TBMM’de Grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu AKP'nin ülke vatandaşlarını nasıl fişlediğini açıkladı.
“Ülke Muhaberat devleti gibi yönetiliyor” diyen Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı iddianameden bazı bölümler şöyle
;
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları;
"Son 7 yılda 181 milyar lira faiz ödedi bu insanlar. Niçin? Türkiye 1984'te en büyük 20 ekonominin 14'üncü sırasındaydı. Bugün 19'ncu sırasına geriledi. Bu da Türkiye'nin iyi yönetilmediğini gösteriyor.
Bir kaçak saray olayı var. Orada oturan kişiyi de biliyorsunuz. Ankara Mimarlar Odası bu sarayla ilgili olarak olağanüstü çaba harcadı. Hukuk yoluyla mücadele etti. Yürekten kutluyorum.
Dediler ki AOÇ ile ilgili Atatürk'ün bir vasiyeti var. Bu vasiyete aykırı yapılıyor bu bina. Mahkeme de olur dedi, devlet arşivlerine sordu. Arkadan bir basın açıklaması yaptılar. Kurumumuzda mahkeme tarafından talep edilen AOÇ'ye ilişkin bir vasiyetname bulunmamaktadır diye yazı gönderdiler.
Atatürk'ün AOÇ ile ilgili olarak hazineye bağışladığı yazı bu arkadaşlar. Bu yazı devlet arşivleri genel müdürlüğünde.
İnönü, Atatürk'e telgraf çekiyor, AOÇ'yi hazineye bağışladığı için. Bunun üzerine Atatürk İnönü'ye bir yazı yazıyor. Son cümlesini okuyacağım sizlere.
Atatürk, İnönü'ye şunu söylüyor "Mevzu bahis olan hediye, AOÇ yüksek Türk milletine benim asıl vermeyi düşündüğüm hediye karşısında hiçbir kıymete haiz değildir. Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim"
“EN AZINDAN ATATÜRK’E BİR RAHMET OKUTUR İNSAN”
Ve bu belge mahkemeye gönderilmiyor. Hangi gerekçeyle göndermiyorsunuz siz? Çanakkale savaşlarının yüzüncü yılı. Mustafa Kemal Atatürk’ün çabalarını biliyoruz.
O günün genç askerlerine ‘size ölmeyi emrediyorum’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Diyanet Vakfı, camilerde hutbe indiriyor, güzel bir şey yapıyor. Ama bir şeyi yapmıyor, en azından Atatürk’e bir rahmet okutur insan. Canımı veririm diyor Türkiye için ve siz onu görmezden geliyorsunuz.
“SEN ACABA MAL VARLIĞINI BU MİLLETE ADADIN MI?”
Başındaki kişiye söylüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığının başında olan kişiye sesleniyorum. Bütün devlet büyüklerine rahmet okutmak zorundasınız, özellikle Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına okutmak zorundasınız.
Sen acaba mal varlığını bu millete adadın mı? Sen bu millet için mücadele ettin mi? Koltuğunda oturuyorsan o oturduğun koltuk da Mustafa Kemal’in sayesinde.
“SİZ NASIL BU KADAR NANKÖR OLABİLİRSİNİZ?”
Siz nasıl bu kadar nankör olabilirsiniz? Din adamısınız siz. Herkese sevgiyle yaklaşmak zorundasınız. Geçmişimizi yüceltmek zorundasınız. Şehitlerimize gazilerimize saygı duymak zorundasınız.
Bir Mustafa Kemal’i düşünün. Avustralya’dan gelen askerler için annelerine sesleniyorum “onlar bizim evlatlarımızdır” diyor. İşte büyüklük yücelik budur, din budur iman budur işte.
7 Haziran’da seçimler olacak. Kamudan da bürokrat istifa eder ve gider aday olmak istiyorum der. Bunlardan birisi de MİT Müsteşarı. İstifa etti, edebilir.
Dilekçesini verdi aday olmak istiyorum diye, verebilir. Ankara il başkanlığını ziyaret etti, edebilir istifa etmiş zaten. Gitti parasını yatırdı. Temayül yoklamasına girdi. Ama ben tekrar dönmek istiyorum dedikten sonra ertesi gün görevinin başına geliyorsa orada dur deriz.
“O GÖREVE AHLAKEN DÖNEMEZSİN, DÖNMEMELİSİN”
Kanun sadece senin için değil. senin bir özelliğin daha var MİT Müsteşarısın. Yani adında milli olan bir teşkilatın başındasın, milli olmak zorundasın. Siyasal kimliğin ortaya çıktıktan sonra, yoklamaya girdikten sonra, AKP il başkanlığını ziyaret etikten sonra o göreve ahlaken dönemezsin, dönmemelisin.
O kurumun üzerine hepimizin titremesi gerekiyor, sen yıpratıyorsun. O kurumun özel bir yasası var. Beş yıl süre dolmadan görevinden ayrılanlar, beş yıl geçmeden görevlerine dönemiyorlar. Şimdi 17 Nisan 2010. Atandığı söyleniyor. Resmi Gazete’de yayınlanmadığı için kararnamesi bilmiyoruz.
Ama atandığı söyleniyor, çünkü 18 Nisan’da açıklama yapıyor görevimin başındayım diye. Beş yılı dolmadan. Geri dönmesi için en az beş yıla ihtiyaç var. Diğer devlet memurlarından niye farklı? Yasasında özel hüküm var. MİT mensupları hakkında kendi kanunları uygulanır diyor.
Davutoğlu’na açık net çağrı yapıyorum. Hakan Fidan ne zaman MİT müsteşarlığına atandı, beş yılı doldu mu dolmadı mı bunu açıklasın.
Davutoğlu’nu ilk gördüğünüz yerde sorun bu ülkenin 77 milyon yurttaşı fişlendi mi fişlenmedi mi diye. Dikkatle izledim, hiçbir gazeteci sormadı.
Niye sormuyorsunuz arkadaşlar? Şu söylendi bana. Hangi sorunun hangi gazeteci tarafından sorulacağı önceden planlanıyor, Davutoğlu’nun karşısına öyle çıkılıyor. Eğer Davutoğlu bunu yapıyorsa, başbakanlık koltuğunu derhal bıraksın.
“77 MİLYON İNSAN SENİN İKTİDARIN DÖNEMİNDE FİŞLENDİ Mİ FİŞLENMEDİ Mİ?”
Artık bu ülkede Davutoğlu’na adam gibi soru soracak adam gibi gazeteciler istiyoruz biz. Bize her türlü soruyu sorarlar. Onların hakkı zaten soru soracaklar. Ama Davutoğlu’na gelince Erdoğan’a gelince e soru sormayalım, acaba açığa düşer diye. Açık ve net sordum, 77 milyon insan senin iktidarın döneminde fişlendi mi fişlenmedi mi?
Cevap yok. E bugün açıklayalım artık. Fişlenmek, bir kimseyi izlenmesi gerekenler listesine almak, kayıtlara geçirmek. Peki fişlemek güzel bir şey mi? Kötü olduğunu biz de biliyoruz.
Hüseyin Çelik, 5 aralık 2013 “Eğer kendi insanınıza yönelik fişleme yapıyorsanız bu alçaklığın en büyüğüdür” Aynen kabul ediyorum. Yine ertesi gün 6 Aralık 2013 “insanları mağdur etmek veya kategorizasyona tabii tutmak için fişleme yapılması alçaklıktır” Evet alçaklıktır. Bülent Arınç ağlamadan söylemiş ama bunu “insanların takip edilmesi, özel hayatlarına girilmesi fevkalade çirkindir, suçtur, ahlaki noktadan bakarsak ahlaksızlığın ta kendisidir” diyor. Evet doğru.
“BİZ FİŞLENDİĞİMİZİ BİLİYORDUK DA 77 MİLYON NEDEN FİŞLENİYOR”
Elimde bir iddianame var. İddianame şu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir savcının düzenlediği iddianame. Mağduru Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi.
Savcı ne diyor, “emniyet genel müdürlüğü istihbarat daire başkanlığının, ülke genelinde yani Türkiye’de herkese ait istihbarat bilgilerini sanal ortamda detaylı veri analizi (deva1 ve 2) programı ile topladığı, program içerisinde ülkedeki herkese ait istihbari kişisel bilgilerin bulunduğu” Yani bunu birisi bana anlatsa böyle saçma şey olur mu deriz. Biz fişlendiğimizi biliyorduk da 77 milyon neden fişleniyor.
Hadi biz siyasetçiyiz, yahu taksi şoförünü niye fişliyorsun sen? 77 milyon insanı fişliyorlar.
Polis vazife ve selahiyetleri kanunun ek 7’nci maddesi, polis devletin bölünmez bütünlüğüne, önleyici ve koruyucu tedbirleri almak üzere ülke seviyesinde istihbarat faaliyetinde bulunur. Bu amaçla bilgi toplar, değerlendirir.
İddianameden okuyorum “Detaylı veri analizi programında kişilere ait özel her türlü bilginin yer aldığı, herhangi bir devlete ait (gizli) sır niteliğinde herhangi bir bilgi bulunmadığı…” Diyor bu fişlemelerde. Yani özel hayatı fişliyorlar.