasında gördüğümüz Gürcistan’ın NATO başta olmak üzere Avrupa-Atlantik yapılarıyla bütünleşme hedefini kuvvetle desteklemeye devam ettiğimizi güçlü bir şekilde teyid ettik. Gürcistan’ın, Bosna-Hersek’in, Makedonya’nın NATO’ya alınması konusunu ikili görüşmelerde de özellikle vurguladım. Ki, bu genişlemeden çekinmemek gerekir, tam aksine bu NATO’nun güçlenmesi anlamına gelecektir dedik. Görüştüğümüz ülkeler bu konuda aynı kanaati paylaşıyorlar.
BENİM ADIMA TAKİP EDİYOR
İsrail’le varılan mutabakat sonrasında yardım TIR’larımız bayramda ulaştı. TIR’lar ulaştıktan sonra, Hamas’la, Meşal’le hem bayramlaşma hem de teşekkür anlamında bir görüşmeniz oldu mu? Mutabakattaki elektrik santralı, su, hastane inşaatı noktalarında da ne zaman adım atılacak?
Arkadaşlar, bayramlaşma esnasında Halid Meşal’le bir görüşmem oldu. Kendisi bizlere teşekkürlerini bildirdi. Tabi, o esnada, 14 bin tonluk bir gemi var. Bir sıralama yaptılar, önce oyuncak, giyim, gıdaya doğru gidelim dendi. Araçlar liman bölgelerine yanaşmışlar. Bugün bile dağıtım devam ediyor. Şimdi İbrahim Kalın Bey benim adıma bu işi takip ediyor. Hedefimiz ilk etapta her ay en az bir gemi gönderelim istiyoruz. Bu hususta İsrail tarafının da olumsuz bir yaklaşımı yok. Dolayısıyla gemileri göndermeye devam edeceğiz; gıdaydı, giyimdi ne gerekiyorsa gönderilecek. Aradaki görüşme zinciri güçlendikçe bir taraftan inşaat olaylarına girmeyi planlıyoruz. Ki burada, sağlık sektöründe, hastaneler, okullar. Zaten şu anda, bitmiş bir 200 yataklı hastane var, onun iç donanımı şu anda siparişleri yapılmıştır, belki de yerleştirilmeye başlamış olabilir. İnşallah daha sonra onun açılışını da yapacağız. Elektrik ve su zaten anlaşmaya bağlanmıştı. Elektrik noktasında Almanlar tarafından orada yapılmış olan bir 450 megawatt’lık bir çevrim santralı var, şu anda enerji bakanlığımız beş kişilik bir heyeti hazırladı, o beş kişilik heyet gidip sıkıntı var mı yok mu gözden geçirecekler. Su konusunda da, deniz suyu arıtma tesisi, sondaj yapılacak. Orada bir Türk-İsrail ortaklığında kurulmuş bir enerji santralı var, oradan da enerji alma şansımız var.
Gazze’ye sadece Türkiye yardım ediyor. Bunun haricinde diğer İslam ülkelerinden, örneğin Suudi Arabistan’dan, Ürdün’den, Katar’dan bu hususta bize maddi manevi destek var mı?
Bu hususta bize söz vermiş olan üç dört ülke var. Beraberce bu işi memnuniyetle koordine edebiliriz dediler. Önce bize yıllık maliyetinin ne olacağını bir çıkaralım, sonrasında ona göre bir paylaşıma gideceğiz.
TEYİDİNE YÖNELİK ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ
PKK’nın elebaşlarından Bahoz Erdal’ın öldürüldüğü iddiası var. Size ulaşan daha fazla bir bilgi var mı?
Bize ulaşan bilgiler de bu yönde. Suriye tarafında, 14 kişilik bir ekiple birlikteyken öldürüldüğü biçiminde bilgiler söz konusu. Bu yöndeki haberlerin teyidine yönelik çalışmalar halen devam ediyor.
Son dönemde örgütün içinde büyük görüş ayrılıkları ve iç çatışmalar olduğu iddiaları dolaşıyor.
Bizdeki bilgiler, bunların iddia değil gerçek olduğu yönünde. Örgütün ciddi sıkıntılar yaşadığı ortada. Bu sıkıntıyı artık gizleyemez hale geldiler. Örgütten kaçmalar, terk etmeler de bundan kaynaklanıyor. Bunu, terörle mücadelede başarımızın etkisi olarak da yorumlamak mümkün.
TERÖR TANIMI LİTERATÜRE GİRSİN
NATO’nun caydırıcılığından, terörle mücadelenin ön plana çıktığından bahsediyoruz ama, NATO’nun bir terör tarifi yok. Bu terör tarifinin yapılması gerekli mi?
Evet, özellikle ikili görüşmelerde bu konuyu da konuştuk. Terörizmin ve teröristin, uluslararası tanımının netleştirilmesi lazım. İsteyen istediği gibi bir terörizm, terörist tanımı yapmamalı, yapamamalı. Eğer bu uluslararası hukuk literatürüne de oturtulursa, o zaman Türkiye’deki terör tanımıyla Almanya’daki tanım farklı olamaz. 20 yıl önce bu çerçevede bir tanımlama girişimi olmuş ama, o zamandan bu yana şartlar çok değiştiği için mutlaka güncelleme yapılmalı. Türkiye olarak biz terörle mücadele yasamızı, son 14 yıl zarfında, uluslararası yasaları da göz önünde bulundurarak hazırladık. Şimdi bizden bunu tekrar gözden geçirmemizi isteyenlere, mevcut şartların dikkate alınması gerektiğini söylüyoruz. İstanbul’da havalimanındaki saldırının yaşandığı, daha öncesinde Vezneciler’de, Ankara Garı’nda, Gaziantep’te, Diyarbakır’da terör saldırılarının yaşandığı bir süreçte, yasanın esnetilmesi tabii ki doğru olmaz. Brüksel, Paris, Lahor, dünyanın her yerinde terör saldırılarının yaşanabildiği bir süreçteyiz. Tüm bunları kapsayacak şekilde bir terörizm ve terörist tanımının yapılması, bunun uluslararası hukuk literatürüne de girmesi lazım. Tecziye edilirken (cezalandırma) de buna göre tecziye edilmesi lazım.
HAYRA ALAMET DEĞİL
Siz NATO’da toplantıdayken ABD’de tansiyon yükseldi. Polis şiddeti nedeniyle öldürülen siyahi Amerikan vatandaşları var. Bir siyahi Amerikalı da polislere ateş açtı polislerden hayatlarını kaybedenler oldu. Yükselen bir polis şiddeti var, yabancı düşmanlığı var, ırkçılık var dünyanın diğer bölgelerine yansıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz ABD’deki bu tansiyonu?
Hayra alamet bir gelişme değil. Yedi ay içerisinde sivil ölümleri 560’ı aşmış durumda. Bu sancıların kaynağında ne yatıyor, ne oluyor, ne bitiyor, onu bilemem. Bunun analizinin iyi yapılması lazım. Bütün bunlar, dünyadaki bu mevcut gelişmeler karşısında, başta biz siyasiler olmak üzere çok daha hassas olunması gerektiğini gösteriyor. Terörist ile sivili ciddi bir şekilde ayırt etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Polis, güvenlik güçleri birçok yetkiyle donatılmalı, onların da geleceğini düşünmek lazım elbet. Ama böylesi sınırsız bir yetki tabii ki olamaz. Siz bir insanı yere yatırıyorsunuz, ondan ehliyetini göstermesini istiyorsunuz, o da silahının cebinde olduğunu söylüyor, buna rağmen siz kalkıyorsunuz onu hemen yerde yatarken elleri kelepçeli olduğu halde öldürüyorsunuz. Bunun izahı olmaz. Aynı şekilde daha sonra yine yaşanan olaylar, bunların izahı olmaz. Bana göre savunmasız insanların öldürülmesi kategorisine girer. Mesela, bir diğer olayda direksiyonda eşinin yanında, çekiyorsun direksiyon başındaki vatandaşı öldürüyorsun. Bu tür eylemlerin izahı olmaz.
Kaynak: hurriyet.com.tr