AKP'de iktidar savaşları tam gaz sürüyor... Erdoğan ile Gül-Arınç ittifakı birbirlerine kılıçları çekmiş vaziyetteyken, hesaba katılmayan Davutoğlu ise kendi planını adım adım uygulamakla meşgul...
AKP'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Gül-Arınç ittifakı arasındaki düello sürerken, her daim Erdoğan'ın gölgesinde kalmakla suçlanan ve kendini Erdoğan'a ezdirdiği söylenen Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ise bu savaşta kendi planları var.
Nokta Dergisi'nden Melik Nahid'in haberine göre, Davutoğlu, Erdoğan'ı devireceği günün hesaplarını yapıyor ve kendi planlarını adım adım uyguluyor...
Başbakan Ahmet Davutoğlu bir dönem, donanımlı öğrenci, daha doğru bir ifadeyle "imanlı münevver" yetiştirmeye kendisini adamış bir akademisyendi. Davutoğlu, ikbal uğruna siyaset deryasına yelken açarak akademisyenlik limanından ayrılalı çok zaman oldu. Şimdi -her ne kadar- o limana dönmek istediğini zaman zaman dile getirse de siyasetin hırçın dalgaları, onun akademisyenliğin sakin sahiline dönmesine izin vermeyecek gibi görünüyor. Akademisyenliği boyunca hayallerini bilim ambalajında satmaya çalışan Davutoğlu’nun siyasette de hayallerinden taviz verme ihtiyacı hissetmediğine ülke olarak uzun süredir şahit olmaktayız.
Dışişleri Bakanlığı boyunca, romantik çıkışlarına alıştığımız Davutoğlu, Başbakanlığında hayallerinin yanına, şiir okuyan müsamere öğrencisi tadındaki ‘hitabet’ini ve ‘gaf’larını da ekleyerek tarihteki yerini iyice sağlama aldı.
MÜNEVVER DEĞİL MÜNTESİP
Başbakan gençlik dönemindeki ilmi çalışmaları sırasında, birçok faniyi yere seren; kendini beğenme, başkalarından üstün görme virüslerine maruz kalmıştır. Fiziki virüsler insanın vucuduna zarar verirken Davutoğlu’nun maruz kaldığı bu virüsler onun akıl binasını hedef alıyordu.
Aslında akademisyenliği sırasında da bu ülkenin irfanına katkıda bulunacak gençler(münevver) değil, kendi tezlerini tekrar edecek müntesipler yetiştirmeye çalışıyordu. Bu kibirdir ki Davutoğlu'nun kendisini mükemmel, diğerlerini cahil görmesine yol açtı. Bu kendini beğenmişlik hem Dışişleri hem Başbakanlık koridorlarını kapladı, yetmedi bakanlar kurulundaki bakan ünvanlı diğer "cahiller" de bu kibirden nasibini aldı ve hor görüldüler. Bu yazının konusu Davutoğlu'nun karakteri olmamakla birlikte, Dışişleri bakanı olarak Türkiye'nin dış politikasına ve Başbakan olarak da ülkenin kaderine damgasını vuran bir insanın yaptıklarına ışık tutmak isteniyorsa 'karakter' kısmı gözden kaçırılmamalıdır.
AKP dönemi Türk dışpolitikasına bütüncül veya kesitsel nasıl bakılırsa bakılsın, yapılacak tahlillere Davutoğlu'nun her geçen gün büyüyen egosu ve asla kendisinde kusur aramayan tavrı eklenmediği sürece gerçekleri ortaya koyan bir analiz yapmak imkansız hale gelecektir. Bu ego ki Davutoğlu'na hatalarını gördürmemiştir, gördürmemektedir ve gördürmeyecektir.
SEBEP OLDUĞU YIKIMLA YENİ BİR ENVER PAŞA OLDU...
Davutoğlu’nun dış politikada giriştiği revizyonun sonuçları ortadadır; taraf olunan ittifak anlaşmaları gözetilmeksizin atılan düşüncesizce adımlar nedeniyle müttefiklerimizle güven ilişkisi sarsılmıştır, Suriye iç savaşından kaçan yüzbinlerce mülteci ülkemize akın etmiş, Rusya ve İran’a karşı müttefiklerimizin desteği alınmadan Suriye üzerinde vesayet savaşına girişilmiş ve ideolojik olarak batıda kabul görmesi mümkün olmayan gruplara doğrudan veya dolaylı olarak sağlanan destek nedeniyle Türkiye'nin adı teröre destek veren ülkelerle birlikte anılmaya başlamıştır.
Bir gün siyasi koruyucuları kanatlarını üzerinden çektikleri ve kendi kudreti de çevresindekileri birarada tutmaya yetmediği bir anda bu büyü bozulacak, methiyeler düzen havuz medyasının borazancıları susacak ve hepsinden de önemlisi, (kendi ifadesiyle) "durmak bilmez temposunun enerjisini aldığı kalabalıkların alkışlarından" mahrum kalacak bu siyasi figür, sebep olduğu yıkımla anılan yeni bir Enver Paşa olarak tarihe geçme potansiyelini fazlasıyla sergiliyor.
KENDİSİNİ EZDİRMESİNİN BİR SIRRI VAR
Danışmanlığı döneminde siyasetin A-B-A'sını öğrenen Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı döneminde işin çıraklığına soyunmuş ve siyasetin dehlizlerinde çevrilen oyunlara aşinalık kazanmaya başlamıştı. Şu anda sürdürdüğü başbakanlığı döneminde kalfalığını tamamlamaya çalışan Davutoğlu, yürüdüğü kaygan zeminde kazaya uğrama endişesine sahip olduğunu hareketleri ve tavırlarıyla ortaya koymakta. Basbakan, Beştepe'ye çıkmak üzere önüne fırsat çıktığı anda faydalanmak ve karşısına Erdoğan da dahil olmak üzere kim çıkarsa çıksın alaşağı etmek amacıyla tecrübe edinmektedir. Bu usta-çırak ilişkisinin bir benzeri Erbakan ile Erdogan-Gül ekibi arasında yaşanmıştır. Davutoğlu el altından ittifaklar kurmakta ve zamanı geldiğinde ortaya çıkaracağı sürprizler hazırlamaktadır. Davutoğlu'nun planlarının yolunda gitmesi halinde de ustalığını Beştepe'de geçirmeyi hesaplamadığını düşünmek naiflik olacaktır.
Davutoğlu gibi kendisi dışında kimsenin görüş belirtmesine dahi tahammül edemeyen, sadece fikirlerinin tekrar edilmesini isteyen bir insanın Erdoğan’ın kişiliği altında neden bu kadar ezilmeye tahammül ettiği sorusunun cevabı önümüzdeki günlerde açığa çıkacaktır. Aslında bunun emareleri şimdiden görülmeye başlamıştır.
KABE'DE MİTİNGİN MESAJI ERDOĞAN'A
Davutoğlu, bugüne kadar Erdoğan’ın oyun alanı olan ve Erdoğan’ın Yasin El-Kadı, TÜRGEV’e yapılan bağışlar gibi kişisel yollarla bağlı olduğu Suudi Arabistan’a yanına Genelkurmay Başkanını alarak gitti, "Türkiye’yle iş yapmak istiyorsanız benimle anlaşacaksınız" mesajı verdi. Görünen o ki Suudiler de bunu satın aldı. Hatta Suudiler ve Davutoğlu bunu Erdoğan’a da göstermek için Kabe’de miting skandalına da birlikte imza attılar. "Allah’ın evinde kendine tezahürat yaptırma" skandalı, Davutoğlu’na nasip oldu. Ama bir sebebi var.
Erdoğan’ın yurtdışında artık ciddiye alınmadığının farkında olan Davutoğlu, bir yandan dış politikada Erdoğan’ı saf dışı bırakacak adımları atarken diğer taraftan da Kabe’de kendisine tezahürat yaptırarak, popülizmin adeta kitabını yazan Erdoğan’ın bile hayal edemeyeceği bir kareyle içeriye de "ümmetin halifesi benim" mesajı vermekte ve kendi karizmasını inşa etmeye çalışmaktadır.
ERDOĞAN'A KARŞI ORGANİZE HAMLELERİ
Erdoğan Latin Amerika seyahatindeyken (Erdoğan’ın neredeyse her sene Latin Amerika turu yapmasının bazı sağlık sorunlarına alternatif tıpla çözüm aradığı iddialarına neden olduğunu da aklımızın bir köşesinde tutalım) Davutoğlu’nun Suudi Arabistan çıkarması yapması ve aynı anda Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibi küskünlerin Erdoğan aleyhindeki çıkışlarının birer tesadüf olduğunu düşünmek siyasetin doğasına aykırı olacaktır. Davutoğlu konjonktürel olarak bu tartışmada Erdoğan’ın yanında yer alıyor gibi görünsede el altından Erdoğan karşıtlığını körükleyecek ve Erdoğan’ın siyasetin dışına ittiği isimlerin medyada daha fazla görünmesine çalışacaktır. Twitter fenomeni Fuat Avni’nin Davutoğlu’nun kendi havuz medyasını kurmak için attığı adımları anlatmasına bir de bu gözle bakılabilir.
ERDOĞAN'A GÖRE İKİ AVANTAJI VAR
Elbette Erdoğan da bu hamlelerin farkında ve önümüzdeki günlerde karşı hamlelerine başlayacak. Her ne kadar Erdoğan siyasi zeka ve kıvraklıkta Davutoğlu’nun çok önünde olsa da Davutoğlu sahip olduğu iki avantajı akıllıca ve zamana yararak kullanarak Erdoğan’ı alt etmeyi düşünüyor.
Davutoğlu’nun birinci avantajı Erdoğan kadar yıpranmamış olması ve kamuoyundaki illegal işlere bulaşmadığı yönündeki algı. İkinci avantajı ise AKP içerisinde Erdoğan tarafından üzeri çizilen çok sayıda ismin konjonktür uygun olduğunda Erdoğan karşıtı kampta yer alacak olması.
HABERİN DEVAMI İÇİN TIKLAYIN...
Kaynak: Melik Nahid - Nokta Dergisi