Valilerle bir araya geldiği yemekte 'Vatanı satmak' ifadesinin tanımını yapan Erdoğan'ın kullandığı ifadeler kulağımıza pek aşina geldi.
Ayşegül KASAP | ANALİZ | KARŞI GAZETE
Muhtarlarla gündemdeki yerini koruyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Valilere bir araya geldiği yemekte ‘Vatanı satmak ‘ kavramını tanımladı.
Erdoğan’ın ‘Vatanı satmak nasıl olur biliyor musunuz dedikten’ sonra tanımlama esnasında kullandığı ifadeler kulağımıza pek aşina geldi.
Nasıl mı?
Gelin, başlıklar halinde özetleyerek irdeleyelim…
Erdoğan: Vatanı satmak, kendi dirayetsizliğiniz, kendi işbilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur.
- ‘3 aya gidecek’ denilen Esad, 3 yıl oldu gitmedi. Suriye’de yaşanan iç savaşa Türkiye bizzat müdahil olarak bölgedeki radikal örgütler tarafından tehdit altında kaldı.
- Musul konsolosluğuna doğru ilerleyen IŞİD öngörülemedi ve 101 gün boyunca 49 yurttaşımız yüzlerce kafa kesmiş bir
terör örgütü tarafından rehin tutuldu.
- Mısır’ın içişlerine müdahale edildi ve ‘Geliyorum’ diyen darbe ön görülemeyerek, Mısır’da yaşanan iç karışıklık sonrası Türkiye’nin dış politikası bir kez daha açığa düştü.
- ‘Sıfır sorun’ politikasından ‘sıfır komşu’ noktasına geldik.
- Hukuku hiçe sayarak, özgürlüklere darbe indirerek, insan haklarını ayaklar altında pespaye ederek, basına sansür uygulayarak AB normlarından uzaklaştık, beraberinde yalnızlaştık.
- Türkiye’nin yurtdışında bulunan tek kara parçası olan Süleyman Şah türbesini bir kaçış operasyonuyla terk ettik.
- Ortadoğu’daki radikal örgütlerle iş birliği yapıldığı gerekçesiyle Almanya tarafından dinlendik ve Almanya’nın ‘dinledik’ itirafı ardından, bizzat Erdoğan tarafından ‘Büyük devletlerin dinlemesi normaldir’ denerek kriz görmezden gelindi. Bu
Erdoğan’ın Almanya’ya karşı zaafı olarak yorumlandı.
Örnekler bu şekilde arttırılabilir. Yukarıda verilen örnekler içinde bulunduğumuz tabloyu ortaya çıkarmaya yeterli gelecektir. Özetle, Avrupa’da ve Türkiye’de imajımız ‘sıfırlandı’, ‘Değerli yalnızlık’ ambalajıyla önümüze konuldu!
Erdoğan: Vatan satmak, bu topraklarda bin yıllık ortak geçmişi olan insanların birliğini beraberliğini, kardeşliğini sağlayamayarak, ülkenin maddi, manevi kayıplara uğramasına göz yummakla olur.
- Gezi direnişini esnasında Erdoğan’ın ‘Yüzde 50’yi zor tutuyorum, bunlar çapulcu, benim başörtülü bacımın üzerine saldırdılar’ şeklinde kullandığı ifadeler toplumun öfkesini ivmelendirdi ve halkı karşı karşıya getirdi.
- ‘Afedersin Ermeni’ sözüne imza atan Erdoğan, kendisinden olmayan insanları ‘Zerdüşt, Kürt, Alevi’ ifadeleriyle ötekileştirdi ve halkı kutuplaştırdı.
- Yolsuzluk operasyonu ardından hukukla aklanmak yerine, hakkındaki iddiaları bertaraf etmek için hukuku katletti ve halkı inandırmak için ‘iç düşman’lar oluşturdu.
- Hiçbir belge ortaya koymadan, insanlara kendi koyduğu sıfatlarla hitap eden Erdoğan, ‘elindeki belgeleri’ ne hikmetse bir yıldır ne mahkemeyle paylaşabildi ne kamuoyuyla.
Öyle ki elinde belge olmasına rağmen(!) Erdoğan’a yakın Havuz Medyası 2 saat bile geçmeden yalan olduğu ortaya çıkan haberler yapmaya devam etti. Belgesiz söylemlerle halkı karşı karşıya getirdi ve ‘kardeşliğine’ zarar verdi.
Erdoğan: Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur.
Özetleyerek sayacağım ekonomik gelişmeler Erdoğan’ın döneminde oldu.
- Hukuksuz uygulamalar, yabancı yatırımı ülkeden kaçırttı
- Enflasyon ciddi oranda yükseldi
- Enflasyonla orantılı faiz yükseldi
- Erdoğan, yükseleceğini bildiği halde sert üslubundan vazgeçmedi, dolar fırladı. Dolar’ın kırdığı rekorlarla borcumuz 38,5 milyar dolar arttı
- Cari açık, iç-dış borç arttı
- İşsizlik devlet kaynaklarından gelen rakamlarda dahi çift haneyi buldu Tüm bu tabloya baktığımızda, Erdoğan’ın ‘vatanı satmak’ olarak kullandığı tanımlamaların hepsi bizzat Erdoğan’ın Türkiye’sinde yaşandı.
Fotoğrafa bakınca aklıma Miguel de Unamuno’nun meşhur sözü geldi: “En zor bilim, kendini bilmektir.”
ANALİZ | KARSIGAZETE.COM.TR