Ziraat Bankası yöneticileri FED’in bu denetiminin normal bir denetim olduğunu söylüyor. Eğer böyle değil de bu gerçekten ‘kara para’ soruşturmasıysa tabi o zaman olumsuz etkiler. Ama, Ziraat Bankası yetkilileri yaptıkları açıklamada diyorlar ki; ‘Bu normal bir denetimdir, her bankaya yapılıyor.’ Ama böyle değil de hakikaten bir ‘kara para’ aklama operasyonuysa, bu tabi ki Türkiye ekonomisini olumsuz etkiler. Çünkü, bu tip ‘kara para’ aklayan ülkelere hem yabancı sermaye gelmiyor hem de ABD ve diğer küresel örgütler yaptırım uyguluyorlar. Ve bütün bunlar Türk ekonomisini olumsuz etkiler.
‘Kara para aklama’ durumu uluslararası arenaya taşındığına göre, Lahey mahkemesi para cezası anlamında bir yaptırım uygular mı?
Tabi. Biliyorsunuz diğer büyük bankalara da para cezası verdiler. İngiliz bankalarına da Amerikan düzenleyici otoritesi bu tür yüksek cezalar veriyor. Milyar dolarlık cezalar veriyor. Dolayısıyla eğer böyle bir tespit yapılırsa, Ziraat Bankasına da bu tip bir ceza söz konusu olabilir. Bir de şu var, işlemlerini durdurma, sistemin dışına çıkarma, askıya alma türünden de cezalar verilebilir. Para cezasıyla birlikte diğer yaptırımlar bankayı daha da olumsuz etkiler. Çünkü, Ziraat Bankası çok da güçlü bir banka değil. Türkiye’nin toplam Bankacılık sektörünün aktifleri, Avusturalya tarım bankası kadar etmiyor. Dolayısıyla böyle büyük cezalar gelirse onları ödeyebilme gücü de olmayabilir ve o da bankaya ağır bir yük getirebilir.
ALİ BABACAN'A DA YAPTIRIMLAR OLACAK
Zaten hali hazırda 220 milyar dolar paraya ihtiyacı olan Türkiye böyle bir yaptırımı kaldırabilir mi?
Türkiye’nin borçlanma seviyesini yükseltir. Bu parayı nereden bulacaksınız? Bunun yanında bir de bu tip durumlarda yüksek maliyetle borçlanırsınız. Yani şöyle, ucuz para bulamazsınız. Diyelim ki, yüzde 5 ile yüzde 6 ile dolar bazında para buluyorsanız, yıllık faiz şimdi yüzde 8 ile yüzde 7 ile bulursunuz. Bu durum faiz ödemelerinizi de arttır. Bunun yanında tabi cari açığınızda olumsuz etkiler. Dış politikanızı da olumsuz etkiler. Aynı zamanda Türkiye’nin makroekonomik dengelerini de bozar. Çünkü Ziraat Bankası, bildiğiniz gibi aynı zamanda bir de devlet bankası, devlet tarafından da böyle bir işlemin yapılması ekonomi yönetimini de -Ali Babacan dahil- sorumluluk altına sokar. Ve dolaysıyla onlara da idari ve siyasal yaptırımlar, hatta parasal yaptırımlar gelebilir. Şimdi, Ziraat Bankası da biliyorsunuz Ali Babacan’a bağlı. Yani bunun yaptırımları bireysel bazlarda bile olabilir.
Bireysel bazlarda derken Ali Babacan’ı mı kastediyorsunuz?
Şöyle; bunun bir de dış bacağı, Amerika’daki ve Avrupa’daki düzenleyici kurumlar, bağımsız kurumlar var. Bunun yanında Türkiye’de bu sefer bankaları araştırması gerekecek böyle usulsüzlükler yapıldıysa, o zaman siyasi sorumluluk kimde olacak? Bankalar kime bağlı? Babacan’a bağlı. Kime bağlı Ziraat? Babacan’a bağlı. Kime bağlı Halk Bank? Ali Babacan’a bağlı. Vakıflar Bankası kime bağlı? Ali Babacan’a bağlı. O zaman ne olacak? Bunlardaki bu usulsüzlüklerden dolayı siyasi sorumluluk Ali Babacan’a ait olacak. Bir de bu tür yaptırımlar olacak. O açıdan söylüyorum. Bu iç hukukun yaptırımları da olması gerekiyor.
HEPİMİZİ ETKİLEYECEK BİR SÜREÇ
Ziraat Bankasının devletin bankası olduğu gerçeğini önümüze koyduğumuzda, devletin bankasına bu şekilde bir yaptırım uygulanırsa Türkiye’deki diğer bankaları ve dolaylı olarak da Türkiye’nin ekonomisine nasıl etki eder?
Etkiler tabi. Ziraat Bankasına ceza verildiği takdirde Türkiye’nin imajını da olumsuz etkiliyor. Ve devlet bankası olması bu olumsuzluğu daha da arttırıyor. Devletin bankası neticede ekonomi yönetimine bağlı. Burada da onların denetim yaptığı söz konusu oluyor. O zaman, ne olacak? Türkiye’nin genel olarak makroekonomik durumunu etkilediği gibi özel bankaları da olumsuz etkileyecek. Az evvel dediğim gibi, faiz oranları yükselecek, borç yükü yükselecek. Bütün bunlar totalde, özel bankaların borçlanma maliyetini de olumsuz etkiler.
Bütün bu parametreler Türkiye’nin ekonomisini kaosa sürükleyebilir mi?
Tabi. Hepimizi etkiler. Ekonomimizi etkiler. Oradaki faiz artışı bizim buradaki, tüketici kredimizi, otomobil kredilerimizi, hepsini olumsuz etkileyecek.
FİTCH, BU ŞARTLARDA TÜRKİYE'NİN NOTUNU KIRAR
Fitch’in açıklamasını nasıl yorumluyorsunuz? Türkiye’nin kredi notunu düşüreceklerinin bir sinyali mi bu açıklamalar?
Nisan 2014’den itibaren Türkiye ekonomisinde beklentiler olumsuza döndü. Haziran 2015 seçimlerine kadar, genel seçimlere kadar ekonomide beklentiler olumsuz. Bu nedenle kredi notu düşebilir. Baktığınız zaman içeriden haberler geliyor bankaların durumuyla ilgili, bizim bilmediğimiz asimetrik enformasyon dediğimiz olay. Yani bankacılık düzenleme kurumu biliyor ama biz bilmiyoruz. Sonra bunu bakanlar yalanlıyorlar, Maliye Bakanlığı böyle bir şey yok diyor. Fakat baktığımız zaman medyaya yansıyan bilgiler farklı. Eğer böyle bir durum varsa, dediğim gibi bizim bilmediğimiz fakat gerçekten bankaların böyle bir mali yapılanma bozulmaları varsa, bunlar tabi kredi notunun kırılmasına neden olabilir.
Çünkü, baktığımız zaman Türkiye’de bankacılık sektöründe de toplam mevduattan daha fazla kredi verilmiş. Türkiye’deki toplam mevduatlardan daha fazla kredi veriliyor. Bu ne demek? Dışarıdan borç alarak, bankalar fazla miktarda, yani aşağı yukarı 150, 160 milyar lira civarında, fazla kredi vermiş. Bu da 70-80 milyon dolara tekabül ediyor. O zaman imkânlarımızın çok ötesinde dışarıdan borç alarak, onu tüketici kredisi, konut kredisi veya diğer sektörlere kredi olarak vermişler. Bu bankacılık sistemini sarsar. Yani kullandığınız krediler kendi mevduatlarınız yerine dışarıdan elde ettiğiniz mevduatlardan oluşuyor. Bu da bankacılık sektörü için tehlikeli. Eğer böyle, bankaların mali durumları bozulmuşsa -onu bilemiyorum soru işareti olarak koyalım- o zaman tabi ki not kırma ihtimali yüksek.
Fitch’in sadece açıklaması bile piyasaları ciddi olumsuz etkiledi. Türkiye’nin notunu kırması kimbilir nasıl bir deprem oluşturur.
Peki, sosyal medyada iddialarının doğru çıkmasıyla fenomen olan Fuat Avni, 10 bankanın takip altında olduğunu yazdı. Bunun Türk ekonomisinde karşılığı nedir? Kamuoyunun olan biteni daha net anlayabilmesi bu konuyu biraz açabilir misiniz?
Bankalar mevzuatına göre, eğer bankaların mali durumunda bozulma varsa BDDK izlemeye alıyor. Gerekirse oraya, bir sonraki aşamada kendisi denetim kuruluna elemanlar atayabiliyor. Ve bu kuruluşun sermayesini güçlendirmesi, mali yapısını düzeltmesi için önlemler alıyor. Örneğin, diyelim ki, ‘Kredilerini bu kadar azalt’ diyor, yeterli miktarda sermaye için ortaklara çağrıda bulunuyor. Yani orada düzeltmek için çalışıyor. Alınan önleme karşı düzelme olmazsa da bu defa ne yapıyor? Bankayı kapatıyor. İşte 2001 krizinde gördüğümüz gibi, bankayı ya devletleştiriyor ya da iflas ettiriyor. 2008 ABD krizinde, Amerika farklı bir uygulama yaptı . Bankaları kendine ortak yaptı. Hisselerini aldı. Sonra o hisseleri sattı. Yani çeşitli yöntemleri var ama burada bankalar tahminime göre -eğer bankaların mali durumu bozulduysa- sermayeyi güçlendirici işlemlerden başlayarak denetimler bu şekilde yapılmalı.
BANK ASYA BATMAZ ÇÜNKÜ...
Bir bankanın 10 yıl, diğer bankanın 4 yıl, bir diğerin 3 yıldır takipte olduğu iddiaları yazıldı. Sizin söylediklerinizle bunu birleştirirsek şunu çıkarabilir miyiz? O zaman, 10 banka da AKP iktidarı döneminde denetim altına alınmışsa, bu süreç zarfında Türkiye ekonomisi balon bir ekonomi miydi?
Yani öyleyse tabi. Yani bu eğer doğruysa, o zaman bankacılık sektörü için söylenen “Çok iyi, çok iyi” söylemleri doğru değilmiş. O anlam çıkıyor.
Ekonomideki olumsuz gelişmelerin bir şekilde yuttaşa yansıdığı bir dönemde, hükümetin bir bankayı batırma çabalarına girmesi, dış yatırımcıyı nasıl etkiler? Ülkemizdeki diğer bankaları nasıl etkiler?
Olumsuz etkiler. Şimdi baktığımız zaman, bu batırılmak istenen banka İslam bankacılığı yapıyor. İslam bankacılığında da batma olmaz. Neden olmaz? Çünkü sabit bir gideri yok. Klasik bankacılık yapanlar sabit bir faiz ödüyor mevduata öyle değil mi? Yılda aldığın mevduatı ödeyeceğim, ister para kazansın ister kazanmasın ama ödeyecek. Ama İslam bankacılığı öyle değil. O ne yapıyor? Kar zarar ortaklığı veya çeşitli şekilde faiz dışı enstrümanlar kullanıyor. Şimdi o zaman zaten bu banka zarar ediyorsa, bu mevduat veya kendisine para yatıranlara zarar ettiği için para ödemeyecek. Böyle bir zorunluluğu yok. Dolayısıyla klasik bankacılıktan farklı bir durumu var. Batması bu anlamda söz konusu olamaz.
O YAYIN KURULUŞLARI SUÇ İŞLEDİ
Peki Bank Asya’nın İslami bir banka olduğu ve bu çalışma sisteminden ötürü batma riskinin olmadığını Babacan ve hükümetteki diğer ekonomistler öngöremiyor mu da, bu tarz ataklar yaparak ekonomin ivmesini daha da aşağıya çekiyor?
Tamamen siyasi, dolayısıyla bu fevkalade yanlış. Yani bunun zaten ulu orta yapılmaması lazım. Eğer böyle bir durum varsa, banka mali olarak zordaysa onu siz alırsınız, rehabilite edersiniz ama bunu söyleye söyleye işte... Mesela Maliye Bakanı açıklama yapıyor. Diyor ki; 'söylenenler doğru değil' E şimdi doğru değilse bu haberleri yayanlara da spekülatör diyor. Bunları yapanlar da belli, devletin kuruluşu ve belli gazeteler. Onlara gerekli soruşturmayı hükümetin yapması lazım. Bankalar kanununda ağır cezaları var. Bir banka hakkında olumsuz haber yaymak şeklinde yaptırımlar var. Dolayısıyla, zannedersem 79. Madde. Yani burada gerekli yaptırımları uygulamaları gerekiyor. O açıdan yapılan bu işlemler son derece tutarsız. Siz bir de ülkenizde eğer bir bankayı bilinçli olarak batırmaya çalışıyorsanız, bu kendi ekonominize zarar vermek anlamına geliyor.
Bu durumda yaptırım uygulamadığı için BDDK da suç işliyor.
Tabiki, eğer siz elinizdeki yetkileri kullanmıyorsanız, yani bir şeyi yapmamak da suçtur. Neden suçtur? Siz suç işlendiğini görüp de onu önleyici tedbiri almıyorsanız veya elinizde yetki olduğu halde o yetkiyi kullanmıyorsanız o da suçtur biliyorsunuz. Yani sadece yapmak değil yapmamak da suçtur. Dolayısıyla BDDK böyle bir durum ortadayken bunu yapmıyorsa o da tabiki suç işliyor. Suç işlediğini söylemek mümkün.
RÖPORTAJ | KARSIGAZETE.COM