Murat Yetkin'in Radikal'de sorduğu "Derin devletin soldaki ajanlarını merak eden yok mu?" sorusunu köşesine taşıyan Mağden,
'Sol cenahtaki ajanların, kendi isimlerinin (en nihayet!) faş edildiğini, görmek istemeyecekleri aşikâr da-
Biz NORMAL HALK arasında, bu şahısların kimler, kimler olduğu konusunun açıklığa kavuştuğunu ölmeden görmek isteyenler vardır, muhakkak' dedi.
İşte Perihan Mağden'in o yazısı;
"Sol" cenahtaki ajanların, kendi isimlerinin (en nihayet!) faş edildiğini, görmek istemeyecekleri aşikâr da-
Biz
NORMAL HALK arasında, bu şahısların kimler, kimler olduğu konusunun açıklığa kavuştuğunu ölmeden görmek isteyenler vardır, muhakkak.
Onlardan biri benim:
Derin devletin, medyadaki sol ajanlarını, acayip merak ediyorum!
İslamcılar, iyice ve çok hayırlı modellerde birbirlerine girmeye başladıkça; derin devletin aralarına yerleştirdiği isimleri usuldan açıklamaya ve mevzuyu tartışmaya başladılar. Hayırlısıyla.
Hatta Altan Tan,
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı "Şu mübarek Ramazan günü bu isimleri açıklamaya" davet etti.
Hakan Fidan gibi bir profesyonelin
(özellikle Erdoğan'ın çıkardığı çıngar akabinde, kös kös işinin başına döndüğüne göre) böyle bir hayrı işleyebileceğine, maalesef inanmıyorum.
Ayrıca Murat Yetkin
"böylelikle resmin yalnızca bir kısmının gösterilmiş olduğuna" işaret edip, "Derin devlet dediğiniz sadece polis ve MİT değil çünkü, daha çok asker" diye yazıyor.
Fevkalade mühim bir anısını paylaşıp bizlerle, bir gün Fikret Bila'yl
a "Derin devlet de, derin devlet!" diye üstüne gittikleri Süleyman Demirel'den
"DERİN DEVLET ASKERDİR!" lafını, nasıl da güç bela kopardıklarını anlatıyor. (Bu ifşaat üstüne, onlarca köşe yazısı beklerdim.)
Yetkin 28 Aralık 2009 günü, (şimdi bir kısmı Cemaatçilik'le suçlanan) yargı adamlarının Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu'na yaptığı tarihi baskını anlatarak, resmi tamamlamamızı sağlıyor.
"Kontrgerillanın adeta insan kaynakları merkezi" diye tasvir ettiği bu kurumun personel listesi Erdoğan'ın, Davutoğlu'nun, natürel olarak eline geçmiş vaziyette. Bu baskının akabinde.
YANİ: derin devletin soldaki ve sağdaki ajanlarının kim olduğuna Erdoğan vakıf, bizler ise bîhaberiz.
"Soldaki" derin ajanlar köşelerinden / şişelerinden ahkâm kestikçe, nasıl da kıskıs güldüğünü Hayaldeki Başkan'ın, tahayyül edin!
PARALI HAZİN AŞK
Türk Solculuğun hazin hastalığı
Ordu Aşkı.
Hep hayallerinde 1 İyi Ordu (Beyaz Atlı Prens mevzu, yine!) var.
O İyi Ordu (ya da: ordunun içindeki tertemiz unsurlar) gelip
şahane bir darbe / devrimle, onları mütemadiyen kurtarıyorlar!
Bu tertemiz hislerle bağlı / aşık olunan Askeri Vesayetçilik bir yana, bir de Kontgerillanın insan kaynakları merkezinin devşirdiği elemanlar olarak, hayat boyu maaşını alıp medyada işlevini yerine getirip sürekli ortalığı karıştırabiliyorsun.
Yani: hem aşk, hem para. Ayrıca güce dayalı sonsuz bir iş imkânı.
Türk Medyasının temizlenmesi için, acayip hayırlı, uğurlu, işlevsel olur derin devletin medyadaki ajanlarının açıklanması.
Belki bu esnada özellikle sosyal medyada şiddetle köpürtülen, orantısız "yetmez ama evetçi nefreti"nin de ne halta yaradığını, bulmuş oluruz.
Yetmez ama evetçilerin yola, askeri vesayetçiliğe karşı, hakiki demokrasi yanlılığından çıktığını sürekli çarpıtıp büyük çıkar / para pul vesaire balonları üfürenlerin, ana motivasyonları neymiş, onlar tam olarak neyin nesiymiş filan felan-
Yapbozun öylesine mühim, eksik parçaları var ki.
Resim tamamlanamadığı için de, sürekli intibalar, mürekkep lekeleri üstünden yürütülen sürek avları!
Yani, keşke takkeler düşüp peruklar görünse!
Haklı nedenlerini saymakla bitiremeyeceğimiz Erdoğan-AKP düşmanlığı, öylesine bir "haksızlığa uğramış bahtsız Ergenekon" romantizmine de (büyük bir başarıyla) evrildi ki-
"Kuzucuklar" için ağlayıp dövünmeyenleri, 9 köyden kovup sosyal medyada 140 vuruşluk kazıkların üstünde, dövüyorlar!
Hrant Dink Suikasti'nde Hrant'ın mahkemelerini "şereflendiren" Veli Küçük ve Taifesi'nin NE anlama geldiğinin,
İstanbul Valiliği'nde bir odada kıstırılarak 2 MİT ajanı tarafından "uyarıldığı" gibi nice hakikatin "Ah paralel yapı, vah paralel yapı!" sis makinelerinin sürekli çalıştırılması sayesinde, nasıl yine karanlıklara mahkûm edildiğinin
-VE BUNUN KİMLERİN İŞİNE GELDİĞİNİN- de, ortaya çıkması hayırlı olmaz mı?
Erdoğan ve Eski Ergenekon aynı düşmanın oyununa geldiğine göre, birleşen ellerini arkalarında saklamasınlar!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ