Erdoğan, Washington’da ciddi rahatsızlık konusu

Türkiye-Amerika ilişkileri konusunda çalışmalarıyla bilinen Gazeteci Tolga Tanış: Erdoğan’ın bugün bir rahatsızlık konusu olduğunu Washington’da herkes görebilir.
İşte Tanış'ın o açıklamaları...

ABD’nin AKP’yle olan ilişkisinin seçim sonrası biraz daha rahatladığını söylemek mümkün mü? Siz ABD’nin bir ‘reset’ aradığını yazmıştınız örneğin…

Evet, yönetimden üst düzey bir yetkilinin kullandığı bir ifade bu. İlişkinin geneline baktığımızda, stratejik çıkarların hep ön planda tutulduğunu görüyoruz, en azından Amerika’nın olaylara yaklaşımı böyle.

Ama Suriye meselesi yüzünden iki taraf uzun süredir ayrı yerlere savruluyor ve derin farklılıklar yaşıyor. Bu Amerika’nın coğrafi olarak farklı bir yerde olmasının da getirdiği bir şey. Türklerin artık bu işe irrasyonel boyutta angaje olup Esad’ı devirmeyi bir takıntı haline getirmesi de bir boyut.

İki taraf Gezi protestolarından başlayarak Suriye meselesine Fetthullah Gülen’e kadar birçok konuda farklı bir çizgiye çekiyor kendini politik olarak. Yaşanan farklılıklar ilişkileri menfi etkiliyor ve Amerikan yönetimi son dönem yaşanan ve hatta IŞİD’le mücadeleye de yansıyan gerginlikleri aşmak için bu seçimde bir fırsat olarak görüyor, bunu da ‘reset' sözcüğüyle tarif ediyorlar.

Seçim sonrası hâlâ AKP’nin alternatifsiz olduğuna dair bir görüş hâkim mi Washington’da?

Amerika’nın dış politikada genel olarak yaklaşımı şöyledir; kim varsa onunla çalışmak zorundasın. Ama bugün Erdoğan’ın bir rahatsızlık konusu olduğunu Washington’da herkes görebilir.

Bu artık yönetimden ayrılan Chuck Hagel’in bile söylemekten çekinmediği bir mesele. İnsan Hakları Raporu’nda 32 kere Erdoğan’a atıf yaparken belli etmekten korkmadıkları bir konu bu.

Kim varsa onunla çalışırlar ama özellikle seçim döneminde Erdoğan’ın Anayasa’yı açıkça ihlal ettiğine dair açıkça kuşkular da varken Amerika’nın bu konuda, Erdoğan var onunla çalışalım, diye ısrarcı olmasını beklemek çok doğru değil.

Ne bekliyorlar?

Türkiye bir parlamenter demokrasi ve cumhurbaşkanının sembolik bir iş yaptığı bir rejim. Bu seçimden sonra Erdoğan’ın anayasal sınırlarına dönmesi ve eskiden olduğu gibi tekrar bir başbakanın yönettiği bir ülkeyle yeni bir ilişki dönemine girilmesini bekliyorlar.

ABD’nin Türkiye’yle ilişkisinde çok stratejik davrandığını bunun uzun vadede zarar getireceğini söylüyorsunuz.

Türkiye’nin radikallerle ilişkisi ve Suriye tavrı da bu yanlış ilişki biçiminin bir parçası mı?

Amerikalıların dünyanın birçok yerinde yaptığı bir iş bu, muhalif veya iktidar yanlısı, kendilerine yakın gördükleri grupları silahlandırmak.

Ben buna iş karıştırma diyorum. Amerikalıların dış politikada çok yaptıkları hatalardan biri. Suriye’de de aynı şeyi yaptılar ama daha farklı bir yöntemle; smart power (akıllı güç) diye yeni bir doktrin çerçevesinde Türkiye’yi öne çıkartarak denedikleri bir yöntemdi bu.

Türkiye bu işe kendini biraz fazla kaptırdı, Lapin gibi atladı derler, biraz argo olacak ama, öyle bir durum yaşadı. Türkiye bunu bir fırsata çevirip kendi dünya görüşüne yakın insanların yönetime geçecekleri ve Suriye’yi Türkiye için arka bahçe haline getirecekleri bir plan çerçevesinde gördü bu işi. Yanlış bir hesaplamaydı.

İnsan hakları, demokrasi gibi meseleleri aslında pek önemsemeyen Amerika için Gezi’nin bir dönüm noktası olmasını kitapta mealen, ‘Yedi çocuğun ölümüne sebep olan bir liderle insan önünde kakara kikiri yapamazdı’ diye açıklıyorsunuz… Bu neden önemli?

Amerika’nın ülke liderleriyle kurduğu ilişkilerin birkaç şekli var. Müttefik olma, birlikte hareket etme eksenli düşününce, bir diktatörle de çalışabilir Amerikan yönetimi.

Müttefik olduktan sonra… Bunu Mübarek’le yaptı, Suudi Arabistan’la, diğer Körfez ülkeleriyle Arap monarşileriyle yapıyor. Bu sıkıntı değil.

Fakat mesele şu; Amerika’nın Avrupa ülkeleriyle kuruduğu demokrasi eksenli ortaklığın, diktatörlerle geliştirilmiş ilişkilere göre ne kadar daha sağlıklı olduğu, özellikle Arap Baharı sürecinde ortaya çıktı. Çünkü o diktatör ülkesindeki insanlara baskı uyguladığında o ülkede radikal unsurlar harekete geçiyor ve o unsurlar dönüp dolaşıp Amerika’yı vuruyor.

Son dönemde Amerika bölgeye olan yaklaşımında bunun da üzerine derinlikli olarak düşünmeye başladı. Gezi meselesi de tam bu Amerikan diplomasisindeki kırılmaya denk geldi.

Müslüman çoğunluklu bir ülkede, anayasal bir demokrasinin, seküler sistemin işlediği sağlam bir devlet mekanizması. Bölgede istikrara kavuşması beklenen ülkeler için ortaya koyulabilecek bir modeldi Türkiye Amerika için. Gezi’de bu çöktü.

Gezi’de 2009’da Obama’nın ilk yurtdışı gezisini yaptığı ülkenin liderinin maskesi düştü. Bu Amerika’nın vermek isteyeceği, Obama’nın içinde bulunmak isteyeceği bir resim değil. İnsanların öldüğü olaylardan sonra yine denediler, 24 Haziran’daki telefon konuşmasında ortaklığın devamı için pragmatik yaklaşımı yine sergilediler, ama o kakara kikiri dönemi bitti Gezi’de.

RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...

Kaynak: Ömür Şahin Keyif | BirGün

    :

    :

    :

    :

    "Erdoğan, Washington’da ciddi rahatsızlık konusu" hakkında Tweetler

    DİĞER GÜNDEM HABERLERİ

    KARŞI VİDEO
    https://twitter.com/KarsiGazete