Zaman gazetesi Genel Yayın Editörü Veysel Ayhan, Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilindiği için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hükümet ve hükümete yakın medya tarafından hedef alınması üzerine "ilk kez devlet eliyle banka batırılmaya çalışılıyor" tartışmalarına neden olan Bank Asya'nın yüzde 63'lük kısmının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilmesine ilişkin olarak, hukukçuların dile getirdiği "Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesinin gerekçe gösterilerek bir bankaya yönetici atamanın yasalara aykırı olduğu" uyarısını hatırlatarak, "Bank Asya’ya talih kuşu kondu.

Sayenizde en güçlü banka oldu. O, artık devletin bile batıramadığı banka. Bir de AİHM’den kazanacakları milyarları cabası. Ödeyemezsek Saray’a icra gelebilir” dedi.

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrası AKP cenahı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sıkça dile getirilen "Paralel yapı" söylemine de mizahi bir dille değinen Veysel Ayhan, şunları söyledi:

"Tarzan ormanda bu kadar çok ‘paralel’ diye höykürseydi, eşi Ceyn ‘bu kafayı yedi’ diye kaçar, sadece papağan değil, tüm hayvanlar ‘paralel paralel’ bağrışmaya başlardı. Ey ‘paralel-zede’ler! Sizi kimse ciddiye almıyor, anlayın artık."

Ayhan'ın Zaman'da "Vosvos’un ezdiği tavuk ve banka batırma yolları" başlığıyla yayımlanan (8 Şubat 2015) yazısı şöyle:
Vosvos’un ezdiği tavuk ve banka batırma yolları

Derdiniz büyük, sizi anlıyoruz. On dört aydır 8 gazetenizde manşet üstüne manşet, 14 TV’nizde program üstüne program kendinizi paraladınız.

Üstünüzü başınızı yırttınız. Yalan atmaktan hormonlu pinokyolara döndünüz. Denemediğiniz, kumpas kurmadığınız tezgâh kalmadı. Ama Cemaat’ten tek tuğla koparamadınız. Koptu dedikleriniz, zaten mevsimlik konjonktür misafiriydi. Bitti gittiler. Çıldırmakta haklısınız.

Cemaat’in dağılması için defalarca tarih verdiniz. Bazı kıdemli yazarlarınıza göre Cemaat 18. defa bitti dağıldı. Sizin öngörüleriniz doğru çıksa geçen yıl okullar öğrencisiz, gazeteler okursuz kalacak, paralel tabiri neredeyse coğrafya kitaplarından çıkacaktı.

SİZİ KİM BU HALE GETİRDİ?

Vosvos’un çiğnediği tavuk fıkrasını aktarayım: Tavuğun biri köy yolunda karşıdan karşıya geçerken 1954 model turuncu bir Vosvos veya nam-ı diğer tosbağa hızla gelip tavuğu altına alıyor. Feryat figan... Toz toprak, uçuşan tüyler... Acı bir gıcırtıyla fren yaptıktan sonra metrelerce ötede güç belâ durabilen otomobil...

Kenardan hadiseyi görenler, “Eyvah, gitti zavallı tavuk” diye hayıflanıyorlar, fakat o da ne? Tavuk biraz sersemlemiş, fakat pekâlâ memnun ve şen tavırla doğruluyor, kendini seyredenlere hitâben, “Şöyle yahu” diyor, “Horoz dediğin işte böyle olmalı!” Evet, şiddetten hoşlanan mazoşist tavuk misalisiniz.

Bakanken sille tokat kovulan, meydan dayağı yiyen, arazisine çökülen... Diyelim Gül gibi bir adam. Bir dediğini iki etmemiş, onaylamadığı ferman kalmamış. Ama yetmiyor. Çiftelenmiş limon gibi kendini yolun kenarında, tribünde buluyor. En mantıklı ve insicamlı hatip. Şimdi buhran geçiriyor.

Yalanlanma rekortmeni oldu. Vefasızca itiliyor, kakılıyor. Mesela derinlikler prensi akademisyen. Kazadan sonra beynine helyum gazı kaçmış gibi konuşuyor. Geçirdiği ağır travmadan sonra ağzı bozuk zabıt katibine döndü. Maddenin gaz halini artık o temsil ediyor. Kitap yazmak bir yana A4 dolduracak fikri kalmadı.

Peki, Vosvos’a ne oldu? Öyle çılgınca gidiyor ki dalıp çıkmadığı züccaciyeci, üstünden geçmediği canlı bırakmadı. Dünyanın hangi akıl sağlığı heyetine girse direkt yatış alır.

O kadar çok paralel tiradı üfürdü ki kendi cereyanından üşüttü, ‘paralel-zede’ oldu. Tarzan ormanda bu kadar çok ‘paralel’ diye höykürseydi, eşi Ceyn ‘bu kafayı yedi’ diye kaçar, sadece papağan değil, tüm hayvanlar ‘paralel paralel’ bağrışmaya başlardı.

NEYSE CİDDİ OLALIM...

Ey ‘paralel-zede’ler! Sizi kimse ciddiye almıyor, anlayın artık. Siz ‘paralel paralel’ diye sayıkladıkça insanlar size bir taraflarıyla gülüyor. Haşhaşi diye diye haşhaşla şarj olan robotlara döndünüz. Kendinize gelin. Yüzlerce vekilsiniz. Bakın varlığınızı gölgesine borçlusunuz.

Koşup şöyle nasihat edin: “Bakın efendim, bir doktora görünseniz, durumunuz iyi değil. Paralel yapının asıl büyük kötülüğü bu. Sizi nihayet delirttiler. Siz kükredikçe paralel yapı güçlenir oldu. Aralarındaki aylandozlar, ayrık otları, konjonktür eyyamcıları hepsi bizim cenaha kaçtı.

Defolu kim varsa bizde. Sizin de ifade buyurduğunuz gibi mal beyanı istesek verdiğinde infilak etmeyecek il-ilçe başkanı kalmadı. Bank Asya’yı batıralım buyurmuştunuz, operasyonu elimize yüzümüze bulaştırdık. Kuyruğu dik tutmak için hâlâ ordalar ama o dik kuyrukları korkudan zangır zangır titriyor.

Biraz daha inat ederlerse ordan direkt Lahey’e uçacaklar. Bu arada talih kuşu Bank Asya’ya kondu. Sayenizde en güçlü banka oldu. O, artık devletin bile batıramadığı banka. Bir de AİHM’den kazanacakları milyarları cabası. Ödeyemezsek Saray’a icra gelebilir.”

(Sözün burasında Vosvos’un diferansiyel dişlileri gıcırdayıp dağılıyor.)

BATIRMAK İÇİN AKIL DESTEĞİ

Söylemesi ayıp ‘akıl’ Ankara’da karaborsa olduğundan gerekli aklı buradan yollayalım. Yoksa bu çapsız danışmanlar ‘Böcek olayı’ gibi bu işi de başınıza bela edecek.

Ey banka batırma lobisi, bu Cemaat bildiğiniz gibi değil. Çok inatçı! Siz böyle üstüne gittiğiniz sürece banka güçleniyor, yakında Citibank olacak! O sebeple çılgın adımlar atmanız lazım.

İşte size Bank Asya’yı batırmak için ‘çılgın proje’:

1- Önce memleketin her bir şeyi olan (CB+BB+x+y…n) Erdoğan, bir Bank Asya şubesine gidip selfie çekecek. Selfie çekerken hemen arkasına, uçağına aldığı gazetecileri dizecek. (Allah onlara mahşerde de beraber uçmayı nasip etsin, amin lütfen!) Gazeteciler, açtırdıkları katılım hesaplarını selfie ile gösterecekler. Sadece sembolik bir gösteri. Zaten hesaplarını aktarırlarsa banka ömrü billah batmaz.

2- Her Bank Asya şubesinin kapısında müşterileri Erdoğan karşılayacak. Fakat Erdoğan, Suudi prensleri gibi kartondan olmayacak. Karton, Yeni Türkiye’ye ayıp olur. Profilden bir Erdoğan hologramı yakışır. Hologram Erdoğan, gelenlere ‘hoş geldin!’ diyecek. Öpecek. Ve parmağıyla gişeyi işaret edecek. Gişede bizi kim bekliyor? Tabii ki sayım ve nakliye işinde uzman Bilal.

3- Her şubeye aynı Erdoğan olmaz. Saray’daki 16 farklı tarihi kostüme Erdoğan’ın başı hologramla montajlanacak. Her Bank Asya şubesine farklı bir devlet kostümünde hologramlı Erdoğan. Ama Duşakabinoğulları olmasın. Neme lazım, sonuçta bornoz.

4- Şube içinde müzik yerine sürekli Erdoğan mitinglerinden seçme konuşmalar yayınlanacak.

5- Banka telefonla arandığında telefon kibar bir bayan sesi değil, Efkan Ala sesi ile açılacak. Tapelerde yer alan ‘ala Türkçe’ dilinden montajlanmış cümlelerle Efkan Bey sorunları, yasa çıkarma rahatlığında çözecek. (Ala-Türkçesi bir Ural-Çaltay dili olup Türkiye Türkçe’sini andırır.)

6- Bank Asya’nın internet şubesi her tıklandığında site Yiğit Bulut’la açılacak. Siteye her giren, Yiğit Bulut’un ‘Yeni Türkiye’ ekonomisinin 5’ten büyük olduğu, özellikle Amerika ve Alman ekonomilerine nal toplattığı hakkında 5 dakikalık bir konuşmasını dinleyecek.

7- Bank Asya yönetimi KAP’a (her ne ise) açıklama gönderecek. Bankaya Süleyman Aslan genel müdür atanacak. Bu akıl, yandaş bir yazarın köşesindeki analizinden çalıntı. Niye olmasın ki! O bir ekonomi dâhisi ve dünya, paranın saklanacağı en güvenli yerin kasa değil, ayakkabı kutusu olduğunu ondan öğrendi. Zafer Çağlayan CEO, Egemen Bağış ise faizsiz bankacılık hakkında fetva emini olarak atanacak. Yönetim kurulu başkanı? İyi tahmin! Elbette hayırsever Reza.

8- Bankanın müşterilere olan saygısını ise her şubede gişe önlerine uzunlamasına yatmış Muammer Güler dokulu halı temsil edecek.

9- Ve TV’lerde AKP için savaşan ‘trol-can’lar her ne içiyorsa ondan bulunacak, bankaya her giren müşteriye zemzem kasesinde içirilecek.

Ey banka batırma lobisi, bunları yapın, müşteriler kaçar, memurlar camdan fırlar. Emin olun Bank Asya 2 saatte batar. Batacağına, Erdoğan’ın okuduğu üniversite ve aldığı ekonomi dersleri üzerine bahse girerim!