7 Haziran’daki genel seçimin sonuçlarını Gezici Araştırma’nın sahibi Murat Gezici değerlendirdi.
Seçmenin partilere verdiği mesajı, gönlünde yatan koalisyonu ve erken seçim olursa karşılaşacağımız muhtemel tabloyu Gezici şöyle özetledi:
Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP 13 yıl aradan sonra ilk kez tek başına hükümet kuramıyor, HDP ise Türkiye partisi konumuna gelerek, demokrasiye katkı sağlıyor. Başkanlık sistemiyse uzunca bir süre gündemden kalkıyor. Seçmen de kutuplaşmanın neden olduğu aşırı stresin biterek, yerini koalisyonun alması gerektiğini söylüyor. Vatandaş tek bir şey talep ediyor; o da huzur ve barış. Bu arada seçmenin, ülkenin en önemli sorununun da ekonomi olduğuna dikkati çektiğini unutmamak lazım.
Vatandaş koalisyon istiyor diyorsunuz ancak seçilen milletvekilleri HDP’nin, CHP’den emanet oy alıp almadığını tartışıyor…
Seçimden bir hafta önce yaptığımız son araştırmaya göre, AKP’ye oy veren seçmenin yüzde 8’i, CHP’ye oy veren seçmenin de yüzde 7,5’i HDP’ye oy vereceğini söylemişti. Bence bundan daha da ilginç olanı, MHP seçmeninin yüzde 3’ünün HDP’ye oy vereceğini ifade etmiş olmasıydı. Buradaki ortak nokta, genel seçmen profilinin, AKP’nin tek başına iktidar olmaması için HDP’ye barajı geçirmiş olması.
AKP’nin bu denli oy kaybetmesinin sebebi ne?
Erdoğan, Roboski katliamı ve Kobani ile ilgili tutumundan dolayı daha önce AKP’ye oy veren Kürt seçmenin HDP’ye kaymasına neden oldu. Çözüm sürecini inkâr edemeyen ve aynı zamanda Kürtlerin sorunlarını inkâr eden AKP’de oy kopuşlarının yaşanacağı çok belliydi. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı’nın, giderek artan otoriter ve kutuplaştıran dilinin de bunda çok büyük etkisi var. Bir de tabii ki ülkedeki ekonomik sıkıntıların gözle görülür hale gelmesi AKP’nin oy kaybetmesine neden oldu.
Erdoğan ise koalisyonla yönetilecek bir Türkiye’nin ekonomik istikrarı kaybedeceğini söylüyor ama…
Seçimlerden önce yaptığımız anketlerde vatandaşın yüzde 67’sinin ekonomik olarak sıkıntı yaşadığını tespit ettik. Yüzde 47 ise “Artık ben geçinemiyorum, cebimde para kalmadı” diyordu. Ülkede böylesine ciddi bir ekonomik kriz yaşanırken, Erdoğan’ın, bin 150 odalı Aksaray’da lüks içerisinde yaşaması halkta ciddi bir rahatsızlığa neden oldu. Diğer bir algı da şöyleydi…
Nasıldı?
Halk, Erdoğan’ın yoksul bir evden çıktığını, bu yüzden de yoksul ve mazlumları temsil ettiğini düşünüyordu. Ancak 13 yıllık iktidarın neticesinde Erdoğan’ın giderek lüks ve şatafat içinde yaşamaya başlaması, halkla arasında ciddi bir set oluşturmaya başladı.
Dolayısıyla bu durum, Erdoğan’ın, toplum nezdinde halkın artık kendisine yakın görmediği bir lider pozisyonuna gelmesine neden oldu. HDP’den rahatsız olan ya da tek parti istikrarı devam etsin isteyen kalabalık bir seçmen kitlesi vardı. Yani AKP’ye gönülsüz olarak, kerhen oy veren yüzde 27’lik bir kitleden bahsediyoruz.
Son yıllarda Türkiye’nin ekonomik kriz içerisinde olması AKP’ye oy kaybettirdi diyorsunuz fakat seçim bildirgesi ekonomik vaatlerle dolu CHP’nin oy arttırmadığını gördük. Neden?
Ekonomik vaatlerinden ötürü CHP’ye ciddi bir oy kayışı olduğunu söyleyebiliriz aslında. Ancak bunun hissedilmemesinin nedeni; HDP’ye giden oylar oldu. CHP’den HDP’ye kayan seçmenin ekonomik durumu zaten iyiydi. ‘Beyaz Türk’ profilindeki seçmenden bahsediyorum burada.
2011 seçimlerinde AKP’ye oy veren seçmenin yüzde 4- 4,5’i CHP’yi seçti mesela. Normal şartlarda yüzde 29 gibi bir oy alması gerekirken CHP, HDP’ye giden oylarla yüzde 26’nın altında kaldı.
CHP’ye gelenle giden oyun neredeyse eşit olduğunu mu söylüyorsunuz yani?
CHP’den HDP’ye ciddi oranda oy gitti. Örneğin Cihangir, Gümüşsuyu, Nisbetiye, Moda veya Erenköy’de yaşayan varlıklı ‘Beyaz Türkler’, sırf HDP barajı geçsin diye oyunu CHP’ye vermedi. Aynı kitle İzmir ve Ankara’da tercihini bu yönde kullandı ve AKP’ye daha etkili bir darbe vurmak istedi.
Peki, HDP’nin bu emanet oyları tutma şansı var mı?
HDP’nin giderek Türkiyelileşmeye devam etmesi gerekiyor. HDP’nin, Türk milliyetçisi, liberal, ulusalcı, laik ve kemalistlerden bile oy aldığını unutmaması lazım. Dolayısıyla onları kucaklayacak ve kendisinden koparmayacak bir söylemle politika oluşturması şart.
Ayrıca HDP içerisinde milletvekili disiplininin de oluşturulması elzem. Eğer ki Ağrı’daki milletvekili, İstanbul’dakinden farklı konuşuyorsa bu, büyük bir tepkiye neden olur. Yani demek istediğim; 78 vekil, Selahattin Demirtaş’tan farklı söylemler içerisinde olmamalı. PKK ile arasına bir mesafe koyup…
Evet…
Mesafe koyup, örgütün savunuculuğu rolünü de üstlenmemeli. Saydıklarımın aksi yönünde hareket ederlerse gelecek seçimlerde baraj altında kalması işten bile değil. Düşünün, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin dahi yüzde 55’i, PKK ile HDP arasında bir sınır olması gerektiğine inanıyor. Kürt seçmenin neredeyse yüzde 90’ı, PKK’nın silah bırakmasından yana. Bunlar unutulmamalı. Yani HDP, seçmenle daha akademik ve politik bir dille buluşmalı.
Bugün bir seçim olsa HDP barajı geçebilir mi? AKP ne kadar oy alır?
Bıçak sırtında kalır ve yüzde 10 civarında bir oy alır. AKP ise 45 civarında oy alır. HDP de eğer baraj altında kalırsa AKP 330 milletvekiline rahatlıkla ulaşabilir.
Seçmenin fikrini bir haftada değiştiren şey ne?
Seçmen, üç partiye ‘AKP’nin tek başına iktidara gelmemesi için size oy verdik ama hâlâ koalisyon kurma noktasında çözümsüzlük içindesiniz’ diyor. Bu yüzden MHP seçmeninin yüzde 25’i, bugün seçim olsa AKP’ye oy verebilir. Bunun en büyük nedenlerinden biri de HDP’nin, PKK ile arasına mesafe koymayışı.
Bu sizin görüşünüz mü yoksa yaptığınız araştırma sonrası ortaya çıkan bir tablo mu?
Araştırma sonucu…
Halka, ‘HDP denilince aklınıza ilk ne geliyor’ diye sorduk. Aldığımız cevap ‘PKK’ oldu.
HDP genç ve Türkiyelileşme yolunda ilerleyen bir parti olarak bu eksikliği aday değil mi?
HDP’nin bu parti olabilmesi için acilen sol ve marjinal söylemlerden vazgeçmesi gerekiyor. Eğer Türkiye partisi olmak istiyorlarsa İslami referansları da söylemlerinde kullanmaları lazım çünkü halkın yüzde 82’si Sünni, 68’i de ‘Ben dindarım’ diyor. Hatta Kürt seçmenin yüzde 75’i aynı şeyi söylüyor. Demek istediğim; Türkiye genelindeki seçmen oy tercihini, demokrasi ve insan hakları söylemleri üzerinden kullanmıyor. Aksine ekonomik söylemlere ve gösterilen İslami referanslara göre oy veriyor. Ne kadar itiraz etsek, yüzümüz Batı’ya dönük olsa Ortadoğu ülkelerine yakın bir yapıya sahibiz.
HDP’nin İslami referansları baz alarak siyasi söylemler yapması gerektiğini söylüyorsunuz ama seçim öncesi Demirtaş’ın en çok eleştirdiği şey; AKP ve Erdoğan’ın dini siyasete alet etmesiydi. Sizce bu çelişkili bir durum olmaz mı?
Çıkıp da ‘Ben Müslümanım, dindarım’ demesini kastetmiyorum. Ya da Erdoğan’ın yaptığı gibi meydanlarda elinde Kürtçe Kur’an ile konuşma yapsın demiyorum. Ancak bu değerlere sahip çıktığını belli etmeli. Örneğin bir kandil gününün kutlanması; seçmen nezdinde sempatiye neden olabilir.
Türkiye’nin yüzde 68’i ‘Ben dindarım’ diyorsa bu topraklarda İslami referansları siyasete alet etmeden başarı elde etmek mümkün değil o zaman…
AKP’nin başarılı olmasındaki en büyük neden Erdoğan’ın sorgulanamayacak derecede dindar gözüküyor olmasıdır. Erdoğan’ın, Hac ziyareti sonrası kafasında takkeyle fotoğraflarının basına servis edilmesi, elinde Kur’an ile meydanlara çıkması; AKP’nin, her seçime 1-0 önde başlamasına neden oluyor.
O zaman Erdoğan’ın mitinglerde AKP için oy istemesi işe yaramışa benziyor…
Seçimlerin son anına dek miting yapması seçmeni çok rahatsız etti. Eğer tadında bıraksaydı bunu avantaja çevirebilirdi. Yaptığımız anketlere göre, halkın yüzde 64’ü, AKP’ye de oy veren seçmenin 52’si Erdoğan’ın mitinglere katılmasından rahatsız olduğunu dile getirdi. Eğer Erdoğan seçimlere bir ay kala mitinglere son verseydi, AKP yüzde 44 oy alırdı.
Peki, seçimden hemen önce Diyarbakır’da yaşanan patlama HDP’ye oy kazandırdı mı?
Somut bir şekilde etki etmeyecek kadar az. İnsanlar o güne dek HDP’ye oy verme noktasında karar vermişti. Tam tersine bu patlama, eğer Demirtaş sükûnet çağrısı yapmasaydı HDP’ye zarar bile verebilirdi. Hatırlarsınız patlamadan hemen sonra meydana gelen TOMA’lar, yaralıların üzerine su sıkmıştı. Orada kaos çıkarmak isteyenlerle TOMA’lara o emri verenler aynı kişiler.
Diyarbakır’da provokasyon olduğu öne sürülen olaylar yaşanıyor. Bu kaos kimin işine yarar?
Halkın yüzde 25’i iç güvenliğe göre oy veriyor. Dolayısıyla Doğu’da yaşanacak bir kaos AKP’nin oylarının artmasına neden olur. Ne yaşanırsa yaşansın HDP’nin sağduyulu olması ve sükunetle hareket etmesi gerekiyor. Diyarbakır’da cinayetlerin devam etmesi erken seçimin habercisi olarak yorumlanmalı. Bölgedeki gerginlik, HDP’yi erken seçimde baraj altında bırakmanın mastır planıdır.
Murat Gezici, 7 Haziran günü seçmenin partilere şu mesajları verdiğini söyledi…
AKP: 13 yıl boyunca AKP’ye şans verdik. Artık demokratik bir söylem geliştirmeli, barışçıl bir dil kullanmalı. Kutuplaştırma, baskı ve otoriter bir yapıdan uzaklaşmalı. Türkiye bir an önce normalleşmeli.
CHP: Ekonomik söylemler tuttu ama yeterli değil. Daha çoğulcu, bütünü kapsayan bir politika geliştirmeli. Bu yüzden CHP seçmeni HDP’yi tercih etti bir noktada. Bunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun, AKP’nin tek başına iktidar olmaması için HDP’ye oy verecek seçmenine engel olmamasının da etkisi büyük.
MHP: MHP seçmeni partisine pek de kayda değer bir mesaj vermedi. MHP eskiden nasılsa şimdi de aynı. Kampanyalarına baktığımızda milliyetçilik söylemlerinin devam ettiğini gördük. Dolayısıyla seçmen, MHP’ye kerhen, gönülsüz bir şekilde, sırf AKP’yi cezalandırmak için alternatifsizlikten oy verdi.
HDP: Ben sana ödünç oy veriyorum. HDP’ye gelen yeni oyların yüzde 65’i ödünç olarak geldi. Bu da demek oluyor ki, yapılacak yeni bir seçimde bu oylar uçabilir. Bu yüzden HDP’nin bir an önce Türkiye partisi olması gerekiyor.
Eski kadroyla yeni vaat söylemi olmuyor
CHP seçim bildirgesinde pek çok yenilikle çıktı karşımıza. Ancak eski kadroyla yapılan yeni vaat söylemi seçmene pek inandırıcı gelmedi. Mersin’den milletvekili seçilen Fikri Sağlar’ın, ‘Erdoğan’ın Müslüman olduğuna inanmıyorum’ sözü; eski CHP’ye ait bir söylem.
Bugün bir referandum yapılsa halkın yüzde 85’i, Erdoğan’ın Müslüman olduğu yönünde cevap verir.
Bir yandan ‘Yeni CHP’ derken, diğer yandan Türkiye’yi kutuplaştıracak söylemler yapamazsınız. Erdoğanizmi, Erdoğan düşmanlığı yaparak yıkmak mümkün değil.
Bunun yıkılabilmesi için bu ülkede ekonomik devrim yapmanız gerekir.
4 partiye oy veren seçmenin birçoğu 7 Haziran’da gönülsüz bir seçim yaptı. Bunun en büyük nedeni alternatifsizlik.
Seçmenin gönlünde yatan aslan oy pusulasında yok. Türkiye hâlâ yeni kurulacak bir partiye ihtiyaç duyuyor.
Merkezde olacak, halkın tümünü kucaklayabilecek, çoğulcu bir partiye ihtiyaç var.
AKP dindarlar ve muhafazakârların, HDP Kürtlerin ve solcuların, CHP laik ve Alevilerin, MHP de milliyetçilerin, kutuplaşarak tercih etmek zorunda kaldığı partiler. Türkiye’de tüm bu saydığım kesimleri kucaklayacak bir partinin eksikliği hissediliyor.
Yaptığımız araştırmalara göre, Türkiye’de her iki kişiden biri AKP- CHP koalisyonunu destekliyor. Yüzde 40’ı ise HDP’nin dışarıdan destekleyeceği CHP- MHP koalisyonuna yakın duruyor. Ancak MHP’li koalisyonlar, çözüm sürecinin sona ermesi olasılığı taşıdığından, bir yandan da toplumu tedirgin ediyor.
Kaynak: Taraf / Tunca Öğreten