Siyasetin içinde gülmece yapmanın çok zor olduğuna değinen Metin Uca, meslek hayatı boyunca çoğu hükümetle sıkıntı yaşadığını, ancak hiçbirinin AKP gibi yok etmeye dönmediğini anlattı.
AKP’nin 13 yıllık hükümetinde, siyasi hayatın yaşamlarımızı gizliden gizliye şekillendirdiği ve adeta görünmez bir kıskaca aldığı dönemde elbette ki en büyük baskılar medyada yaşandı. Hükümetin hışmına uğrayan çoğu gazeteci, televizyoncu hapse atıldı, karalanmaya çalışıldı ya da işsiz bırakıldı. Meslek hayatı boyunca her türlü iktidarı eleştiren, muhalif duruşuyla haksızlıklara karşı durmaya çalışan sunucu Metin Uca da o günlerde işsiz bırakılarak sesini kısmaya çalıştıkları televizyonculardandı.
O dönemin en parlak yarışma programlarından birini sunan Uca, işsiz kaldığı dönemlerde, sosyal medyada nasıl güçlendiğini, çemberin dışında bırakıldığı günlerde onuruyla ayakta kaldığını ve medyadaki baskıları anlattı. Uca, söyleşimizin sonlarında yeni sezonda televizyonlara nitelikli bir yarışmayla döneceğinin sinyalini de verdi.
- Seçim sabahında sosyal medyadan, AKP döneminde neden ekranda olmadığınıza dair tam 17 madde yayımladınız. Bu tepkinizle seçim sonuçlarını referans göstererek yeniden televizyona döneceğinizin sinyalini mi verdiniz?
Son yıllarda çok ciddi acıların yaşandığı alanlardan biri de medyaydı. Bu zorlukları hepimiz bir yerlere savrularak yaşadık. Ben de yaşadım ki ben televizyonun parlak isimlerindendim. Ancak insanların hapse atıldığı, karalamaya çalışıldığı dönemde kendi işsiz kalma öykümü anlatmam ne kadar doğru olurdu. Bunu yapmadım. Yarışma programı yapamaz hale geldim. Bir şeylere kızgın ve kırgın olduğum için bu maddeleri yazmadım. Madem tarihi bir ana tanıklık ediyoruz. Bu da benim tanıklığım olsun istedim.
YARIŞMADAN ÜRKTÜLER
- AKP döneminde televizyondan nasıl uzaklaştırıldınız?
Başlangıçta yaptığınız nitelikli işin saatiyle oynanıyor. Birlikte birçok şeyi paylaştığımız dostlarımızın Ortaçağdaki cüzamlıymışız gibi telefonlarımıza çıkmamaları beni çok üzdü. Ben bir duruş sergiledim. Bir şeyden korkmuyorum duruşu... Ben, kimin nerden geldiğini bilip kimin yanında durduğunu da farkında olup, yaptığı işlerde soru işaretlerini çoğaltmaya çalışan bir insanım. Zaten yarışma programımda sadece soru soruyordum. Ondan bile ürktüler o dönemde.
SİYASETİ KİRLETTİLER
- Daha sonra ne oldu?
Tuhaf bir reyting ve ona dayalı kirli pastanın paylaşımında, şimdilerde düşman olanlar, o dönemde “ne istediniz de vermedik” sorusunun yanıtı olarak; bir şirketi Türkiye’den uzaklaştırıp başka bir şirket kurdular. Televizyonda iş yapmak giderek zor bir hale geldi. Siyaseti de işin içine katarak iyice kirlettiler o dönemde. Nitelikli işlerin de tutmadığı bir dönem yaşandı. Ben bu süreçte ki ihtiyacım olduğu halde üç işe olumsuz yanıt verdim. Böylece sosyal medyada başarılı işler yaptım.
KANDIRAMAZLAR
Gençlerin büyük çoğunluğunun ekran başındayken bile ikinci bir ekrandan hayatı ve medyayı kontrol ettiklerini biliyorum. Bu değişimi anlamak zorundayız. Bu noktada Gezi önemli bir aydınlanma başlangıcı. Artık kimseyi kandıramazsın. Devletin en olmadık olanaklarını kullanarak, kusmuk televizyonlarınız ve paçavra kâğıtlı yığınlarınızla bir sürü saçmalık denediniz. Aldığınız, alabildiğiniz oy meydanda. Oturup düşünmelisiniz.
MEDYA HAYATIN TA KENDİSİ
Çemberin dışında kaldığınız zamanda medya nasıl yara aldı ve nasıl düzelecek dersiniz?
Seçim sonrasında büyük bir ferahlama yaşadık. Ancak baskıları, Alo Fatih’leri unutmamak gerek. Çünkü Alo Fatih’lerden bugünlere gelindi. Bu kara bir süreçtir ve unutulmamasını istiyorum. Medya hayatın ta kendisidir.
- Ekranlara dönecek misiniz?
Türkiye’de, “Kim Milyoner Olmak İster” programı hariç, bir yarışma programı sıkıntısı var. Ben o boşluğu nitelikli bir yarışmayla dolduracağımı düşünüyorum. Bunu önümüzdeki sezonda yani eylül gibi yapmaya hazırlanıyorum. Önümüzdeki dönemdeki gelişmeler bunu belirleyecek.
HİÇBİR HÜKÜMET BUNU YAPMADI
Siyasetin içinde gülmece yapmak zordur. Bu noktada siyasilerle çıkmaza düştüğünüz dönemler oldu mu?
Meslek hayatım boyunca her türlü iktidarla başım belaya girmiştir. Ancak hiçbiri yok etmeye dönmedi. Ben Hüsamettin Özkan’la da hâlâ görüşüyorum. Sabah programlarımda, taytaydan sorumlu devlet Bakanı olarak anmışımdır onu. Ancak bir araya geldiğimizde gülümseyerek izlediğini söylerdi. Günümüz siyasetçilerinden Devlet Bahçeli, her sabah beni izlediğini gülümseyerek söylerdi. Siyasetin ve haberin içinde hiciv yapmak elbette zor. Ancak bu algılamayla ilgili. Kaldı ki siyasilere demediğimi bırakmadım. Ancak hiç tepki vermediler. Elbette ki kişisel haklara saygı göstererek hiciv yaptım. Tek parti, ANAP dönemi, arkasından gelen koalisyonlar döneminde bile siyasiler tarafından hoş karşılandım.
Kaynak: Cumhuriyet / Demet Yalçın