Koskoca bir devlet ve gelenekleri tek bir adam tarafından teslim alındı. Yargı, hukuk, polis, istihbarat hak getire. İddia edildiği üzere var olan binlerce yıllık devlet geleneğimiz nerede ben göremiyorum?
Türkiye’yi hem içeriden hem dışarıdan izliyorum. Her gün yerli ve yabancı basında Türkiye ile ilgili haberleri okuyorum. Twitter ve Facebook gibi sosyal medya araçlarından olup biteni takip etmeye çalışıyorum.
Gördüğüm tek şey var:
Bu ülke yavaş yavaş düşüyor.
Kademe kademe zemin kaybediyor.
İtibarı iki paralık oluyor.
Siyasetin pençesinde yapılan açıklamalar, tuvalet kağıdı değerinde olmayan “gazeteler”in yaptığı yayınlar, TV ekranlarında saatlerce konuşan üçüncü sınıf zibidiler. Bir düşüşün anatomisini andırıyor...
Ne çok günahı varmış bu ülkenin? Bu olanları hak etmek için ne yapmış bu ülke?
Belki de yeniden ayağa kalkmanın bedeli olarak önce bir dibe vurmak zorunda. Bilmiyorum.
Ama bir şeyi iyi biliyorum. Türkiye artık eskisi gibi olmayacak. Bu ülkenin ayarı bozuldu. Bu ülkeyi bizim bildiğimiz anlamda tekrar biraraya getirmek oldukça zor – belki de imkansız.
Güney kanadımızda Suriye ve Irak fiziksel bir savaş ile nasıl sona erdiyse bizim de bildiğimiz ülke zihinlerimizdeki savaşla sona erdi.
Yeni bir Cumhuriyet’in tesis edilmesini konuşmalıyız artık. Eskisi geride kaldı.
Koskoca bir devlet ve gelenekleri tek bir adam tarafından teslim alındı. Yargı, hukuk, polis, istihbarat hak getire. İddia edildiği üzere var olan binlerce yıllık devlet geleneğimiz nerede ben göremiyorum?
Nitekim oldukça kof ve içi boş bir devletten bahsediyormuşuz. Devletin köhneliği de siyasi irade karşısındaki acziyeti ifşa oldu.
Siyasi partilerin hepsi tıkanmış durumda. Bir tek HDP’nin Türkiyelileşmeye çalışması bir miktar umut verici. Türkiyelileşebilmek için “Türklerin” bu partide önemli yerlere gelmesi gerekiyor.
Bunu becerebilecekler mi göreceğiz. Diğer partilerin hepsi aynı tas aynı hamam. Şu ana kadar gördüklerimizden gelecek için umutlanmamıza neden olacak birşey göremiyorum.
Türkiye’nin statü kaybını en çok yurtdışındaki toplantılarda görüyorum. Katıldığım toplantılarda programların içeriğinden tutun akşam yemeklerinde protokol masalarının oturma düzenlerine kadar ülke küme düşmüş.
Türkiye’ye ilişkin eleştiriler gündeme geldiğinde yaşadığımız ikilem...
En doğrusu hükümetin Türkiye olmadığının altını çizmek, örgütlü olmasa da başka bir Türkiye’nin var olduğuna vurgu yapmak...
Başka bir Türkiye var mı peki?
Gezi’de gördüğümüz, Twitter’da okuduğumuz, mahallede, kahvede emarelerini gördüğümüz diğer Türkiye nerede?
Siyasal ifadesini neden bulamıyor?
İktidar partisinden bezmiş ama mevcut partilere gidemeyen sıkışmış seçmenin gidebileceği bir adres neden yok?
Seçim kazanabilecek bir organizasyon neden kurulamıyor?
Seçim sandığını korumanın önemini idrak etmiş, bunun için gereken önlemleri alan bir yapılanmayı kurgulamak neden bu kadar zor?
Bu sorular 8 Haziran sabahının soruları olacak gibi gözüküyor.
Bu ülke yavaş yavaş düşüyor.
İşler daha da kötü olmadan ayağa kalkamayacak gibi...