Abdullah Öcalan'a o raporu kim sızdırdı?

Sözcü yazarı Saygı Öztürk çok çarpıcı bir soru ile okuyucu karşısına çıktı.
'Cemaatçi' olduğu öne sürülen Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi başkan vekilliği, başkan yardımcılığı, Siirt, Diyarbakır gibi kritik illerde emniyet müdürlüğü görevlerinde bulunan Recep Güven'in savunmasını köşesine taşıyan Sözcü yazarı Saygı Öztürk çok ilginç tespitlerde bulundu.

İşte Saygı Öztürk'ün o yazısı;

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi başkan vekilliği, başkan yardımcılığı, Siirt, Diyarbakır gibi kritik illerde emniyet müdürlüğü görevlerinde bulunan ve “cemaatçi” olduğu öne sürülen Recep Güven, “yasadışı dinleme” iddiaları nedeniyle cezaevinde. Mahkemeye sunulmak üzere avukatına verdiği el yazısı notlarda “çözüm süreci”ne ilişkin önemli iddialarda bulunuyor, şehir merkezinde adresi belli olmasına rağmen PKK’nın başı Murat Karayılan’a operasyon yapılmadığını, gerekçe olarak da “biz kendisiyle görüşüyoruz” denildiğini öne sürdüğünü bu köşenin okurlarına aktarmıştım.

O savunmada çok önemli iddialar, bilgiler var. 2009 yılında yapılan kapsamlı operasyonlar sonucu PKK’nın cezaevindeki başı Abdullah Öcalan ile eylemci kadronun bağını koparttıklarını, uzun süre yönetim boşluğu yaşandığını belirtiyor, “Ama süreçle ilgili milleti devletle bütünleştirecek, birlikte yaşama arzusunu artıracak, terörist olmaktan gençleri uzaklaştıracak ciddi projeler olmadığından kazandırılan zaman da heba edildi” diyor. Güven’in çarpıcı açıklamalarından bölümleri sürdürelim:

14 BİN KİŞİLİK ANKET

“Bizimkiler Oslo görüşmelerinde edindikleri izlenimleri aktarırken Avrupa’daki Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) mensupları ile Kandil’dekilerin de artık savaştan bıktıklarını, hatta Zübeyir Aydar’ın ‘Tarabya’da rakı içmeyi, balık yemeyi özlediğinden’ bahsediyorlardı. Nasıl bir romantik ortamsa artık…

Bu arada meşhur politik psikoloji uzmanı Vamık Volkan’dan bahsetmek önem arz ediyor. Uzun zaman devletin önemli mevkilerinde incelemelerde bulundu ve bazı önemli çalışmalar yaptı. Süreçle ilgili en önemlisi 14 bin kişiye yönelik anketti. Anket sonucu bizi Apo’ya mahkûm ediyordu. Hem Apo ile konuyu çözmek daha kolaydı. Bir kişi ile görüşüyorsunuz ve kontrolünüzde! Kurum olarak da kişi olarak da ayarlarımızı ilgililere yaptık. Benim 2010’da terfi etmem üzerine istihbaratçılığım bitti.

APO’YA DEVREDİLMEYE BAŞLANMIŞ

Tayininin Kastamonu’ya yapılmak istenmesine rağmen gönüllü olarak Siirt’e gittiğini ve oradaki çalışmalarını anlatıyor. 16 yıl önce İstihbarat Şube Müdürü olarak çalıştığı Diyarbakır’a 20012 yılında Emniyet Müdürü olarak atanıyor. Diyarbakır’ın terör konusunda nereden nereye geldiğini savunmasında şöyle aktarıyor:

“İlk istihbarat şubesinden brifing aldım. Dinledikçe üzüldüm, şaşırdım, kızdım. 16 yıl önce teröristler kırsalda neredeyse yine aynı yerdeydi. Eskiden yaya, bazen atla gezdikleri yerlerde şimdi ciplerle geziyorlardı. Belli bir sayıda terörist tutuyorlar, fazla istemedikleri için geleni Kandil’e gönderiyorlardı. Her sokak, her köy, Kürdistan Toplulukları Birliği (KCK) yönetiminde, özyönetim adı altında kendi sorunlarını çözer olmuş. Niçin? Vatandaş gözüyle baktığınızda devlet bu coğrafyayı Apo’ya devretmeye başlamışken biz de burada yaşamaya mecburken bu yapılarda yerimizi alalım demiş olma ihtimali çok yüksek.”

ÇOK GEÇ KALINIYORDU

Diyarbakır Terörle Mücadele Şubesi’nde (TEM) en az 50 zırhlı araç olması gerekirken 7 araç olduğunu öğrendi. Zırhlı araç ihtiyacı olmayan illerden 16’sı Diyarbakır’a gönderildi. Özel harekatın haki renkli zırhlı araçları vatandaşı rahatsız ediyor diye beyaza boyattırdı. Güven savunmasını şöyle sürdürüyor:

“Çırpınıyorduk ama çok geç kaldığımızı da görüyorduk. ‘Bölünmeyi engelleyecek ne yapılması gerekiyorsa yapalım’ diye gece gündüz proje geliştiriyorduk. Bir yandan operasyonları planlıyorduk bir yandan da vatandaşın devlete olan teveccühünü artırmaya çalışıyorduk. Birlikte yaşama arzusunu, duygusunu yerleştirmeye, olanı yaşatmaya dair projeler planlıyorduk.

‘Dağda ölen teröriste de (benim yitik evladım) diyerek üzülemiyorsan insan değilsin’ demiştim. Olumlu olumsuz bir sürü tepki aldım. Teröristle mücadele, vatandaşa hizmetti söylediğim. BTÖ mensupları hemen anladılar ve ‘bu bizi imhaya gelmiş’ dediler.”

KCK RAPORU APO’YA SIZDIRILDI

Terörün finansmanına darbe amacıyla gerçekleştirdikleri hemen her uyuşturucu operasyonundan sonra haklarında soruşturma açıldığını ve bu konudaki dosya sayısının 15’i aştığını belirtiyor. Güven, “Belki paranoya ama sanki, İmralı’daki Abdullah Öcalan benimle uğraşıyor” diyor ve çok çarpıcı bir iddiada daha bulunuyor:

“Kapsamlı bir KCK dosyası hazırladık. Buna göre Abdullah Öcalan İmralı’dan, Kandil’deki terör örgütünün merkezine talimat veriyor. Kandil’den de Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) ve mahalli birimlere talimat geliyor. Dosyada eylemleri Abdullah Öcalan’a bağlıyorduk. Bu dosyayı Devletin en yetkili olanlarına da sunduk. KCK ile ilgili gizli dosyanın içeriğinden Abdullah Öcalan haberdar oldu. Bir şekilde bir sızma yaşandı ama nasıl? Sayın Başbakan Apo’yu hiç sevmez. HDP’liler süreci baltalayacağım için bu operasyon yüzünden alındığımı söylüyorlardı.”

YAZININ KAYNAĞINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ

    :

    :

    :

    :

    "Abdullah Öcalan'a o raporu kim sızdırdı?" hakkında Tweetler

    DİĞER GÜNDEM HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete