HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Manisa'da partilirle bir araya geldi, kendisi için "Bundan sonra ona Selahattin demeyeceğim" diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu'na cevap verdi. Demirtaş, adının, 4 kez hacca giden dedesi tarafından bir kulağına Kuran, diğerine ezan okunarak konulduğunu belirtti. Demirtaş, "Sen Ahmet isminin, Muhammed isminin ağırlığını taşıyabiliyor musun? Hz. Muhammed öldüğünde geride 7 dirhem yani 7 kuruş miras kaldı. Bir hırkası bir çulu vardı. Yoksul yaşadı, yoksul öldü. Asla paraya, servete tenezzül etmedi. Etrafında hırsız barındırmadı" dedi.
HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Manisa örgütü ile bir araya geldiği İzmir Bornova'ya bağlı Çiçekliköy'deki Koza Restaurant'da öğle yemeğinde yaptığı konuşmada, 7 Haziran seçiminin önemini vurgulayarak, "7 Haziran'da yapılacak seçimde sadece siyasi partiler arasında bir tercihte bulunulmuş olmayacak. Sandığa atılacak oy pusulasında sadece siyasi partiler olmayacak. Yapacağınız tercihe, vereceğiniz karara göre iki ayrı yaşam biçimi seçilmiş olacak. Birbirinden tümüyle ayrı iki ayrı Türkiye konusunda karar vermiş olacaksınız. Birini zaten seçim beyannamemizle sizlere anlattık. Yeni yaşam ve insanlığın düştüğü yerden ayağa kaldırılması şiarıyla yola çıktık" dedi.
'OY TOPLAMAK İÇİN İLKESİZLİK, AHLAKSIZLIK YAPMIYORUZ'
HDP Genel Başkanı Demirtaş, iktidarın, muhalefetin seçim vaatleriyle ilgili "Kaynak nerede?" diye sorduğunu hatırlatarak, "Kaynak insanın kendisidir. Mesele elimizdeki kaynakları nasıl dağıttığınız meselesidir. Fakir bir ülkede yaşamıyoruz. Dünyanın en zengin coğrafyasında yaşıyoruz. Bu zenginlik üzerinde Türkiye'nin yüzde 60'ı yoksulluk sınırının altında bir yaşama mahkum edilmiş. Bu sanki kaderimizmiş gibi. Batman'da ülkenin Cumhurbaşkanı'nı izlediniz. Asgari ücretin ne kadar olduğunu bilmiyor. 'Bin lira falan' diyor. Onun için çok önemli bir mevzu değil. İnsan onurunu, siyasetin merkezine koyamazsanız. Soma'da ölen maden işçisi için 'fıtratında var' dersiniz, istifayı bile düşünmezsiniz. Ne kadar para kazandığınız ne kadar servet yaptığınızdır önemli olan. Biz bunu değiştirmek istiyoruz. Herkesin yüreğinde olan, kimsenin çıkıp söyleyemediği şeyleri söylüyoruz. Oy toplamak için ilkesizlik, ahlaksızlık yapmıyoruz. Farkımız budur" diye konuştu.
'BARAJ SORUNU OLAN BİR PARTİYİZ, DOĞRUDUR'
Partisinin baraj sorunu olduğunu belirten Demirtaş, buna rağmen din sömürüsü yapmadıklarını, seçim bürosu bastırmadıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Baraj sorunu olan bir partiyiz, doğrudur. Ama bunun için inanç sömürüsü, din sömürüsü yapmıyoruz, para çalmıyoruz, çaldığımız paralarla miting yapmıyoruz. Medyayı tehdit etmiyoruz, seçim bürosu basmıyoruz. AKP çirkinliği, oy için yapabilecekleri çılgınlık görülmeye başlandı. Düne kadar 'Siz neden ülkenin her yerine gitmiyorsunuz?' diyerek bizi eleştirenler, şimdi gidiyoruz ve bizi hedef gösteriyorlar. Bütün kirli güçleriyle HDP'yi oraya sokmayın mesajı veriyorlar. Bazı kentlerde milletvekili kazanmanın zor olduğunu biliyoruz ama ülkeyi kamplaştıran, kutuplaştıran AKP'nin açtığı yaraları sarmak için gidiyoruz. Oralarda önceden ayarladıkları tahrik gruplarıyla partimizin bürolarına saldırılar gerçekleştiriyorlar. O yaktırdığınız bayrakların tamamı bu halkın alın teri, helal parasıyla alınmıştır. Bazılarının partilerinin bayrağı gibi, hırsızlık parasıyla alınmış bayraklar değil. Helal para yakmakla bitmez."
'BİZE KİMSE KORKTUĞU İÇİN OY VERMESİN'
HDP Genel Başkanı Demirtaş, söylemediği sözlerle suçlandığını öne sürerek, şöyle konuştu:
"Söylemediğimiz sözler, yapmadığımız şeyler üzerinden yapmış ve söylemişiz gibi kampanya yürütüyorlar. Bu din tüccarlarının ipliği pazara çıktı. Sarılabilecekleri bir şey kalmadı 'Orayı başınıza yıkarız' diyorlar. Bir iktidar partisinin genel başkan yardımcısı 'orayı başınıza yıkarız' diyebiliyor. Bu cümleyi ben kullansaydım ülkede kıyamet kopardı, terörist, vandal, şiddet yanlısı olurduk. AKP'nin teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcısı 'Başınıza yıkarız' diyor. Kimin başına yıkıyorsun? Hangi yetki ve hukukla? Biz ülkeyi birarada tutmak için bu kadar uğraşırken neyi kimin başına yıkıyorsun? Ne yapıyorsun arkadaşım? Bize korktuğu için tehditle oy veren varsa lütfen çekinmesin. Kim tehdit etmiş ve zorla oy istemiş kameraların önünde ondan özür dileyeceğim. Korktuğu için oy veren tek kişinin oyunu istemiyoruz. İnananlar bize oy versin. Saraydakinin korkudan geceleri uyuyamadığını biliyoruz. Başbakan'ın korkudan uyuyamadığını biliyoruz. Onlar da zaten bize oy vermiyor."
'HALKIN PARASIYLA NEDEN TERLİYORSUN?'
HDP Genel Başkanı Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkın parasıyla miting yapmasını savunduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanı düşünün, 'Devletin parasıyla miting yaparım' diyor. Ne olacak? Sizin paranız. Halkın parasıyla bir partinin mitingini yapıyor. Kimse parlamentoda onu sorgulayamaz, biliyor. 7 Haziran'da işler değişirse Cumhurbaşkanı'nın yaptığı tüm harcamaları kuruş kuruş denetleyeceğiz. Cumhurbaşkanlığı makamına, görevlerine uymayan her harcamayı geri alacağız. Her kuruşu geri alma sözü veriyoruz. Sanmasın ki cumhurbaşkanını özel bütçesini ve örtülü ödeneğini bu kadar rahat kullanabilir. 'Terleyen cumhurbaşkanı' olacakmış. Halkın parasıyla neden terliyorsun ya. Sen otur yerine biz seni öyle terleteceğiz ki. Halkın parasını koymuş cebine mitinglerle harcıyor. Bütçeyi harvurup harman savuruyor. AKP'ye oy istediğini toplum biliyor. 'Tarafız cumhurbaşkanıyım' diyor, her mitinginde bizi yuhalatıyor. Bir mitinginde AKP'yi yuhalat da tarafsız olduğuna inanalım. 'Bu AKP'liler var ya Roboski'de 34 kişiyi katlettiler, Soma'da 301 kişiyi katlettiler' de, AKP'yi yuhalat mitinglerde ki senin tarafsız olduğuna inanalım. Eğer cumhurbaşkanı seçilseydim 'HDP'ye oy verin' diye ima bile etmezdim. Sarayda oturmaya utanırdım. O harcamaları o lüksü o israfı yapmazdım. Partimin, yoksul halkımın, işçi babamın, emekçi anamın bana öğrettiği kültür budur. Bize tek adamlığı, diktatörlüğü dayatanlara bu seçimde dur demenin zamanı geldi."
DİYANET TARTIŞMASINA DEĞİNDİ
Demirtaş, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kaldıracağını söyleyince AKP'den gelen tepkilere, ŞanlıUrfa'da elektrik kesintisi nedeniyle ezan okunamayan Ulubatlı Hasan Cami'ni örnek gösterdi. Demirtaş, şöyle konuştu:
"Sığındıkları din inancını da halkımız da dikkatle izliyordur. Yıllardır bu sömürüyü yaptılar. Şimdi pespaye bir şekilde yapıyorlar. Diyanet tartışmasını yapıyorlar. Sağlık Bakanlığı'nın üç katı bütçeyi alan Diyanet tartışmayası yapanlara şunu söylüyorum. Urfa Ulubatlı Hasan Cami'nde 20 gündür elektrikli kesik, 4 gündür ezan okunmadı. Elektrik borucunu ödememiş. Diyanete bağlı bir cami. Elektrik parasını göndermiyor. Cemaat kendi arasından toplayıp ödüyor. Aydınlatma dışında caminin masraflarını karşılamıyorlar. Camiye böyle yaklaşıyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı'nın üç katı bütçeyi ne yapıyor. Caminin elektriği ödenmediği için kesiliyor sen 1 trilyonluk Mercedes'le geziyorsun. Biz eleştirdiğimiz zaman kıyamet kopuyor. Biz asıl bunların yaptığı dinsizliğe karşıyız. Bizim dinimizi ya da başka dinlere saygısızlığımız yoktur. Cami hizmet alacaksa en mükemmel şekilde almalıdır. Bu haksızlık, adaletsizlik, hırsızlık diyoruz. İnsanlara 'Bismillah' diyerek hırsızlık yapılmasını önlemeye çalışıyoruz. HDP dine karşı diyorlar. Sizin inancınız, dininiz paradır. Günlerdir buna sarılarak yalan siyaseti üretiyorlar."
'SEN AHMET ADININ AĞIRLIĞINI TAŞIYABİLİYOR MUSUN?'
HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Davutoğlu'nun kendisiyle ilgili "Bundan sonra ona Selahattin demeyeceğim bir daha. Bizim için Selahattin Kudüs fatihi Selahattin Eyyubidir" açıklamasını hatırlatarak, şunları söyledi:
"Üç gündür üzüntüden uyuyamıyoruz. Başbakan bize 'Selahattin' demeyecek. Çalışalım mı bırakalım mı kararsız kaldık. Ülkeye vaadin ne? 'Ona Selahattin demeyeceğiz.' Böyle şey olur mu ya? Sen başbakansın başbakan. Farkına var. Biliyorum sen de farkında değilsin. Benim ismimle uğraşacağına vaatlerini anlat. Ben ismimin anlamını biliyorum. Kürt Selahattin'in neler yaptığını iyi biliyorum, merak etme. Hacı dedem dört kez hacca gitti. Camide namaz kılarken öldü. Bir kulağıma Kuran diğerine ezan okuyarak ismimi koydu. Asla adaletsizliğe boyun eğme, insanlara zulüm karşısında korkma dedi. Hacı dedem bize bunları anlattı. Asla hırsızlık yapma, hırsızlara boyun eğme de dedi. Sen Ahmet isminin, Muhammed isminin ağırlığını taşıyabiliyor musun? Hz. Muhammed öldüğünde 7 dirhem 7 kuruş geride miras kaldı. Bir hırkası bir çulu vardı. Yoksul yaşadı yoksul öldü. Asla paraya servete tenezzül etmedi. Etrafında hırsız barındırmadı. Hepimiz ölümlüyüz, güçlerimiz servetlerimiz bitecek. 8 Haziran'da da birbirimizin yüzüne bakacak yüzümüz olsun."
'CUMHURBAŞKANI'NIN BARIŞA İHTİYACI OLMAYABİLİR'
Demirtaş, toplantı sonunda gazetecilerin sorusu üzerine PKK'nın kongre yapmama kararını şu sözlerle değerlendirdi:
"Cumhurbaşkanı'na sormak lazım, engelleyen kendisi. Cumhurbaşkanının tavrı, süreci kesintiye uğratan hamleleri, barışa doğru giderken müzakerenin başlamasını engelleyen hamleleri Cumurbaşkanı'nın herhalde kendi arzu ettiği, bilerek müdahale ettiği gelişmelerdi. Biz her halükarda barış arayışından vazgeçmemeliyiz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu ülkede barışa ihtiyacı olmayabilir. Görünen o ki zaten ülkeyi karış karış dolaşıp gerilim yaratıyor. Sayın Cumhurbaşkanı birleştirici, bütünleştirici bir misyon üstlenmekten çok tansiyonu yükseltiyor, kutuplaştırmak, ayrıştırmak için çaba sarf ediyor. Biz toplum olarak vazgeçmemeliyiz. Barış hepimizin hakkıdır. Herkesin bir beklentisidir. Önemli olan budur."
'YARDIM İŞTEYEN İŞÇİYE NANKÖR DİYOR'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Batman'da, "Dağlarda Zerdüşt dininin eğitimini veriyorlar" sözlerine de tepki gösteren Demirtaş, "Bence orada şunu önemsemek lazım. Batman'da taşeron işçilere 'nankör' demiş olması, bence oradaki en vahim şeydir. Düşünün ki bir Cumhurbaşkanı yüzlerce milyar, trilyonlar harcayarak kendine bir saray yaptırıyor. Sarayın lüks harcamalarından artık gına geldiği bir ortamda taşeron işçiler, işten çıkarılmak üzere olan taşeron işçiler, ki asgari ücret alıyorlar. Cumhurbaşkanı'nın miktarını bilmediği o asgari ücret var ya ondan alıyorlar. Cumhurbaşkanı'ndan yardım istemek için mitinge gidiyorlar ve nankör olmakla suçlanıyorlar. Asıl sorgulanması gereken zihniyet budur. Ne inanca sığar ne hukuka ne kanuna ne insani tutuma sığar. Bence bütün bunlar paniklediklerinin göstergesidir. Gidiş başlamıştır. AKP'nin artık Türkiye'nin başına bela olan bu siyasetinden kurtulma zamanı yaklaştıkça korku ve panik siyaseti artıyor. İnanın ki söylediklerine kendileri de inanmıyorlar. Bu kadar seviyesi düşük bir kampanya AKP sözcülerinin yürütüyor olması bu seçim ortamına layık bir tutum değil" diye konuştu.
Kaynak: DHA