İranlı Rızazade Metin’in patlayıcıları aldığı Fındıkzade’de bulunan
Karagül İş Merkezi’ndeki “Sena Dental” isimli şirketin sahibinin,
Abdülhamit Çelik olduğu tespit edildi.
Abdulhamit Çelik, 11-13 Mayıs 2000’de Ankara’da Selam Tevhid Kudüs Ordusu soruşturması kapsamında verdiği ifadelerinde, Uğur Mumcu suikastı ile ilgili
İran ajanları ile ilişkisi olduğunu kabul ederken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce yasadışı Hizbullah Tevhid terör örgütü ile ilişkisi olduğu tespit edilmişti.
Çelik, yasa dışı Selam Tevhid Kudüs Ordusu kapsamında verdiği ifadelerinde bir de önemli bir detayı itiraf etmişti. Bir yıl kadar İran’da dil eğitimi almak için kaldığını söyleyen Çelik, bu sürenin 2,5 aylık bölümünde ise
İran ajanı olan Ali Horasani isimli bir şahıs tarafından özel olarak eğitildiğini itiraf etmişti.
Çelik’in söz konusu özel eğitime yönelik emniyette verdiği ifade,kayıtlara şu şekilde geçti:
“1991 yılı içerisinde bir yıl kadar Tahran’da bulundum ve Ferhangiazad isimli dil kursuna devam ettim. Ancak bu dönemde tanıştığım ve Selahattin Eş isimli şahıs vasıtası ile geldiğini söyleyen Ali Horasani isimli şahıs aracılığı ile 2,5 ay kadar özel bir kurs gördüm. Bu kursun mahiyeti istihbarat edinmeyi içeriyordu.Bu kursu Tahran’ın içinde villa tipi bir evde gördük. Haftanın belli günlerinde devam ettiğim bu kursta takip,anti-takip,yer tayin etme,fotoğraftan şahıs bulma, kroki çizmek gibi dersler gördük.Bu derslerin amacı,Halkın Mücahitleri isimli İran İslam İnkılabına karşı olan örgütün faaliyetlerini tespit etmek ve örgüt mensuplarını belirlemekti.İhtiyaç olduğunda da bizleri değişik görevlerde kullanacaklarını söylüyorlardı”.
Etiler saldırısı ile ilgisi olduğu tespit edilen
Abdülhamit Çelik’i takibe alan
polis, Selam Tevhid Kudüs Ordusu’na ait olduğu iddia edilen bir şebekeyi daha ortaya çıkardı. Abdülhamit Çelik’in Selam Tevhid Kudüs Ordusu kurucularından iş adamı Hakkı Selçuk Şanlı ve iki İranlı ile buluştuğunu tespit etti.
2011-762 nolu Selam Tevhid Kudüs Ordusu Örgütü soruşturma dosyasına giren hücre elemanı olduğu iddia edilen şahısların fiziki takip sonucu elde edilen görüntüleri.
İddia edilen söz konusu bu şebekede bulunan Abdülhamit Çelik, Hakkı Selçuk Şanlı,Seyed Ali Abkar Mir Vekili ve ismi tespit edilemeyen 4’üncü kişi, derin bağlantıları olan ve hükümete çok yakın ilişkileri bulunan kişiler ile yakın temas halindelerdi.Abdülhamit Çelik,1996’da 2 İran rejim muhalifinin öldürülmesi olayına karıştığı gerekçesiyle tutuklanmıştı. Selam Tevhid Kudüs Ordusu Örgütü davasında 12 yıl 6 ay ceza aldı.
2004’de kamuoyunda “Erdoğan affı” olarak bilinen süreçte tahliye oldu.
Ankara 2 Nolu DGM “Yasadışı Kudüs Ordusu/Tevhid-Selam Örgütü Davası gerekçeli kararı Abdulhamit Çelik bölümü.
Hakkı Selçuk Şanlı’nın ise,İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün Türkiye yapılanmasının kurucularından olduğu iddia edildi. 1988’de İstanbul’daki Suudi Amerikan Bank’ın bombalanması eyleminde yer alması yanı sıra,Uğur Mumcu,Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy’un katili olduğu iddia edilen Tekin kod isimli Ferhan Özmen’i yetiştirdi.Katıldığı eylemler nedeniyle 12 yıl 6 ay ceza aldı ve o da Abdülhamit Çelik gibi 2004 “Erdoğan affı” ile tahliye oldu.
Ali Akbar Mir Vekili ise polis soruşturma kayıtlarına, İran Devrim Muhafızları Komutanlığı Generallerinden olarak geçerken akıllarda kalan tek soru, adı birçok suikast eylemi ve İran ajanlığı ile suçlanan bu şahıslar ile aynı masada oturan Ali Akbar Mir Vekili’nin kim olduğu sorusuydu?
Bu şahıslar hakkında öne sürülen iddialar doğrultusunda soru işaretleride büyüdü. Zihinlerde oluşan bu soru işaretleri içinde en önemlisi ise, bu iddialar doğrultusunda Başbakan Erdoğan, bazı bakanlar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, hangi gerekçe ile bu şahısla yan yana gelerek kozmik toplantılar gerçekleştiriyor sorusuydu?
Tüm bu sorular cevap beklerken Emniyet güçleri, İranlı General ve 90’lı yıllarda Küdüs Ordusunun Türkiye yapılanmasını oluşturan Hakkı Selçuk Şanlı’nın, örgütsel bir yapılanma içinde hareket ettiklerini tespit ederken, bu sefer de şahısların günlük kullandıkları telefonlar haricinde birbirleriyle haberleşmek için özel telefonlar kullandıklarını belirledi.
Bu telefonları takibe alan polis, hücreye 3. bir şahsın daha dahil olduğunu belirledi. İddiaya göre bu şahıs, başbakan’ın ev sahibi olan ve AKP’nin kurucu üyesi olup aynı zamanda 22.Dönem Ankara Milletvekilliği yapan Faruk Koca idi.
Koca’nın 90’lı yıllarda işlettiği “Galeri Faruk” ünvanlı iş yeri, aydınlara yönelik suikastlerle ilgili Umut operasyonu iddianamesinde “tetikçilerin buluşma yeri” olarak geçmekteydi.
Faruk Koca’yı takibe alan polis, Koca’nın İran Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasındaki ilişkiyi koordine ettiğini ortaya çıkardı. İran kontrolündeki bu örgütlenmenin kendi aralarında iletişimi sağlamak için birebir telefonlar kullandığı ve belirli aralıklarla tüm telefonlarını değiştirdiklerini belirledi. Polisin titizlik ile sürdürdüğü takip ve soruşturma dosyasında yer alan bu iddialara göre İran kontrolündeki bu örgüt yapılanmasının toplanma üssü ise, Ankara Çukurambar’daki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahibi Faruk Koca’ya ait olduğu öne sürülen S’LO Cafe idi.
Soruşturma kapsamında elde edildiği iddia edilen delillere göre şahıslar “hücre” örgütlenme modelini kullanırken, genelde telefon görüşmelerinde birbirlerine kod adlarıyla hitap ediyorlardı. Yine iddialara göre, MİT Müsteşarı Hakan Fidan “Emin/Metin” kod adını kullanırken,Faruk Koca “Furkan”,Seyed Ali Akbar Mir Vekili ise “Hamit” kod adını kullanıyordu. Şahıslar yan yana görüntü vermemek için birbirlerini 10-15 metre aralıklar ile takip ediyorlardı.
Acil ve önemli durumlarda işi şansa bırakıp deşifre olmamak adına ankesörlü telefonları da kullanıyorlardı. Teknik ve fiziki takibe yönellik bütün bu tespitler ve daha fazlası adli delil olarak 2011-762 nolu Selam Tevhid Kudüs Ordusu soruşturma dosyasında yer alıyordu.
Ankara 2 Nolu DGM “Yasadışı Kudüs Ordusu/Tevhid-Selam Örgütü Davası gerekçeli kararı Hasan Kılıç bölümü.
“POLİS: 1992 öncesinde Selçuk ile samimiyetleri var, İran’a gidip gelmeler var, bu meyanda ne gibi yani neydi bu Nasır’ın Türkiye’deki rolü? İlk etapta ilk zamanlarda
HASAN KILIÇ: Ben ilk tanıdığım dönemlerde Nasır’ın İran’ın içerisinde bulunduğu savaş sebebiyle Türkiye’ye geldiğini ve bir takım faaliyetler içerisinde olduğunu öğrendim.
POLİS: Bir takım faaliyetler derken
HASAN KILIÇ: Daha çok istihbarat çalışmaları. Savaş içerisinde oldukları Irak’ın hedefleri noktasındaki takip ve istihbarat bilgilerinin toplanması. Aynı zamanda bu savaşın müsebbibi olarak gördükleri ABD’nin Türkiye’deki hedeflerine yönelik çeşitli istihbarat toplama gayretleri içerisinde olduklarını duydum. Bu çerçevede dediğim gibi daha çok belki Hakkı Selçuk Şanlı ile görüşmeleri konuşmaları olmuştur. Onunla bir iki defa İstanbul dışına birlikte seyahatlerinin olduğunu öğrendim.”
11 Mayıs 2000 tarihinde polise bu bilgileri veren Hasan Kılıç,13 Mayıs 2000 tarihinde yine ifade veriyor ve bu ifadesinde polis’in “İran adına espiyonej eylem ve faaliyetlerde bulunan şahısların kimlik ve eşgalleri hakkında bilgi veriniz” sorusuna, şu şekilde cevap veriyordu:
“ İran Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu içerisinde tanıdıklarım:
1- Vahidi: 43 yaşlarında kendisi Kudüs Ordusunun komutanıdır. Beni bu şahıs ile 1995 yılı içerisinde İran Devrim Muhafızları’nın karargahında Hacı Mansur ve Muhammed Tahiri tanıştırdı. Fotoğrafında teşhis ettim.
2- Hacı Mansur: 45 yaşlarında, 1.80 boylarında, 85-90 Kg. ağırlığında, düzgün ve gür saçlı, kahve renkli gözlü, buğday tenli bir şahıs. İran devleti Tahran şehrinin kuzeyinde ayrı bir büro olarak kullanılan iki katlı bir binada Muhammed Tahiri beni tanıştırdı. Bu bina Kudüs Ordusuna ait.
3- Muhammed Tahiri: 42 yaşlarında, 1.75 cm boylarında, esmer, dereceli gözlüklü, başının üstünde saçı hafif dökük, çene ve burun yapısı uzun şahıs. İran’da Kudüs Ordusuna ait iki katlı bir binada Nasır Takipur (Takizade) beni bu şaahıs ile tanıştırdı.
4- Behram: 40 yaşlarında, 1.80 cm boylarında, ince, zayıf, derece gözlük kullanır, gür ve kıvırcığa yakın saçlı, minyon tipli şahıs. İstanbul’da Nasır Takipur tanıştırdı.
5- Ammar: 40 yaşlarında, 1.70 cm boylarında, 60 kg. civarında, zayıf yapılı, esmer, sakalsız, bıyıksız, siyah gür saçlı şahıs. İstanbul’da Nasır Takipur tanıştırdı.
Savama Ajanları arasında tanıdıklarım:
1- Majid Shadkar: Fotoğrafından teşhis ettim. Mecit olarak bildiğim şahıs. Kendisi ile 1988 yılında Tahran’da görüştüm. Beni bu şahıs ile İsmail Karacadağlı tanıştırdı.
2- Mohammad Reza Behreuzmanesh: Fotoğrafından teşhis ettim. Rıza olarak bildiğim şahıs. Kendisi ile 1988 yılında Tahran’da görüştüm. Beni bu şahıs ile İsmail Karacadağlı tanıştırdı.
3- Esmail Gharajeh Dağhi: Fotoğrafından teşhis ettim. İsmail Karacadağlı olarak bildiğim şahıs. 1986 yılında İstanbul’da Selçuk Şanlı tarafından tanıştırıldım.
4- Syrous Habibi Hefzabad: Fotoğrafından teşhis ettim. Kendisini Sadiki olarak bildiğim şahıs. Taran’da Selahattin Eş tarafından tanıştırıldım.
5- Mohsen Kargarazad: Fotoğrafından teşhis ettim. Karger olarak bildiğim şahıs. İstanbul’da İran konsolosluğunda çalışıyor. Kendisini burada tanıdım.
6- Ali: 35 yaşlarında, 1.70 cm boylarında, zayıfa yakın, 60-65 kg. civarlarında, düzgün ve siyah saçlı, bıyıksız, sakalsız, küçük ve kibar yüzlü, şehirli çocuk görünümünde, esmer tenli, kahve renkli gözlü. İstanbul’da Nasır Takipur tanıştırdı. İranlı şahsın kaçırılması eyleminde yer alan şahıs.
7- Ekber: 40 yaşlarında, 1.60 cm boylarında, 75 kg. civarında, şişmana yakın, göbekli, çok hızlı ve kelimeleri yuvarlayarak konuşur, başının ön tarafında saçları dökülmüş, mavi gözlü, esmer, sallanarak yürür. Tahran’da bir defa Nasır Takipur’un yanında gördüm.
8- Nasır Takipur (Takizade) : 40 yaşlarında, 1.75-1.80 cm boylarında, sol ayağında hafif kısalık var, sakalsız ve bıyıksız, esmer tenli, iri uzun burunlu, kahve renkli gözlü, saçları kestane renkli düzgün ve yana taraalı, giyimine dikkat eden, Türkçesi iyi, geniş omuzlu şahıs. Yukarıda ifademde belirttiğim eylemlere katılan şahıs, İranlı olarak ilk tanıdığım şahıs.”
Hasan Kılıç’ın 13 Mayıs 2000 tarihinde verdiği ifadenin tutanağı
Hasan Kılıç, 11-13 Mayıs 2000 tarihlerinde verdiği bu ifadelerde Hakkı Selçuk Şanlı ile Nasır Takipur hakkında önemli bilgiler verdi.
09 Mayıs 2013 tarihinde mahkeme kararı ile yapıldığı iddia edilen ortam dinlemesinde, Nasır Takipur’un çalıştırdığı ve bir çok eylemde kullandığı Hakkı Selçuk Şanlı ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın hücresinde birlikte hareket ettiği iddia edilen İran Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu görevlisi Mir Vekili,İran ajanı Takipur’u hem rahmet ile anıyor hem de o dönem yaşadıkları anıları hatırlıyorlardı.
Diyalog şu şekilde gerçekleşti:
HAKKI SELÇUK ŞANLI: Biz Allah rahmet etsin Nasır’la böyle bir araba ile çok gezdik. İlk gezimiz böyle bir araba ile oldu. Bizim çocuklar hala o bizim arabaları … ( kopukluk oluyor konuşma anlaşılmıyor) ondan birkaç tane vardı bir tane değil.
MİR VEKİLİ: Hı hı”
Selam Tevhid Kudüs Ordusu Örgütüne yönelik elde edildiği iddia edilen ve 2011-762 nolu soruşturma dosyasında yeralan bilgilere göre İran ve İran adına Türkiye’de faaliyet gösteren ajanların o dönemlerde bağlantı kurduğu birçok şahıs, AKP hükümeti döneminde kendilerini muhafazakar bir kimlikle sunarak hızla yükseldi.
Bazıları ise devlet kademelerinde çok önemli mevkilere geldi. İran ajanı olduğu iddia edilen Hakkı Selçuk Şanlı, tahliyesinin ardından bir süre kendisini unutturdu. Daha sonra İranlılar kendisiyle yeniden kontak kurdu ve yeniden görevlendirdi.
Hakkı Selçuk Şanlı, Uğur Mumcu gibi aydınlara yönelik suikastlerde tetikçilik yaptıkları iddia edilen Ferhan Özmen, Rüştü Aytufan, Necdet Yüksel gibi isimleri her ay cezaevinde ziyaret ederek İran’ın gönderdiği paraları hem onlara hem de ailelerine ulaştırdı.
Yine yukarıda yayınladığımız 09 Mayıs 2013 ortam dinlemesinde Hakkı Selçuk Şanlı ve Mir Vekili arasındaki diyalog,şöyle gerçekleşti;
MİR VEKİLİ: Sen o ailelerin parasını verdin mi?
HAKKI SELÇUK ŞANLI: Bu sefer mi?
MİR VEKİLİ: Hıı
HAKKI SELÇUK ŞANLI: Hamza’ya talimatı verdim , Hamza veriyor
MİR VEKİLİ: Hııı tamam
HAKKI SELÇUK ŞANLI: Bir, iki… iki ay verdiler, yok bi de bu ay. Her ay üç bin üç bin ödüyoruz. “
Mir Vekili ve Hakkı Selçuk Şanlı arasında bu diyaloglar gerçekleşirken, Başbakan Erdoğan’ın ev sahibi olan Faruk Koca hakkında soruşturma dosyasına giren iddialar da önem arz ediyordu.
Koca 90’lı yıllarda Aydınlık evlerde oto galerisi işletiyordu. AKP Milletvekilliği dönemine kadar ilkokul mezunu olan Koca, oğluna İran Devrim liderinin, lakabını (Ruhullah) verecek kadar da İran sempatizanıydı.
Gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun katil zanlısı Ferhan Özmen, örgütün kurucularından Hakkı Selçuk Şanlı gibi İran ajanlarına çalıştıkları iddia edilen şahısların yıllar önce buluşma noktaları Faruk Koca’nın sahibi olduğu “Galeri Faruk” idi.
“Galeri Faruk”un o dönem müdavimlerinden birisi de iddialara göre MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dı. AKP’nin kurucu üyelerinden olan Koca, Başbakan’a hem evini açtı, hem de yakın ilişkiler kurarak Başbakan Erdoğan’ın çevresine İrancıları yerleştirdi.
Faruk Koca her geçen gün yükselişine devam etti. İnşaat şirketleri, dönerci, cafeler, hayvancılık, emlak krallığı gibi her sektörde adını duyurdu. Bir taraftan devlet içindeki İrancı kadroya destek verirken, bir taraftan da İran Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu Generallerinden Mir Vekili ile diyaloğunu sürdürdü.
İran’dan aldığı talimatları hiç itiraz ve tereddüt etmeden yerine getirdiği iddia edildi. En önemli ve en çarpıcı iddia ise, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Böcek bulunan” evinin de sahibi olması ve o böcekleri İran ajanları ile birlikte Koca’nın eve yerleştirdiğiydi.
İddialara göre AKP’li bakan, milletvekili ve bürokratların uğrak yeri olan S’LO Cafenin sahibi Faruk Koca idi.Fakat Cafe’nin en üst katına özel misafirler dışında kimse alınmıyordu.
Faruk Koca bu katı olası bir dinlemeye karşı donanımlı hale getirmiş ve bu önlemleri almasını Koca’ya, bizzat MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın söylediği iddia edildi. Gizli toplantılara katılacak misafirler,cafe’nin gözlerden ırak olan arka kapısından içeriye alınıyor. Bu nedenden dolayı da arka kapı çok sayıda kamera ve güvenlik personeli tarafından korunuyor.
Şüpheli görülen durumlar Faruk Koca’ya ve üst katın müdavimi olduğu iddia edilen Hakan Fidan’a rapor ediliyor. Yıllar önce İran ajanları ve onların Türkiye uzantılarının buluşma noktası olan “Galeri Faruk”un işlevini, bügün “S’LO Cafe”nin üstlendiği öne sürülüyor.
Hakan Fidan,Hakkı Selçuk Şanlı,Faruk Koca ve Mir Vekili’nin periodik olarak düzenledikleri sır toplantıların bu mekanda gerçekleştirildiği iddiası hala tazeliğini koruyor ve bir cevap bekliyor.
2011-762 Nolu soruşturma dosyasında yeralan ve polis tarafından fiziki takip sonucu elde edildiği iddia edilen S’LO Cafe’nin ön ve arka girişi.
Son olarak 2011-762 nolu Selam Tevhid Kudüs Ordusu Örgütüne ait soruşturma dosyasına giren bilgilere göre, Seyad Ali Akbar Mir Vekili, var olduğu ve faaliyet gösterdiği iddia edilen bu hücreyi yöneten şahıs.
Diğer hücre elemanları ile iletişimini ankesörlü ve gizli telefon kullanarak gerçekleştiriyor. İstanbul Ataköy’de 2 tane güvenli evi (Safe House) bulunan Vekili, İran ruhani lideri Ali Hamaney’e doğrudan bağlı. AKP’nin İran’da halledemediği işleri genelde onun hallettiği iddia ediliyor.