CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV'de Oğuz Haksever'in sorularına yanıt verdi.
Oğuz Haksever: Hükümet sözcüsü Bülent Arınç konuşuyordu biraz önce Hakan Fidan olayı yine ağırlıklı bir konuydu. Cumhurbaşkanı ile aynı görüştesiniz o da karşı sizde karşısınız. Ama sizin savınız MİT siyasallaştı biçiminde. Bunun ötesinde bir itirazınız var mı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Cumhuriyet tarihinde MİT müsteşarlığını yapanların siyasal partilere hep eşit mesafelerde durdukları söylenir. Bunun 1950’li yıllarda bir iki istisnası vardır ama. Sayın Erdoğan benim sır küpüm dedi. Adında milli ifadesi olan bir kurumun bir kişinin sır küpü olması ne demektir. Benim diyor devletin demiyor. Böyle bir anlayışı bizim kabul etmemiz mümkün değil. Devleti bir tarafa itiyorsunuz bir kişini,n sır küpü oluyorsunuz. Ben neden sır küpü olduğunu gayet iyi biliyorum. Ona hangi bilgilerin servis edildiğini de çok iyi biliyorum. Siyasal partilerin nasıl izlendiğini nasıl dinlendiğini nasıl fişlendiğini ve o bilgilerin iktidar partisine götürülüp servis edildiğini de çok iyi biliyorum. Dönemin başbakanının belli gözlükleri takarak belli, kasetleri nasıl izlediğini de çok iyi biliyorum.
"PARLAMENTOYA GELİP ROBOSKİ'NİN HESABINI VERECEK Mİ?"
MİT müsteşarları siyasete girmemeliler. Şimdi parlamentoya gelecek Roboski’nin hesabını verecek mi? Çocuklarımız öldürüldü. Yine dönemin genelkurmay başkanı açıklamıştı milli kaynaklardan bilgiyi aldık ve bombaladık diye. Bu milli kaynak herhalde CHP değil. Milletvekili olarak kürsüye çıkıp bunun yanıtını verebilecek mi? İstanbul’da bir kız çocuğumuz molotof kokteyliyle yakıldı otobüste. Atan kim? MİT görevlisi. Bunu da soracağız.
Bunları korumak için özel yasalar çıkarıldı. İşin özeti bir kişinin sır küpü olan ve önemli konumda olan birisi TBMM’ye dinlenmek için geliyor fazla yorulmuş. TBMM tatil yapılacak bir yer değil. Bunu da en iyi bilmesi gerekenin MİT müsteşarı olması gerekir. Normalde MİT müsteşarlarının görevleri bittikten sonra bir köşeye çekilip oturdukları görülür. Bütün sırları ile birlikte toprağa giderler. Onlar bütün milletin bekası için çalışmışlardır. Ama iktidar partisine diğer siyasal partileri gözleyip bilgi sunduğunuz zaman Almanya’daki gestapoya dönüşürsünüz. Ben de zaman zaman bugünkü MİT’i gestapoya benzettim. Bizi dinliyorsunuz bizim milletvekillerimiz fişliyorsunuz ve götürüp iktidar partisine servis ediyorsunuz diye.
"MİT MÜSTEŞARI PARLAMENTOYA GELİP NE YAPACAK"
Yine dönemin başkanı AKP grubunda ‘ey Kılıçdaroğlu senin nefes alışını bile takip ediyoruz’ demişti. Kendisi herhalde gelip beni dinlemiyordur devletin yetkili kurumları var dinleme konusunda ihtisaslaşmış ben onlara talimat verdim seni dinliyorlar ve bana servis ediyorlar. Bugün benim sır küpümdür demekle orada söylediğiniz doğrulamış oluyor. MİT müsteşarı parlamentoya gelip ne yapacak merak ediyorum. Aslında ortada bir danışıklı dövüş olduğunu da kabul edelim. Ben görevinde kalsın beni dinlemeden istifa etti filan devletin geleneklerinde bir ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı bir bürokrata sen yerinde kal diyecek o da çok kaldım yerimde yoruldum istifa ediyorum devletin geleneklerinde bunlar yoktur. Başbakan bürokrata yerinde kal dediği zaman cumhurbaşkanı yerinde kal dediğin zaman kalır kural budur. Ama kuralı dinlemiyorsa aralarında çok özel ilişkiler var demektir. Eğer benim söylediklerime uymazsan ben bunun intikamını senden alırım demektir. O açıdan MİT müsteşarı parlamentoya gelecek öyle anlaşılıyor.
"ELİNDE ÇOK BELGE VAR"
Konuştuğu zaman AKP ile ilgili elinde çok bilgi var. Rıza Zarraf’ın bakanlarla olan ilişkisini 18 Nisan 2013’te Erdoğan’ın önüne koyan kişidir. Bakanların ilişkileri var parasal ilişkiler var ortaya çıkarsa AKP hükümeti çok zor durumda kalır diyor. Bakanların rüşvet aldığını biliyor dönemin başbakanına servis ediyor başbakan bunu kapatıyor. Kim bilir Hakan Fidan’ın elinde AKP ile ilgili ne bilgiler var. Burada aktif olan cumhurbaşkanı ve başbakan değil söylediğini kabul ettiren MİT Müsteşarıdır. Size bu ülkenin ihtiyacı var dediğinde bir cumhurbaşkanı bir başbakan hiçbir bürokrat o koltuktan ayrılmaz. Ama MİT müsteşarı tam tersini yaptı ve ikisi de ses çıkaramıyorlar çünkü karşı çıkışın maliyeti ağır olacak bunu biliyorlar.
"SÖYLEYECEKLERİ BİR ŞEY KALMADI"
Yanlış hatırlamıyorsam eski bir CIA başkanının anıları ve bir filmi vardı. Orada CIA başkanının devlet başkanı ile ilgili elinde ne tür belgeler olduğunu ihsas ettirmesi ve kendisini kabul ettirmesi vardır. Şimdi bu süreci Türkiye yaşıyor. Devlet başkanı ve cumhurbaşkanı, başbakanı konumunda olan devletin bürokratı ile ilişkilerini yasal zeminde sürdürmek zorundadır. Eğer siz bu alanın dışına çıkar ilişkileri yasadışı bir sürecin içine sokarsanız hesabını veremeyeceğiz veya bürokratın önünde eğileceğiniz bir süreci yaşamış olursunuz. Hakan Fidan’ın eli güçlüdür bütün kirli ilişkileri biliyor, Cumhurbaşkanı ile Başbakan adeta emredersiniz buyur gel demenin dışında söyleyecekleri bir şey kalmadı.
Oğuz Haksever: Anayasa mahkemesi ve Yargıtay’da aynı anda seçimler oldu. Bu değişimlerden bir sonuç çıkmasını bekliyor musunuz? Yargıtay başkanı özellikle artık hukuka olan güvenin artık tamir edilmesi lazım iyi durumda değil bile dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu: 12 yılda itibar kaybeden kurumlardan biri de yargıdır. İtibar kaybı vardır. Siyasi otoritenin emrine girdiler çünkü. Yürütme ile ahenkli çalışacağız diyor yeni anayasa mahkemesi başkanı. Yürütme ile ahenkli çalışacağız dediğiniz andan itibaren ben yürütmenin memuruyum anlamına gelir. Bunu bir anayasa mahkemesi başkanının bilmemesi ise başlı başına ayıptır. Aslında biliyor memur olacağını kendisi itiraf ediyor. Amerika’da başkan yemin ederken ayağa kalmıyorlar, alkışlamıyorlar. Siz daha koltuğa oturur oturmaz ahenkli çalışacağız diyorsunuz. Merak etmeyin anayasaya aykırı yasaları da çıkarabilirsiniz biz bunları görmezden geliriz anlamına gelir bu. Oysa siz diyeceksiniz ki biz anayasanın gereklerini yerine getireceğiz. Kişilerine can ve mal güvenliği hukukun üstünlüğü kavramı içinde bizden sorulur diyecek. Hiçbir vatandaş meraklanmasın bu ülkede adalet vardır yargı vardır, evrensel hukuk kuralları neyi öngörüyorsa biz onu gereklerini yerine getireceğiz demesi gerekirdi.
"ÇÖKMESİ ANLAMINA GELİR"
Yargıtay başkanı seçildi. O makamlara duyduğum saygıdan ikisine de bir şey söylemek istemiyorum. Bir kişiyi aklayacaksınız akladığınızın semeresi olarak bir yere geleceksiniz. Bir kişiye karşı verdiğiniz bir kararın size dönük maliyeti sizin makamınız olacak. Bunlar yargının kabul edeceği olaylar değildir. Adalet kavramı soylu bir kavramdır. Adalet kan kaybederse her şey kan kaybeder. Yasama, yargı yürütme dediğimiz devletin çatısı üç ana ayak üzerine inşa edilmiştir. TBMM, hükümet ve yargı. Bunların birbirini denetlemesi temel kuraldır. Birinin diğerinin emrine girmesi çatının çökmesi anlamına gelir. Sayın Cemil Çiçek 17-25 aralık süreci yaşanırken bir cümlesinde anayasanın 138. maddesi çökmüştür dedi. 138.madde yargı bağımsızlığını işliyor. Bir ülkede bu madde çökmüşse orada hangi hukuktan bahsedeceksiniz. TBMM yürütme organının arka bahçesine dönüşmüşse, bir kişinin talimatına göre yasama organı karar veriyorsa orada da kan kaybı var demektir. Parlamentonun yasama organı olarak yürütmeyi denetlemesi lazım. Bir parlamento düşünün anayasaya göre Sayıştay raporu gelecek ki siz bütçeyi kabul edeceksiniz. Sayıştay raporu bile gelmeden bütçe kabul edildi. Görevini kötüye kullandı yürütme organı için.
Oğuz Haksever: Size yönelik bir suçlama var iktidar tarafından. İktidarın paralel devlet diye tanımladığı oluşumla Fettullah Gülen’le aranızda bağlantı olduğu yönündeki iddialar ortaya atıldı. Ayrıca partinizden bir yetkili Hidayet Karaca’yı ziyaret etti. Önce iddiaları sorayım.
Kemal Kılıçdaroğlu: 17-25 Aralık sürecinde bir hükümetin bir devleti nasıl doyduğuna tanık olduk. Bakanların başka bir ülkenin Türkiye'de yaşayan insanın önüne nasıl yattığını da gördük. Rüşvetleri nasıl aldığına tanık olduk. Bunları oryaya çıkaran da paralel diye tutturdular. Hayatım boyunca siyasi yaşamımda dahil devlette bir paralel yapılanması olsun cümlesi kullanmadım. Tam tersine devlette bir paralel yapılanma olmamalıdır dedim her zaman. Yargıtay’a 160 yargıç atandı Yargıtay’a 160 militan atadınız diye TBMM kürsüsünde itiraz ettim. HSYK’yı değiştirdiler anayasayı değiştirdiler yanlış yapıyorsunuz dedik. Hayır bizim bildiğimiz doğru dediler. HSYK dört ana unsurlardan oluşuyor, AKP’liler, cemaatçiler, ülkücüler ve sosyal demokratlar. Bu yargıya güvenir misiniz? Hakimler artık haklı bile karar verse ona güven sarsılacak. Yapan bunlar ama CHP’yi suçluyor.
Hayatımızın hiçbir döneminde siyasal anlayışımızın da gereği olarak paralel yağının ne yanında durduk ne de destek verdik. Herhangi bir yurttaş hukuksuz bir işlemle karşı karşıya kaldığında onun savunucusu olduk. Bir dönem bize siz darbecisiniz diyorlardı. Silivri’ye gidip haksızlığa karşı çıktığımız için. Biz ne darbeciydik ne Ergenekoncuyduk biz haktan hukuktan yanaydık. Şimdi bizim arkadaşlarımız hapishanede hayati tehlike geçiren hasta olan kişileri de ziyaret ettiler. Bunların içinde Hizbullahçılarda vardı. Biz Hizbullahçımıyız. Ama bir insan mahkumsa onun hakları varsa insan olarak, onun haklarına sahip çıkmak benim görevim. İnsan için siyaset yapılır. Benimle aynı dünya görüşünü paylaşmayabilir. Benimle farklı düşünebilir, beni hiç sevmeyebilir de ama birisinin ona yapılan haksızlığa karşı çıkması lazım. Benim inancımda bunu emrediyor benim siyaset anlayışımda bunu emrediyor.
"BİR KİŞİ DARBE YAPABİLİR Mİ?"
Hidayet Karaca tutuklandı. Hangi deliller var elinde. Bir kişi darbe yapabilir mi hükümete? Silah varsa suçlayalım, tank topu varsa, yanında ordusu varsa suçlayalım. Birilerinin de mazlumun yanında olması lazım. Mazlumun yanındayız diye siz paralelcisiniz diyorlar. Ben dedim ki senin bakanının koluna 700 milyar liralık saati paralelciler mi taktı? Kim taktı? Sen paralelci diye bir kişiyi görevden aldın diye bir karşı mı çıktık? Birileri yasadışı dinlendi sen görevden aldın biz karşı mı çıktık? Bir başbakan dinleniyor ve yasadışı dinleniyor dediğinde biz karşı mı çıktık? Hayır. Senin önüne dönemin başbakanına söylüyorum 18 Nisan 2013’te MİT müsteşarı senin iki bakanının rüşvet aldığını sana söyledi. Şimdi sen o MİT müsteşarını getirip milletvekili yapacaksın. Neden o dosyayı kapattın? Bizi suçluyorlar çünkü suçlayacakları bir şey yok. Yolsuzluklarını, hırsızlıklarını kapatmak için CHP paralelle işbirliği yapıyor. Belgeyi koy ortaya o zaman sen başbakan değil misin? Ben Fettullah Gülen’e telefon edip ne emriniz var mı dedim. Ama sen başbakan olarak kendi hükümet sözcünü gönderdin oraya ne emri vardır biz gereğini yapalım diye.
Halkımızın bunları unutmaması lazım. Nerede biz mazlum varsa dünya görüşü ne olursa olsun onun yanında olacağız. Nerede bir zalim varsa dünya örüşü ne olursa olsun o zalimin karşısında olacağız. Benim inancımda siyasi görüşümde bunu emrediyor.
Oğuz Haksever: Devletin içinde Balyoz’u da Ergenekon’u da göz önünde bulundurursak ilk süreçlerini böyle bir oluşum olduğunu düşünüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Böyle bir oluşum olduğunu hükümet iddia ediyor. Bütün bilgiler belgeler dokümanlar hükümetin elinde. Belgeyi bilgiyi görmeden yorum yapmamız doğru değil. Buna yönelik emareler var tabi. Ama bunları o makamlara getirenler ben değilim. Valiyi, komutanı, yargıcı ben tayin etmedim. Biz aldatılmışız dediler. Bir yapıya karşı aldatılan siyasal iktidarın devleti yönetme erkini kaybetmesi anlamına gelir. Senin istihbarat örgütün var, polis teşkilatın var. Sen çocuk musun? Aldatılmışız dediğin andan itibaren o koltukta oturma hakkın yok senin. Sabah akşam berabersin içtiğiniz su ayrı gitmiyor nasıl oluyor da aldatılıyorsun. Nasıl oluyor da senin yolsuzluğun ortaya çıktıktan sonra aldatıldığının farkına varıyorsun. Para kasaları, ayakkabı kutuları, milyon dolarla, medya havuzları, çocuğum paraları sıfırla demen, Şehrizar konutlarından kalan 30 milyon euroyla 6 villa alman hepsi ortada. Bunlar ortaya çıkınca aldatıldık diyorlar. Demokrasi iki açıdan ciddi yara aldı. Ahlak ve hukuk açısından. Ahlak açısından hiç bir sağlıklı demokrasinin kabul edemediği yolsuzluk boyutları ile karşı karşıya kalanlar koltuklarında oturmaya devam ediyorlar. Bunu bir ülkenin ahlakı etik değerleri kaldıramaz. TBMM’de yolsuzluk yaptığı açıkça belli olan, belgeli olan artı itiraf olan Erdoğan Bayraktar itiraf etti o talimat verdi diye. İstifa edecek birisi varsa onun istifa etmesi lazım dedi. Hala bunlar koltuklarında oturuyorsa demokrasi ahlaki açıdan yara almış demektir. Yargı açısından da yasama organı açısından da anayasayı ihlal açısından da hukuki olarak demokrasi yara almıştır.
Oğuz Haksever: CHP çözüm sürecine hiç katkı sağlamayacak mı? Böyle bir algı oluşturuluyor ve görülüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu: Çözüm süreci nedir kimse bilmiyor ama biz biliyoruz sorunun nasıl çözüleceğini. 30 yıldır devam eden terörün sonlanması için bu silahlı güçle ya da güvenlik önlemleri ile bu sorun çözülmez diyen genel başkanım. Bu sorunun çözümünün anahtar noktası o da 12 Eylül darbe yasalarıdır ve o yasanın kalkması lazımdır. Yüzde 10 seçim barajının kalkması lazım dedim. CHP bunu söyler ama samimi değildir ertesi gün vazgeçer diye açıklamalar yapıldı. Hemen arkadaşlarımı aradım seçim barajının yüzde 7’ye indirilmesi ile ilgili kanun teklifini verin dedim. Milletvekillerimiz hazırladılar verdiler. Yüzde 7 yüksek dediler tamam dedik yüzde 5 olarak verdik hatta bir arkadaşımız yüzde 3 olarak verdi. Kürt siyasal hareketinin ya da bunu temsil ettiğiniz söyleyen siyasal partinin bu sorunun çözümü konusunda samimi olup olmadığını biz buradan test ediyoruz. Sen bu sorunu çözmek istiyorsan neden madde 1 seçim barajı indirilmelidir diyemiyorsun? Çünkü ben samimi olarak çözülmesini istiyorum ve diyorum. Ama sen bu sorunu sömürüyorsun çözmek istemiyorsun diyorum.
"FAİLİ MEÇHULLERE KARŞI ÇIKTIK"
Yüzde 10 seçim barajı düşse ne olur Kürt siyasal hareketini temsil eden siyasi parti gelir parlamentoya. Meşru zeminde biz oturup konuşacağız. Biz dedik ki bu sorunun çözüm adresi İmralı değildir TBMM’dir dedik. Dönemin başbakanı çıktı dedi ki TBMM neyi çözmüş ki bugüne kadar bunu çözecek. Aradan geçti iki yıl parlamentoya bir yasa getirdiler meclis bunun adresidir diye. Ama orada bir maddeye itiraz ettik biz. Faili meçhulleri meşrulaştıran bir maddeydi ve biz karşı çıktık. Hemen koro halinde CHĞ işte karşı çıktı çözüm sürecine. Biz faili meçhullere karşı çıkıyoruz dedik. Sonra bu CHP doğruyu söylüyor dediler ve maddeyi çektiler bizde destek verdik yasalaştı. O yasanın ikinci maddesinin bir fıkrasında diyor ki belli aralıklarla çözüm süreciyle ilgili kamuoyu bilgilendirilir. Siz gazetecisiniz o teklif yasalaştığı tarihten bu yana kamuoyuna çözüm süreci ile ilgili bir açıklama yapıldı mı? Hiç yapılmadı. Yasa çıkmış kanuna uymak zorunda değil mi herkes neden gereği yapılmıyor. Açıklama yapmıyorlar. Kürt sorununun çözümü güvenlik önlemleriyle çözülmez. Tam demokrasi, birinci sınıf demokrasi ve özgürlükle çözülür. 17 maddelik bildirgemizi açıkladık ve maddelerden birisi yüzde 10 seçim barajıdır. Diyarbakır cezaevinin insan hakları müzesine dönüştürülmesidir. Ellerinin tersiyle ittiler bunları. Türkiye'nin en temel sorununu çözmek mi istiyorsunuz 4 koşula uyacaksınız dedik. Samimi ve dürüst olacaksınız, gizli kişisel bir ajandanız olmayacak bu sorunu sömürmeyeceksiniz. Üç, halka hesabını veremeyeceğiniz angajmanlara girmeyeceksiniz. Dört, halka muhalefete belli aralıklarla bilgi vereceksiniz. Bunları yapıyorsanız size kredi açıyoruz buyurun çözün. Dönemin başbakanı çıktı senin kredine ihtiyacım yok sen kendin zaten krediye muhtaçsın dedi. Şimdi CHP’nin çözüm süreciyle ilgili bir görüşü var mı diyorlar bütün bunlardan sonra. Hükümet bunları yapabilseydi bu sorun çözülürdü. Ben HDP’nin de samimi olduğuna inanmıyorum. Herkes bu sorunu çözülmüyor.
Oğuz Haksever: Demirtaş odan 20 metre ötesinde buyursun gelsin anlatayım demişti.
Kemal Kılıçdaroğlu: Bana anlatmasına gerek yok çıksın televizyonlara anlatsın hükümetle neyi konuştuklarını. Bana bilgiyi verecek olan asıl iktidardır gelip bana bilgi verecek. Ben onların kapalı kapılar ardından neler konuştuklarını zaten biliyorum. Ama onların samimi olmadığını da gayet iyi biliyorum. İki tarafta birbirini kandırmaya çalışıyor. Güvensizlik üzerine inşa edilen bir süreç çözümsüzlük süreci olur. Doğru, Güneydoğu’da asıl paralel yapı. PKK’nın vergi daireleri var mı? Var. PKK’nın mahkemeleri var mı? Askere alma daireleri var mı? Var. Bunu Davutoğlu söylüyor. Caddenin ortasında adam silahla kimlik kontrolü yapıyor. Kendisini başbakanlık koltuğunda oturarak başbakan olduğunu zannediyor. Sen başbakan değilsin ki. Paralel yapılanma orada oluşmuş bu beyefendi kalkmış efendim ben buna izin vermem.
"KAYMAKAM SINIR KAPISINDAN ÇIKAMIYOR"
Geçen Salı günü Gümrük Ticaret bakanlığı müfettişinin raporunu açıkladım. Habur sınır kapısından Silopi’ye gelemiyor önleri kesiliyor. 155’e telefon ediyorlar bize değil jandarmaya telefon edin diyorlar, jandarma 155’e telefon edin diyor. Kaymakamı arıyor o geliyor. Kaymakam Habur sınır kapısından dışarı çıkamıyor memurlar ve müdürlerle birlikte. Ben Türkiye'nin sorunlarını çözmeye talip samimi birisiyim. Bu sorunu ancak biz çözeriz biz kimseyi kandırmayız. Açık ne netiz biz. 17 maddeyi aldık kamuoyuyla paylaştık. Biz bugün sorunların çözümüyle ilgili olarak yaklaşık 20-25 kanun teklifini parlamentoya vermiş bir siyasi partiyiz. Kitap haline getirdik biz bunu. Doğu, Güneydoğu’da sivil toplum kuruluşlarına dağıttım hangisine itiraz ediyorsunuz dedim hiç birisine dediler. Siyasete servet edinmek amacıyla girenlerle siyasette halkın sorunları çözmek amacıyla girenler arasında fark vardır. Biz dünyalık edinmek isteyen bir siyasi gelenekten anlayıştan ve inançtan gelmiyoruz. Onlar öyle değil onlar dünyalıklarını yapmak için siyaset yapıyorlar. İnançları siyasette kullanarak vatandaşın gözünü boyamak istiyorlar. Etnik kimlik üzerinden siyaset ne zamandan beri solculuk oldu merak ediyorum. Biz herkesin etnik kimliğine saygılıyız. Onlar etnik kimlik üzerinden siyaset yapıyorlar ve bunu da solculuk olarak millete satmaya çalışıyorlar. Etnik kimlik üzerinden solculuk Hitler’in mirasıdır dünya siyaset tarihine. Biz 21.yüzyılın dünyasında etnik kimlikleri herkesin şerefi onuru kabul ederek, inançları herkesin manevi dünyasının zenginliği kabul ederek yolumuza devam etmek istiyoruz.
Oğuz Haksever: Bir iddiayı hatırlatarak seçim konusuna geçelim, yapamazlar iddiası efendim. Parti için böyle bir iddia sürekli iktidarın işlediği konulardan birisi.
Kemal Kılıçdaroğlu: Bunu da çok samimi söylüyorum eğer bunların yönettiği gibi yönetemez diyorlarsa haklılar. Ama Türkiye'yi hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk, insan hakları, yoksulluğu bitmek işsizliği bitirmek amacıyla yönetemez diyorlarsa hayır yönetiriz. Ben 27 buçuk yıl devlette çalıştım. Uzun yıllar hesap uzmanlığı yaptım. Büyük şirketleri denetledim. Gelirler Genel Müdürlüğü'nde Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı yaptım. Bütçe nasıl hazırlanır, vergi nasıl toplanır bütün hayatım bunlarla geçti. Pek çok başbakanla aşağı yukarı tamamıyla çalıştım. Devletin bütçesinden sonra en büyük bütçeye sahip olan kurumu yönettim. Hiçbir yolsuzluğa izin vermedim. Ki o kurumun başkanlığını yapanlardan hapse girenler vardır. Benim bütün hesapların didik didik edildi ama bir şey bulamadılar. Dolayısıyla bir ülke nasıl yönetilir çok iyi biliyorum. Bir ülkeyi yönetmek kadar kolay bir şey yoktur aslında. Eğer devleti yönetirken her kurumun yasalarda tanımlanmış görevini yapmasını sağlıyorsanız bir sorununuz yok zaten. Vergi dairesi vergisini topluyorsa ne olacak görevi o zaten. Merkez bankası enflasyonu frenlemek için çalışıyorsa zaten onu yapacak görevi o.
"HER SEFERİNDE BURNUNU SOKMAZ"
MİT iyi bir istihbarat ağı kurmuş ve bilgiyi getiriyorsa zaten bir sorun yok. Siz saat gibi çalışan bir devlet aygıtını çalıştırmak zorundasınız. Ne zaman zorlanılır biliyor musunuz kamu ihale kurumu objektif ihale yapmayıp siz telefon edip şu ihaleyi bizim adamımıza ver derseniz orada direnç başlar. Bunların yaptıkları o. Merkez bankası başkanına karşı çıkıyorlar neden faizi indirmiyorsun diye. Yanlış yapıyorsa görevden alırsın. Çağırırsın kardeşim yasa böyle diyor sen yasaya aykırı davranıyorsun koy istifa dilekçesini dersin. Siyasi partiler devleti yönetmek üzere gelirler devlet olmak üzere değil. Obama Amerika’da dünyanın jandarması olduğunu bildiğimiz bir ülke. Obama FBI’ın işine, gelir idaresinin işine, CIA’in işine her seferinde burnunu sokmaz. Medyanın bağımsızlığı vardır kimse müdahale edemez o alanlara. Ama biz her şeye müdahale ediyoruz.
"BÖYLE DEVLET YÖNETİLMEZ"
1 metrekarelik hazine arazisi düşün ister Hakkari’de ister İstanbul’da olsun başbakanın onayı olmadan satılamıyor. Orada devlet yönetimi yoktur bir kişinin kendi hırslarını tatmin ve dünyalıklarını sağlama vardır. Böyle devlet yönetilmez. Milli eğitim bakanlığı her bakan değiştikçe milli eğitim stratejisi değişiyor. Her bakan değiştikçe sınav sistemi değişiyor. Böyle devlet yönetilmez. Bakın ben ısrarla grup toplantılarında ve gittiğim yerlerde söylüyorum bize 4 için yetki verin diyorum 12 yıl değil. Devletin nasıl yönetildiğini ülke bir görsün. Daha sonra zaten seçime gideceğiz. Bir başbakanın veya bir yöneticinin en temel özelliği kendisine en az ihtiyaç hissettiren kişi başarılı bir yöneticidir. Siz mekanizmayı bozarsanız devleti yönetemezsiniz. Dış politikaya bakın bu mudur devleti yönetmek. Suriye’de kan akıyor Irak’ta görüyorsunuz her şeyi. Devleti yöneten kişi kendi 49 personelini IŞİD’e rehin olarak veremez. Devleti yöneten kişi kendi askerinin başına çuval geçirtemez.
"DEVLET TÜZELDİR"
Devlet kişi değildir bir tüzel kişidir. Eğer siz yolsuzluk yapanları koruyorsanız ve bunun adına da ben devleti iyi yönetiyorum diyorsanız olmaz. Çalıyorlar ama işte yapıyor algısını milletin belleğine yerleştirmeye çalışıyorlar. Ben devleti yönetmek kişisel zenginleşme aracı olmamalıdır derken bunu kastediyorum. Çalıyorlar ama iş yapıyorlar demek inancımıza, ahlakımızı, siyaset anlayışımıza aykırıdır. Bunu yerleştirmeye çalışıyorlar çalmayan insanlar ülkeyi yönetemez. Bende iddia ediyorum çalmayan insanlar aslında ülkeyi yönetirler. Siz kurtuluş savaşından sonra Osmanlı’nın borcunu son kuruluna kadar ödeyip hiç çalmamışsanız, ülkeyi demir ağlarla örmüşseniz, fabrikalar kurmuşsanız çalmadan yapmış. Biz çalmadan yapabiliriz. Sata sasa bitiremediler. Çalmayan insanların en temel özelliği halka hesap vermektir. Bu ülkede doğan her çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. Vergi sadece nefes almakta yoktur. Şu çaya da suya da vergi ödüyoruz. Çocuğuna mama bulamadığı için çay içiren annede ödüyor bu vergiyi sadece zenginler ödemiyor. Pazardan artık toplayan annede ödüyor. Otobüse binen kadında ödüyor. O nedenle demokrasinin çıkış kaynağı ödenen vergilerin hesabını sormakla başlıyor. Efendim CHP yönetemezmiş. Ne yaptık biz yönetemiyoruz? Hırsızlık mı yaptık, yolsuzluk mu yaptık, birisine kardeşim bir dakika dur senin çocuğun okula gitmesin mi dedik?
Oğuz Haksever: Bu dönem bazı tecrübeleri oldu CHP’nin. Genel merkezle anlaşamaya genel merkezin prensipleri dışında hareket ettiği kanaatine varılan arkadaşlarınızla yollarınız ayrıldı. Bu tecrübe milletvekili aday profiline yansıyacak mı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Demokrasiyi savunan parti biziz. Sadece savunmakla değil uygulamasını yapan partide biziz. Parlamentoda kendi grup başkanvekillerini seçimle seçen tek partiyiz. Geçen seçimlerde 30’u aşkın yerde önseçim yaptık. Bu seçimlerde göreceksiniz çok daha fazla yerde önseçim yapacağız. Diğer partiler yapmadı. Delege ile de yapmayacağız partinin üyeleri ile yapacağız. Unuttuğumuz demokrasiyi topluma hatırlatmak istiyoruz. Partili olduğunuz andan itibaren partinin programına ve disiplinine uyacaksınız. Belli bir disiplin içinde düşüncelerinizi özgürce dile getirilmesidir. Ama ben bu vesileyle bütün üyelerimize sesleniyorum oy kullanırken gerçekten şu kişi TBMM’de CHP’ni temsil eder diyeceğiniz insanları seçin. Oy kullanırken kadın milletvekillerimizde olmalı onları da seçim. Oy kullanırken bu ülkenin nüfusunun yarısının genç olduğunu unutmayın. Yüzde 10 gençlik kotamız yüzde 33 cinsiyet kotamız var. Türkiye'nin en genç belediye başkanı CHP’li. Kadın daha fazla olmalı genç daha fazla olmalı. Bu olduğu zaman CHP bu ülkenin demokrasi geleneğine en büyük katkıyı yapmış olacaktır.
Oğuz Haksever: Nereler planlıyorsunuz ön seçim yapmayı?
Kemal Kılıçdaroğlu: En büyük üç ilimiz var Ankara, İstanbul, İzmir. Bütün üyelerimiz bilsinler hakim gözetiminde önseçim yapacağız. Bazı yerlerde eğilim yoklaması yapacağız. Çünkü yüzde 15’lik genel merkez kontenjanı kullanırken yüzde 5 siyasi partiler kontenjanına girmediği için oraya yargıç gelmiyor. Ama gelmezlerse noterlerle konuşalım gelsinler her sandığın başına seçime öyle yapalım dedik. Nerelerde eğilim yoklaması, merkez yoklaması yapılacağını parti meclisimiz kabul edecek büyük ölçüde. Ankara, İstanbul, İzmir’de önseçim olacak derken parti meclisinin kararına müdahale anlamına gelmesin bu merkez yönetim kurulunun kararı olarak biz bunu parti meclisine taşıyacağız.
Oğuz Haksever: Deniz Baykal’la bir temasınız olduğu adaylığı düşünüyor mu yeniden?
Kemal Kılıçdaroğlu: Geçen gün telefonla konuştuk sayın Baykal’la sanıyorum önümüzdeki hafta bir araya geleceğiz tekrar konuşacağız. Deniz bey parlamentoda siyasal birikimi ve deneyimi olan ender kişilerden birisidir. Bizim siyasetimizin en büyük zaaflarından birisi de deneyime ve birikime önem vermemektir Türk siyasetini kastediyorum. Birikim ve deneyime önem verilseydi Türkiye farklı bir sürecin içinde olurdu. Bugün batı maalesef bizi demokratik bir ülke olarak kabul etmiyor. Geçmişteki tecrübelerden yanlışlıklardan ders alabilseydik daha güzel bir Türkiye inşa edebilirdik. Geçenlerden birisi bana Avrupa’daki çok büyük uluslararası bir kuruluş Türkiye'yi Avrupa ülkesi olmaktan çıkardı Ortadoğu ülkeleri sınıfına koydu diye. Bu benim yüreğimde derin bir sızı olarak kaldı. Hep uygar bir toplum olalım, çağdaş olalım bizim çocuklarımızda iyi eğitim alsınlar yetişsinler diye mücadele verdik hep. O mücadeleyi sürdüreceğiz. Siyasette birikim ve deneyi,m bu açıdan çok çok önemli. AKP’de de son derece düzgün siyaseti iyi bilen insanlar var. Ama onlar 2002’de parlamentoya girişinden 2015’e kadar toplandılar ve bir köşeye atıldılar ve bugün hüzünle izliyorlar AKP’yi. Demokrasi diye geldiler devlet oldular baskıcı bir unsur olarak ortaya çıktılar. Bir dikta yönetimine evrilen bir AKP görüyoruz.
Oğuz Haksever: Sürpriz isim olacak mı veya tanınmış isimlerden milletvekili adayı olur mu? Ön seçimler haricinde genel merkezin düşündüğü...
Kemal Kılıçdaroğlu: Tabi kontenjan kullanacağız zaman zaman bize kontenjan adayı olmak istiyorum diye gelen birikimli arkadaşlarımız var. Onlara önseçim yapacağız orada çıkan aday profilini görmemiz lazım. Diyelim erkekler çıktı o zaman birim kadın kontenjanını kullanmamız gerekiyor. Genç yoksa genç arkadaşımızı kullanmamız gerekiyor kontenjandan. Dolayısıyla şimdiden yorum yapmamız çok zor. Bizim en büyük şikayetimiz haberler içinde bizim haberlerimiz çok kısa yer verilir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nden cumhurbaşkanı konuşur, başbakan konuşur, hükümet sözcüleri konuşuyor bütün kanallarda canlı verilir bunlar. Ama biz konuşurken böyle kısa öz bir şeyler verilir görevimizi yaptık der gibi yapılıyor. Geçen TRT İstanbul İl Kongresi’ni daha kongre başlamadan başbakan daha konuşmaya başlamadan kongreye canlı başlanmışlar ve dakikalardır veriyorlar. Benim ödediğim vergimle benim aleyhime yayın yapıyor. Ertesi gün arkadaşlarımız gittiler TRT’ye böyle bir şey olmaz dediler. HSYK’nın bu konuda görüşü var tarafsız olmadıkları artık kanıtlanmış durumda. Oysa TRT yasasında genel müdürünün tarafsız olması gerektiği, yayınlarının tarafsız olması gerektiği yazılı olmasına rağmen açıkça söylüyorum büyük bir ahlaksızlığa imza atıyorlar. Bu ülkede vatandaşın ödediği elektrik parasıyla yapıyorlar onu. Benim başbakanlığım döneminde böyle bir TRT olmayacak. BBC gibi olacak o da resmi bir kuruluş. Ben özel televizyonları suçlama gibi bir lüksüm yok. Onlar istedikleri gibi yayın yaparlar benim vergimle yayın yapmıyorlar ama TRT’nin bunu yapmaya hakkı da yoktur yetkisi de yoktur. Orayı adam edeceğiz. Biz iktidarsak onu eleştirecek biz neden eleştirdin diyemeyeceğiz. Biz demokrasiye haklara özgürlüklere saygılıyız ve saygılı olmayı sürdüreceğiz.
Oğuz Haksever: Projeler olarak neler söylersiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu: Çok güzel projelerimiz olacak, halka dokunan projelerimiz olacak. Onun günlük yaşamındaki sorunları nasıl çözeceğimizi anlatacağız. Bu ülkede işsizliği bitireceğiz. Bu ülkede yoksulluğu yönetmeyeceğiz AKP yoksulluğu yönetiyor. Biz yoksulluğu bitireceğiz. Kim olursa olsun kimliği, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun yoksulluk olmayacak. Hiçbir çocuk gece yatağa aç girmeyecek. Hiçbir anne mama bulamıyorum diyemeyecek. Her evde huzurun olduğu, intiharlar arttı, boşanmalar arttı, fuhuş arttı sözde Müslüman geçinenlerin iktidarında. Fuhuş, yolsuzluk, hırsızlık bu kadar artıyorsa ceza evlerinde yatacak yer kalmadıysa, Şanlıurfa’da 6 metrekarelik odada 9 çocuk annesi ile birlikte kalıyorsa Şanlıurfa’ya hastane değil modern bir hapishane yapmak için para ayırıyorsa ben o iktidar değilim. Halk için çalışacağız. Eğer bir çocuk işsizse bu ülkede onun sorumlusu benim. Yoksul varsa onunda sorumlusu benim. Ben bunları sıfırlayacağım bu ülkede.