Kuzey Ormanları Savunması’nın (KOS) ranta ve talana karşı ağaçları, su kaynaklarını, meydanları korumak için yaptığı çağrı binlerce kişiden karşılık buldu.
“Kentler, meydanlar, doğa bizim, elinizi çekin!” demek için dün Kadıköy’e koşanlara, Aliağa’dan, Arhavi’den, Erdek, Çanakkale, Fatsa ve Yırca’dan gelen binler eklendi.
Kadıköy, Rıhtım Meydanı’nda yapılması planlanan eyleme valilik izin vermiyor. Halk, tuhaf bir biçimde ve “her zamanki gibi” doğal kaynaklarını devlete karşı korumaya çalışırken karşısında, yüzlerce polis buluyor. Çevik kuvvet otobüslerinin, TOMA’ların ve polislerin arasından, KOS’la birlikte pek çok STK’nin toplandığı Süreyya Operası’nın önüne ulaşıyoruz. Çevre eylemlerinde görmeye alıştığımız bisikletliler yine keyifli manzaralar oluşturuyorlar. “İsyan, devrim, bisiklet yolu” sloganları, direnişin eğlenceli yüzünü yansıtıyor. Onları bir satıcı tamamlıyor: “Sayın yoldaşlar, direne direne su satıyoruz.”
Avukat Can Atalay’la, “valilik yasağı” üzerine konuşuyoruz. Atalay, Valiliğin, Kadıköy yerine Maltepe ve Yenikapı miting alanlarını önermesinin çok ironik olduğuna dikkat çekiyor:
“Bize, başlı başına bir kent suçu olan dolgu alanlarında çevre mitingi yapmamızı söylüyorlar. Kabul edilemez, trajikomik bir durum.”
Valilik sözünde duruyor! Gruplar Rıhtım’a doğru hareketlendiğinde polis de hareketleniyor. Ortak basın açıklaması da onların önünde, Kadıköy’ün simgesi sayılan Boğa heykelinin önünde, gergin bir havada yapılıyor.
"SIK BAKALIM"
Cumhuriyet'ten Erk Acarer'in haberine göre, 301 madencinin katledildiği, 2831’nin ise kapı dışarı konulduğu Soma’dan gelenler ilk saflarda. 6600 ağacın kesildiği Yırca köylüleri TOMA’nın önünde… İstanbul Valiliği geleneksel misafirperverlik anlayışına uymuyor. Ne var ki gerginliğe, kaba kuvvete ve faşizme karşı mizahın sesi yükseliyor. Eylem sırasında Yırca Köyü Twitter hesabından yapılan bir paylaşım tam olarak bunu anlatıyor:
“TOMA tam karşımızda sıkacak gibi duruyor, köyden banyo yapmadan geldik zaten.”
Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Mücella Yapıcı, kentin her santimetre karesinin rant için gasp edildiğine dikkat çekerken, özetle şunları anlatıyor:
“AKP iktidarı, ülkeyi sermayenin oyun parkına çevirdi. Marmara’da, Kuzey ormanları, su havzaları, meralar katledildi. Karadeniz’den Ege’ye her şeyi yok ettiler. İçme sularımızı, ormanlarımızı, meydanlarımızı yağmaladılar. Artık, bize ait olanı geri alma ve son kalan yaşam alanlarımızı yağmalatmamak için mücadeleyi büyütme vakti geldi. İstedikleri kadar yasaklasınlar, yaşamımızı korumak için alanlarda olacağız.”
Prof. Dr. Beyza Üstün, konuşurken alçalan polis helikopteri açıkça kitleyi provoke ediyor. Üstün, yıldönümünde, Roboski katliamını unutmuyor... “Bu eylemin amaçlarından biri de orada katledilen canlarımızı anmak” diye söze başlıyor. Konuşmasında, AKP iktidarının doğayı ve tepkileri hiçe sayarak ülkenin dört bir yanını ranta açmasının temel nedeni ortaya çıkıyor:
“Duramazlar. Büyük bir kriz içerisindeler. Bu krizden satmadan kurtulamazlar. Bu nedenle yaşam kaynaklarımızı, hiç acımadan peşkeş çekiyorlar.”