Eskiden Moda Fabrikatör Olmaktı, Şimdilerde Diktatör…

22 Ekim 2015 - 13:38
Prof. Dr. Öner Samanlı
karsigazete.com.tr
Siyaset Bilimi Uzmanı 
Yazar Gazeteci
 
“Belli bir süre için seçilmiş ama büyüklü küçüklü tüm kararları kayda geçirme, geçirtme yetkisine sahip, her konuda ve sürekli konuşan, aynı zamanda muhtar, belediye başkanı, vali, başbakan, başkan, başöğretmen, başmühendis, başhekim, kaptan pilot, baş vatman ve benzerleri olan bir kişinin diktatör olarak tanımlanması normaldir.”


..
 
Diktatörlük uygulaması Roma’da Milattan Önce 501 yılında ilk kez, altı aylık bir süre için diktatör seçilen Titus Larcius Flavius’la başlamış.
Daha önce magister populi yani “halkın efendisi” olarak adlandırılan görev, olağanüstü ve geçici yetkilerle pekiştirilerek, dictator sıfatıyla tanımlanmış.

Bu uygulama, bazen çok sık, Milattan Önce 2. yüzyıl boyunca olduğu gibi bazen hiç gündeme gelmeyerek, Jul Sezar’a kadar devam etmiş.
Milattan Önce 46’da ilk kez bir yıllığına diktatör yetkisini alan Sezar, daha sonra on yıl ve en sonunda ömür boyu diktatör (dictator perpetuus) seçilmiş.

Böylece Roma Cumhuriyeti’nin temel kurallarından biri olan, yönetim görevlerinin geçiciliği ilkesi çiğnenmiş.

Esas olarak bu nedenle Sezar suikastla öldürüldükten sonra onun yerine geçen Mark Antonia diktatörlük kurumunu lağvetmiş.

Daha sonra Cumhuriyet’in İmparatorluğa dönüşmesiyle, ilahi ve dünyevi tüm otoriteyi kendine toplayan imparatorun şahsında diktatörlük kurumu doğal olarak gündemden düşmüş.

Bir çoğumuzun ulaşabileceği bu bilgiler ‘Roma’ tarihi belgelerinin birçoğunda yer alıyor.

Görüşümüze göre, diktatör, köken itibarıyla seçilmiş olup olmamakla ilgili bir sıfat değildir.

Diktatörlük, tüm yetkilerin bir kişinin veya bir grubun (bir parti, bir klan, bir aile) elinde toplandığı yönetim biçimidir.

Diktatörlük, bir bakıma resmen veya fiili olarak kuvvetler birliği ilkesinin yürürlükte olmaması demektir.

Demokraside seçimler kimin belli bir süre kenti, bölgeyi, ülkeyi yönetme hakkına sahip olduğunu tayin eder.

Seçimler demokrasilerin olmazsa olmaz bir ilkesidir ama tam yeterli ilkesi de değildir. Örneğin, serbest seçimler, yönetimin nasıl işleyeceğini, yönetenlerin nasıl yöneteceğini belirlemez.

Seçimle gelmiş de olsa, diktatör nitelikleri arz eden bir iktidar sahibinin elbette danışmanları, onun icraatlarını hayata geçiren siyasal yapıları, partileri, bakanları vardır.

Diktatör, bu kişilerin görüşlerini alır, partisinin kurullarını toplar, hükümetin bakanlarını, müsteşarlarını, istihbarat ve güvenlik teşkilatlarını, yargısal kurullarını kontrolü altında tutarak lehindeki kararları hazırlatır ve bunları halkın zorunlu kabullenmesine, emrivaki olarak sunar.

Her konuda nihai karar verici olan diktatör, karşısındaki yargı, parlamenter muhalefet veya sivil toplum kaynaklı tüm engelleri aşar, onları gerektiğinde tanımaz, kendi icraatlarındaki gayrı meşrulukları muhaliflerinin gayrı meşruluğu olarak tanımlar ve halkına da öyle anlatır.

Diktatör baskındır, baskın konuşur, baskın bakar, baskın gezer, başkaca bir baskı onun baskılarının olduğu yerde söz konusu olamaz.

İsterse sürekli konuşur, isterse tüm yayın organlarında hazırlanmış konuşma metinleri aynı anda yayınlanır.

Her şey istediğidir hatta istediğinin ötesidir.

Bu durum bir, plebisiter diktatörlük şeklidir.
  
Yani; diktatörlük yasama ve yürütme ve hatta yargı kuvvetlerinin tek bir kişinin veya gurubun elinde toplandığı bir rejimdir.

Diktatörlükler tanımı gereği, demokratik rejimler değildir.

Bununla birlikte bazı diktatörlükler, kendilerinin demokratik olduğunu iddia ederler ve bunu göstermek için düzmece seçimler ve halkoylamaları düzenlerler.

Bu seçimlerden ve halkoylamalarından devamlı olarak iktidardaki kişi veya grup galip çıkar.

Bu tür diktatörlüklerin tanımı “plebisiter diktatörlükler” dir.

Köyün muhtarına “Muhtar sen bir diktatör müsün?” diye sorarsanız güler geçer.

Belediye başkanına da sorsanız belki aynı sonuca varılabilir.

Başbakan, Cumhurbaşkanı için de durum aynı geçerlilikte olabilir.

Soruyu, “Beyefendi diktatör müdür?” diye üçüncü bir şahsa da sorabiliriz.

Belli bir süre için seçilmiş ama büyüklü küçüklü tüm kararları kayda geçirme, geçirtme yetkisine sahip, her konuda ve sürekli konuşan, aynı zamanda muhtar, belediye başkanı, vali, başbakan, başkan, başöğretmen, başmühendis, başhekim, kaptan pilot, baş vatman ve benzerleri olan bir kişinin diktatör olarak tanımlanması normaldir.

Modern zamanlarda, “demokrat diktatör” gibi bir niteleme yapılamaz!

Diktatörler demokrat olamaz!


Sahi sizin köyünüzde diktatör bir muhtar var mı?

Diktatör bir belediye başkanınız, valiniz, başbakanınız, başkanınız, başöğretmeniniz, başmühendisiniz, başhekiminiz, kaptan pilotunuz da olabilir.

Sizin bir diktatörünüz var mı?

Belki de hepsinin hepsi olan bir tepsi diktatörünüz vardır, ne dersiniz?

Belki, uzun boylu, kıssamsıdır, belki de sık sakallı kösem si.
Belki, etine dolgundur, belki biraz cılız.
Kim zaman sırma saçlıdır belki, kiminde kel…

Ne dersiniz sizin oralarda diktatör var mı?

Dergâhta mı, sarayda mı?


İstanbul Aksaray’da mı, yoksa eskilerin deyimiyle Niğde Aksaray’da mı?

Sahi başkaca yerlerde köy, kasaba, hanei- hümayun “Aksaray” var mı?

Aksarayın da bir diktatör yaşar mı?

    :

    :

    :

    :

    "Eskiden Moda Fabrikatör Olmaktı, Şimdilerde Diktatör… " hakkında Tweetler
    YAZARIN DİĞER YAZILARI
    https://twitter.com/KarsiGazete