​Hükümet medyası karıştı

Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, yeni Başdanışmandan biri olan Yeni Şafak yazarı Süleyman Seyfi Öğün’ü hedef aldı.
Süleyman Seyfi Öğün'ün 2000 yılında hazırladığı ve türbanlı bir kıza sahip çıkan asistanı şikayet ettiğini gösteren dilekçeyi hatırlatan Hilal Kaplan, "Samimi bir izahat beklemek hakkımız" dedi ve Öğün'ün , "bugün olsa yine aynısını yaparım" mesajını vermesinin hayal kırıklığına neden olduğunu belirtti.

Yeni Şafak yazarı Prof. Süleyman Seyfi Öğün’ün 28 Şubat döneminde türbanlı kız öğrencileri dersten atmayan asistan hakkında tutanak tuttuğu ortaya çıkmıştı.

İlk olarak İnsani Yardım Vakfı'nın (İHH) resmi hesabından paylaşılan, ancak daha sonra silinen tutanak, sosyal medyada hızla yayılmıştı.

Ortaya çıkan belgede, Süleyman Seyfi Öğün’ün sınava türbanla giren öğrenciyi dersten atmayan asistan hakkında dekanlığa dilekçe vererek disiplin cezası talep ettiği görülüyordu.

Belgenin ortaya çıkmasının ardından Yeni Şafak'ta "ayıp" başlıklı bir yazı kaleme alan Öğün, söz konusu belgenin arkasında durmuş ve "2000 senesinde, yani “başörtüsü” yasağının hüküm sürdüğü bir dönemde, yürüttüğüm bir dersin imtihanında görevli olan üç asistan, sınava başörtülü girmek isteyen bir öğrenci üzerinden tartışmışlar. Bu tartışmada, bir tanesi tutanağı imzalamamak istemiş. Gerilim artmış. Bu arada sınav düzeni aksamış. Durum bana intikal edince, ben de bunu bir asayiş meselesi olarak gördüm ve olayı Dekanlığa ileten bir yazı yazdım." demişti.



İZAHAT BEKLEMEK HAKKIMIZ

Sabah yazarı Hilal Kaplan, Süleyman Seyfi Öğün'ün o dönem hazırladığı tutanağa sahip çıkmasını eleştirerek "Hayal kırıklığı olsa da mesele ettiğim 15 yıl önce yazılmış o dilekçeden çok, kendisinin geçen günkü 'Ayıp' yazısında o günkü davranışını olduğu gibi sahiplenmesi, 'bugün olsa yine aynısını yaparım' mesajını vermesi oldu." diye yazdı ve "samimi bir izahat" beklediğini belirtti.

İşte Hilal Kaplan'ın yazısının ilgili bölümü:

"Geçtiğimiz günlerde Süleyman Seyfi Öğün'ün, 2000 yılında yazdığı bir dilekçe gündeme geldi. Dilekçe, sınava başörtüsüyle giren bir kız öğrenciye önce başını yarıya kadar açtırıp, sonra yine de hakkında tutanak tutmak isteyen bir asistanı koruyor, ona itiraz edip kıza sahip çıkmaya çalışan diğer asistanı ise şikâyet ediyordu.

Öğün, yazılarını ve konuşmalarını istifade ederek takip ettiğim, şu üç yıllık cinnet ortamına rağmen ahlâkî bulduğunu savunduğu için kendi mahallesine mesafe almasıyla takdir ettiğim bir hoca. Hayal kırıklığı olsa da mesele ettiğim 15 yıl önce yazılmış o dilekçeden çok, kendisinin geçen günkü "Ayıp" yazısında o günkü davranışını olduğu gibi sahiplenmesi, 'bugün olsa yine aynısını yaparım' mesajını vermesi oldu. Çünkü içten içe Öğün'ün böyle düşünmediğini umut etmek istiyorum. Çünkü ilgili bir okuru olarak kendisinin, faşizmi içselleştiren bu tavrı Nürnberg Mahkemeleri- 12 Eylül kıyası üzerinden yakın zamanda şöyle eleştirdiğini biliyorum: "Orta ve alt düzeylere indikçe gelen savunmalar, 'Ne yapsaydım? Emir yukarıdan geliyordu' cümlesiyle başlıyordu. Yargı süreci kısa bir şaşkınlık geçirdi. Ama bunun da üzerine gittiler.

Emir kulu olmak kimseyi kurtarmadı.

Türkiye'de ise bu konuda en küçük bir girişim bile olmadı."

"Böyle gelmiş, böyle gider", "Emir yukarıdan geliyor", "Benim yapabileceğim hiçbir şey yok" deyip gündelik hayatına içinde en küçük bir sızı bile duymadan devam eden, yıllar sonra yüzleşme şansı verildiğinde bile 'yine olsa, yine yaparım' diyen öznelerin zuhur edişine alışığız.

Öğün gibi 'normal, sıradan, herhangi biri' olmayan isimlerin bunlarla kendini eşitlemesine değiliz.

Samimi bir izahat beklemek hakkımız."

    :

    :

    :

    :

    "​Hükümet medyası karıştı" hakkında Tweetler

    DİĞER MEDYA HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete